Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/693 E. 2023/789 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/693
KARAR NO : 2023/789
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2021
NUMARASI : 2020/204 E. – 2021/63 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : Marka YİDK Kararı İptali ve Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/02/2021 tarih ve 2020/204 E. – 2021/63 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin T/02156, 2017/34352, 2015/75963, 2015/75955, 2015/75951, 2015/75947, 2015/22505, 2015/105595, 2013/103891, 2012/83825, 2012/83810, 2012/83801, 2010/22667, 2010/22666, 2010/18009, 2009/26174, 2009/26173, 2009/26172, 2009/26172, 2003/03516, 2003/03515, 189585, 149139, 2001/21466 Sayılı ve “…l” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2018/115911 kod numarasını alan başvurunun ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itirazın yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin 1974 yılından bu yana gıda sektöründe faaliyet gösterdiğini, … markasını ilk kez 1994 yılında tescil ettirdiğini, “…” ibaresini içeren seri birçok tescilli markasının olduğunu, bu markaları 40 yılı aşkın süredir aralıksız ve yoğun olarak kullanması sonucu markaların tanınmış hale geldiğini, bu tanınmışlığın markalar siciline kayıt edildiğini, bununla birlikte … markasının tanınmışlığına ilişkin çok sayıda mahkeme kararı ve Yargıtay kararlarının mevcut olduğunu, davaya konu markanın “…” ibaresinden oluştuğunu, bu markanın müvekkilinin tanınmış olan … markasına ayırt edilmeyecek kadar benzer olduğunu, müvekkilinin … markasını tek harf farkla içeren … ibaresi ve … ibaresinden meydana geldiğini, … ibaresinin gıda ürünlerinde tanımlayıcı nitelikte olması nedeniyle bu ibarenin tali unsur olduğunu, … ibaresinin markanın asıl unsuru olduğunu, müvekkilinin markasında yer alan E harfi yerine O harfini kullandığını, her iki markanın da geri kalan 3 harfinin aynı olduğunu, markanın sonunda yer alan S harfi Ş harfiyle işitsel olarak benzer olduğunu, ilgili tüketicinin davalıya ait markayı ilk gördüğünde bu markanın müvekkiline ait … markası sanacağını, … markasının yeni bir versiyonu olarak düşüneceğini, müvekkilinin Türkiye’nin en büyük … üreticisi olduğunu, … ve … markası ile dünyanın pek çok ülkesine ihracat yaptığını, müvekkilinin … markalarının itibarına ciddi anlamda zarar verebileceğini, davaya konu olan başvurunun kötüniyetle yapıldığını ileri sürerek YİDK’nun 2020-M-3270 sayılı kararın iptali ile dava konusu 2018/115911 başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, başvuru konusu ibarenin “…” şeklinde olduğunu, davaya mesnet gösterilen markaların ise … ve … ek unsurlu ibarelerden oluştuğunu, herhangi bir iltibas oluşmasının mümkün olmadığını, SMK’nın 6/3, 6/6 ve 6/9. hükümlerinin uygulamasına ilişkin iddiaların yerinde olmadığını, 6/5 maddesi kapsamındaki tanınmışlık konusundaki iddialarında haklı görülmediğini, dava konusu YİDK kararının yerinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, taraf markaların bütüncül algı, görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olacak şekilde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkilinin 1997 yılından beri gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında maden suyu ve meyveli maden suyu sektöründe ticaret yaptığını, tarafların farklı sektörlerde iş yaptığını, aralarında ortak bir ürün grubu bulunmadığını, müvekkilinin ilk olarak 2000 yılında aynı ibareyi aynı sınıflarda tescil ettirdiğini, markasını birebir kullandığını, dava konusu markanın 10 yıl süre boyunca kullanılmış olmasına rağmen bir takım sebeplerden dolayı yenilmesinin yapılmadığını, müvekkilinin markasının … davacıya ait markanın ise … olduğunu, telaffuzlarının ve yazı biçimlerinin de farklı olduğunu, savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, başvuru kapsamındaki 29, 30, 32.sınıftaki mallar ve hizmetlerin davacının itiraza mesnet markaları ile aynı/aynı tür/benzer oldukları, başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraz