Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/7 E. 2022/1530 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/7 – 2022/1530
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/7
KARAR NO : 2022/1530
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2020
NUMARASI : 2018/398 E. – 2020/167 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 08/07/2020 tarih ve 2018/398 Esas – 2020/167 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili adına tescilli “…” asıl unsurlu markaların bulunduğunu, müvekkilinin yoğun emek ve etkin tanıtım faaliyetleri sonucu tüketiciler nezdinde bu markaların müvekkili ile özdeşleştiğini, bu markaların seri marka niteliği taşıdığını, davalı Şirketin “…” ibareli marka tescil başvurusunda bulunduğunu,… numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın davalı Kurum tarafından kısmen kabul edilerek bir kısım hizmetlerin başvuru kapsamından çıkarıldığını, oysa başvuru kapsamındaki tüm hizmetler yönünden markalar arasında karıştırılma tehlikesinin olduğunu, dava konusu başvurunun tüketicilerce müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, söz konusu ibarenin marka olarak tescili halinde başvuru sahibi lehine müvekkili aleyhine haksız avantaj sağlanacağını ve müvekkilinin markalarının itibarının zedeleneceğini, markaların ayırt edici karakterinin sulanacağını, … kod numaralı “…” ibareli marka tescil başvurusunun tamamen müvekkilinin markalarının ticari itibarından ve getirisinden faydalanmak amacı ile yapıldığını ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-6420 sayılı kararının iptaline, … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru kapsamında kalan hizmetler yönünden dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, “…” kelimesinin kullanımının kimsenin tekeline verilemeyeceğini, davacının itirazına mesnet markalarının ana unsurunun da ayırt ediciliği olmayan “…” kelimesi olduğunu, bu nedenle müvekkili başvurusu ile davacı markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, yerleşik yargı kararlarının da bu yönde olduğunu, davacının “…” esas unsurlu markalarının tanınmışlığı iddiasının ispatlanmadığını, müvekkili başvurusunun, müvekkili adına tescilli önceki markaların serisi niteliğinde bulunduğunu, davacı şirket ile müvekkili şirketin faaliyet alanlarının birbirinden tamamen farklı olduğunu, davacı markalarının fiilen kullanıldıklarının da ispatlanamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davaya konu… sayılı “…” ibareli başvuru ile davaya mesnet gösterilen davacıya ait markaların aynı/benzer mal ve hizmetleri kapsadığı, ancak marka işaretleri arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, SMK’nın 6/5 maddesinden kaynaklı bir tescil engelinin somut uyuşmazlık kapsamında oluşmayacağı, davalı Şirket marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı iddiasının ispat edilemediği, davaya konu YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava konusu marka başvurusuna yaptıkları itirazın davalı Kurum tarafından yerinde görülerek dava konusu başvurunun büyük oranda reddine karar verildiğini, işbu davanın da başvuru kapsamında kalan hizmetler yönünden açıldığını, davalı Şirketin de söz konusu YİDK kararına karşı dava açmayarak kararı haklı bulduğunu, reddedilen hizmetler yönünden YİDK kararının kesinleştiğini, buna rağmen marka işaretleri arasında karıştırılma tehlikesi olmadığına dair gerekçeli karardaki tespitin hukuki duruma aykırılık teşkil ettiğini ve hatalı olduğunu, mahkeme kararındaki tespitin aksine dava konusu başvuru ile müvekkilinin “…” ibareli seri markalarının benzer bulunduklarını ve bu benzerliğin karıştırılmaya yol açacağını, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu yönündeki mahkeme kabulünün, müvekkili markasının kullanımla ayırt edici hale gelmesi ve seri marka niteliği taşıması karşısında dayanaktan yoksun bulunduğunu, dava konusu başvurunun müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… …” ibareli dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama tüketiciler üzerinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerliğin olmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu ve başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından 6769 sayılı SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddesi koşullarının da somut olayda bulunmadığı, kötü niyet iddiasının ispatlanamadığı, her ne kadar davalı Kurum tarafından taraf marka işaretleri arasında karıştırılmaya yol açacak derecede benzerlik bulunduğu kabul edilerek marka başvurusunun kısmen reddine karar verilmiş ve bu karara karşı davalı Şirket tarafından yasal yollara başvurulmamış ise de davalı Kurumun kabulünün mahkeme yönünden bağlayıcı bir niteliğinin bulunmadığı, dolayısıyla bu yöne ilişkin davacı istinafının da yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.