Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/689 E. 2023/800 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/689 – 2023/800
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/689
KARAR NO : 2023/800
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/11/2020
NUMARASI : 2018/431 E. – 2020/369 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 25/11/2020 tarih ve 2018/431 E. – 2020/369 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilen 2017/01933 numaralı marka tescil başvurusuna karşı davalı şirket tarafından gerçekleştirilen itirazın Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından 2018-M-5257 sayılı kararı ile kabul edildiğini, iptali talep olunan YİDK kararında, başvuru sahibine ait 2008 3111 sayılı … markasına yönelik olarak açılan kullanmama nedeniyle kısmi iptal davası ve markanın ilgili mallar için kullanılmadığı yönündeki bilirkişi raporunun alınmasından sonra, başvuru sahibi tarafından aynı ibare ile ve aynı malları kapsayacak şekilde 2017/01933 sayılı iş bu başvurunun yapılmış olduğunun tespit edildiğini, bu çerçevede başvuru sahibinin yapmış olduğu yeni başvurunun kendi aleyhine açılmış olan iptal davasının aleyhine sonuçlanması halinde doğacak hukuki sonucu etkisiz kılma özelliği bulunduğu, böylelikle olası bir iptalin sonuçlarından kurtulmayı veya yeni başvuruyu tescil ettirerek iptal kararı verilmesi halinde oluşacak sonucu etkisiz kılmayı amaçladığı, bu başvurunun iyi niyetli kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşıldığını, müvekkilinin 2008 31111 sayılı … markası hakkında kısmi iptal davası açılmışsa da, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 17.01.2017 tarih, 2015/226-E, 2017/9-K sayılı kararı ile, Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148-E, 2016/189 K sayılı kararı ile 556 s. KHK 14. maddenin iptaline karar verilmekle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, söz konusu kararın davalı şirketin istinafı üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 2017/1817-E, 2018/2008-K sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiğini, müvekkili şirkete ait 2008 31111 sayılı markanın halen geçerliliğini koruyan bir marka olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin 2008 31111 sayılı marka nedeni ile kazanılmış hakkı bulunduğunu ve dava konusu 2017/01933 sayılı müvekkili şirkete ait marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı gerekçesi ile reddinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun 2018-M-5257 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının iş bu davaya konu marka başvurusunu, aynı marka için sahip olduğu eski tarihli tescilin kullanılmama sebebiyle iptal edilmesi halinde doğacak hukuki sonuçlardan kaçınmak ve yargı kararını etkisiz kılmak amacıyla, kötüniyetle yaptığını, müvekkilinin KHK’ya dayalı davasının gerektiği gibi sonuçlanmaması sebebiyle, ikinci kez SMK’ya dayalı olarak kullanmama sebebiyle iptal davası açtığını ve İstanbul Anadolu 2. FSHHM nezdinde 2019/273 E. sayı ile açılan davada da …’in, ilgili mallar bakımından ciddi markasal kullanımını gösteren hiçbir delil ibraz edemediğini, bir marka hakkında uyuşmazlık ve davalar devam ederken, aynı ve benzer markanın tescili için başvuruda bulunma hallerinde, bu durumun açıkça kötüniyet göstergesi olduğunun gerek Kurum, gerekse Yargı kararlarında kabul edilegeldiğini, davacı şirketin aslında marka tescilinde kullanmadığı ve kullanmayacağını da bildiği mallar için geniş bir kapsamda başvuru yapmasının, sonuçta müvekkilinin ihtilaf içine girmesine ve müvekkili markalarının tescil sürecini haksız şekilde geciktirmesine sebep olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında davalı tarafa ait … ve davacı tarafa ait … markaları nedeniyle 2015 yılından bu yana süregelen bir uyuşmazlığın bulunduğu, … firmasının 2015 00558 sayılı “…” marka başvurusunun yayımına davacı … tarafından 2008 3111 sayılı …, 2007 38694 sayılı … ve 2007 38693 sayılı… markaları ve diğer … ibareli markalarına dayanarak itiraz edildiği ve bu itirazların 2008 31111 sayılı … markası bakımından haklı bulunarak kabul edildiği, “…” markasının 2015 00558 sayı ile 42. sınıfta tescilli olduğu, huzurdaki davanın davalısı tarafından 21.12.2015 tarihinde İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemesi nezdinde 2015/226 E. sayı ile açılan dava ile 2008 31111 sayılı … markasının kullanmama nedeniyle iptal davası ikame edildiği, davalının 9. sınıfta yer alan mallar için 2015/95511 ve 2016/99139 sayılı yeni marka başvurularının da davacı tarafından yapılan itiraz kabul edilerek aynı marka nedeniyle reddedildiği, davalı tarafın bir kez daha 27.04.2017 tarihinde aynı ibare için tekrar başvuruda bulunduğu ve 2017/34940 sayılı bu yeni başvuruya karşı da yine … tarafından 2008 31111 sayılı …, 2007 38694 sayılı …, 2017/01933 sayılı … ve 2007 38693 sayılı… markalarına dayanılarak itiraz edildiği, bu itirazın karşı davacı tarafın markasının kullanmama nedeniyle iptal davasının henüz kesinleşmediği ve bu sebeple müvekkilinin başvurusunun reddine gerekçe kalmayacağından bahisle süresi içinde cevaplarının sunulduğu, iptal davası sürecinde 22.06.2016 tarihinde alınan bilirkişi raporunda, davalının ciddi kullanıma ilişkin ispat yükünü davaya konu mal ve hizmetler açısından yerine getirmediği sonuç ve kanaatine varıldığı, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 17.01.2017 tarih, 2015/226-E, 2017/9-K sayılı kararı ile, Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148-E, 2016/189 K sayılı kararı ile 556 s. KHK 14. maddenin iptaline karar verilmekle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, davalının KHK’ya dayalı davasının gerektiği gibi sonuçlanmaması sebebiyle, ikinci kez SMK’ya dayalı olarak kullanmama sebebiyle iptal davası açtığı ve İstanbul Anadolu 2. FSHHM nezdinde 2019/273 E. sayı ile açılan davada da davacının, ilgili mallar bakımından ciddi markasal kullanımını gösteren hiçbir delil ibraz edemediğini, bir marka hakkında uyuşmazlık ve davalar devam ederken, aynı ve benzer markanın tescili için başvuruda bulunma hallerinde, bu durumun açıkça kötüniyet göstergesi olduğunun gerek Kurum, gerekse Yargı kararlarında kabul edilegeldiği, davacı aleyhine açılmış olan iptal davasının aleyhine sonuçlanması halinde doğacak hukuki sonucu etkisiz kılma özelliği bulunduğu, böylelikle olası bir iptalin sonuçlarından kurtulmayı veya yeni başvuruyu tescil ettirerek iptal kararı verilmesi halinde oluşacak sonucu etkisiz kılmayı amaçladığı, davacının müktesep hak kuramından faydalanabilmesi için aranan kriterlerin mevcut olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin 2008 31111 sayılı … markası hakkında kısmi iptal davası açılmışsa da, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 17.01.2017 tarih, 2015/226-E, 2017/9-K sayılı kararı ile, Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148-E, 2016/189 K sayılı kararı ile 556 s. KHK 14. maddenin iptaline karar verilmekle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, söz konusu karar davalı şirket tarafından istinaf edilmişse de, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 2017/1817-E, 2018/2008-K sayılı kararı ile 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul Anadolu FSHHM’ nin 17.01.2017 tarih ve 2015/226-E 2017/9-K sayılı kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verildiğini, görüldüğü üzere, müvekkili şirkete ait 2008 31111 sayılı markanın halen geçerliliğini koruyan bir marka olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin 2008 31111 sayılı marka nedeni ile kazanılmış hakkının bulunduğunu, dava konusu 2017/01933 sayılı marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı iddialarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirket adına kullanılan ve kullanılmaya da devam edilen seri marka niteliğindeki “…” markasının müktesep hak sahibi olduğu markalara dayanarak tescil başvurusunda bulunmasının tek başına müvekkili şirketin kötüniyetli olduğunu göstermeyeceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelere göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacı Şirkete ait 2008/3111 sayılı önceki markasına karşı marka iptal davası açılmış olmasına rağmen, davacı Şirketin iş bu davaya konu marka başvurusunun, o davanın sonuçsuz kalmasına neden olup olmayacağı, marka başvurusunun kötüniyetli olarak yapılıp yapılmadığı noktasında olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay HGK’nın 16.07.2008 tarih ve 2008/11-501 E., 2008/507 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere; tescil başvurusu sırasında kötüniyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak ileri sürülebilmesi mümkün olduğu gibi sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de mümkündür. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulaması da bu yönde olduğundan, dava konusu başvurunun kötü niyetli olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gereklidir.
Yukarıda belirtilen HGK’nın 16.07.2008 tarih ve 2008/11-501 E., 2008/507 K. sayılı ilamında, hangi marka başvurularının kötü niyetli sayılacağına ilişkin de değerlendirmeler yapılmıştır. Buna göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı, her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenecektir. Öte yandan, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyiniyetin asıl, kötüniyetin istisna olması sebebiyle marka başvurusunun kötüniyetli olduğunun, iddia eden tarafça ispat edilmesi gerekmektedir.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler bu kapsamda irdelendiğinde, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/226 Esas sayılı dosyasında, bu dosyadaki davacının 2008/3111 sayılı markasına yönelik iptal talebiyle dava açılmış olduğu, bu dava sırasında davacının dava konusu marka başvurusunu yaptığı, bu sebeple de dava konusu YİDK kararında davacının başvurusunun kötüniyetli yapıldığının değerlendirildiği ve başvurunun reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Ancak, huzurdaki davanın davalısı tarafından İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemesi nezdinde 2015/226 E. sayı ile açılan dava ile 2008 31111 sayılı … markasının kullanmama nedeniyle iptali istenilmiş ise de, bu davada 17.01.2017 tarihli karar ile Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148-E, 2016/189 K sayılı kararı ile 556 s. KHK 14. maddenin iptaline karar verilmiş olması nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda YİDK kararında kötüniyetin dayanak yapıldığı marka hakkında açılmış bir dava olduğundan bahsedilemeyeceği gibi kötüniyete ilişkin başka bir emare ve delil olmaksızın, salt kullanmama nedeniyle marka iptali davasının varlığına rağmen marka başvurusu yapılması olgusunun, başvurunun kötüniyetli olduğunun kabulü için yeterli olmayacağı da anlaşılmaktadır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/01/2020 tarihli, 2019/2447 -2020/494 E/K sayılı ilamı da aynı yöndedir). Ayrıca, İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemesi nezdinde 2015/226 E. sayı ile açılan dava sonucunda kurulan hükümden sonra aynı davanın SMK uyarınca yeniden açılmasının da iş bu varılan sonucu değiştirmeyeceği anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında davacının dava konusu marka başvurusunun kötüniyetli yapıldığının kanıtlanmamış olmasına rağmen, mahkemece, yukarıda yazılı bulunan gerekçe ile davanın reddine dair karar verilmesi doğru görülmemiş, Dairemizce, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 25/11/2020 tarih ve 2018/431 E. – 2020/369 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, Türk Patent ve Marka Kurumunun 2018-M-5257 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 179,90.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 144,00.TL’nin davalı şirket ve davalı … tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davalı şirketten ve davalı … alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 1.715‬.TL tercüme ücreti, 163,7‬0.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı, 91,30.TL tebligat ve posta giderleri toplamından oluşan 3.932,1‬0.TL yargılama giderine 35,90.TL başvurma harcı, 35,90.TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 4.003,9‬0.TL’nin davalı şirketten ve davalı … tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı şirket ve davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 08/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.