dayanak markanın standart karekterle yazılı “…”, “… şekil ” ibarelerinden oluştuğu, taraf markalar arasında her ne kadar bazı harfler yönünden benzerlik olsa da davaya konu olan “…” ibaresi ile davaya mesnet olan “…” ibaresinin görsel olarak farklı olduğu, markaların göz ve hafızada bıraktığı etkinin farklı olması sebebiyle tüketiciler nezdinde markaların ayırt edilmesi kolay olacağından davacının davaya refere ettiği markalar ile davaya konu olan markanın görsel olarak farklı olduğu, dava konusu marka ile davacı markalarının bütünsel anlamda yapılan karşılaştırma sonucunda, markaların birbirlerinin farklı versiyonları, alternatifleri veya bir serinin devamı olarak nitelendirilmesi mümkün olmayan işaretler oldukları, “…” ibaresi ile karşı karşıya kalan tüketicinin bu ibareyi davacının markası olarak yorumlama yoluna gitmeyeceği, dava konusu markanın görsel mizanpajındaki farklılıkların son derece baskın olduğu, hal böyleyken, başvuru konusu marka ile davacı yanın YİDK aşamasına ve işbu davaya dayanak yaptığı markaları genel izlenim yönünden benzer olmadığı ve aralarında ilişkilendirme ve karıştırma olasılığının olmayacağı, davacının mesnet olan “…” işaretinin kullanımının, SMK m. 6/3 hükmünde aranan “markasal kullanım”, “ciddi kullanım” ve “geniş bir coğrafyada kullanım” hususlarını karşıladığı ve önceki yoğun/ciddi markasal kullanıma dayalı bir hak elde ettiğinden gerçek hak sahipliğinden doğan haklarının bulunduğu, ancak bu kullanımın davaya konu olan markanın tesciline bir engel oluşturmayacağı, zira taraf markaların görsel ve işitsel olarak benzer olmadığı, tarafların faaliyet alanları birbirleri ile yakın olduğu görülse de işaretlerin benzer olmadığı değerlendirildiğinden davacının SMK 6/6 maddesi anlamında itiraz etme hakkının ispatlanamadığı, davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, ortalama tüketicinin dikkat ve algı seviyesi düşük olduğu gıda sınıflarında (29, 30 ve 32) davalı markasının ayırt edici … unsurunu gören tüketicilerin, bu marka ile müvekkil …-… markalarını karıştırabileceklerini, müvekkilinin dayanak markalarının esaslı unsuru … ibaresi ile davalı markasının esaslı unsuru … ibaresinin SMK mad. 6/1 kapsamında benzer olduğunu, müvekkiline ait dayanak markalarının esaslı unsurunun … ve … ibareleri olduğu yerel mahkeme tarafından doğru bir şekilde tespit edilmesinin ardından davalı markasının … ibaresi için esaslı unsurun … olduğu şeklindeki değerlendirmenin hatalı ve kendi içerisinde de çelişkili olduğunu, davalı markasının 30. Sınıftaki “her türlü …” ürünü bakımından ve yine bu ürünle bağlantılı “pastacılık ve fırıncılık mamullerinde” tescil edilmek istendiği düşünüldüğünde ortalama tüketicinin bir “…” ürünü alırken “…” markasını gördüğünde, bu markadaki “…” kelimesini … ibaresinden ayrı, “…” ürününü tanımlayan bir kelime olarak algılayacağı, yoksa “…” ya da başka bir fırıncılık ürünü alan ortalama tüketicinin “…” markasını gördüğünde “…” kelimesini “…” ibaresinin ayrılmaz bir eki olarak düşünmeyeceği, … ürünü dışındaki ürünler bakımından da … ibaresinin davalı markasına kattığı herhangi bir ayırt edicilik katkısı bulunmadığını, müvekkilinin … markalarının “…” ürünleri bakımından tanınmış bir marka olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararı iptali ve hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı Şirketin marka başvurusu kapsamındaki 29, 30, 32. Sınıftaki malların davacının itirazına mesnet markalarının kapsamı ile aynı/aynı tür/benzer oldukları, ancak davalının başvurusu olan “…” ibaresi ile davacının itirazına mesnet olan “…” esas unsurlu markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik bulunmadığı, zira başvuru konusu “…” ibaresi ile davaya mesnet olan “…” ibaresinin görsel olarak farklı olduğu, bütünsel anlamda yapılan karşılaştırmada da, markaların birbirlerinin farklı versiyonları olarak nitelendirilmesinin mümkün olmayan işaretler oldukları anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,6‬0-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip