Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/688 E. 2023/734 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/688
KARAR NO : 2023/734
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/12/2020
NUMARASI : 2018/193 E. – 2020/386 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : 1 -…
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün Men ve Ref’i, Haksız Rekabetin Tespiti, Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 02/12/2020 tarih ve 2018/193 Esas – 2020/386 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ile davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili adına tescilli 2007/15353 sayılı “… şekil” ibareli, 2010/56476 sayılı “… şekil” ibareli ve 2010/56481 sayılı “… …+şekil” ibareli markaların bulunduğunu, müvekkilinin “…” ibaresinin gerçek hak sahibi olduğunu, markayı taşıyan ürünlerin pek çok ülkede piyasaya sunulduğunu, markanın tanınmışlık seviyesinin yüksek olduğunu, davalılar tarafından müvekkilinin “…” markalarına tecavüz edildiğinin Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/7 Değişik İş nolu dosyasındaki tespit ile kesinleştiğini, yapılan tespitte 128 adet … yazılı 200 litrelik boş varilin tespit edildiğini, varillerin davalı … tarafından 02.05.2017 tarihli fatura ile gönderildiğini, müvekkilinin “…” ibareli markasının, davalı …’nın işyerinde bulunan varillerin üzerinde yazılı olduğunu, bahse konu variller üzerinde bulunan işaretlerin müvekkilinin markaları ile karışıklığa sebebiyet verecek nitelikte bulunduğunu, SMK’nın 150. maddesi uyarınca maddi tazminat koşulları oluştuğu gibi itibar kaybı nedeniyle ayrıca müvekkiline tazminat ödenmesi gerektiğini, manevi tazminat koşullarının da gerçekleştiğini ileri sürerek, markaya tecavüzün menine ve refine, tecavüz teşkil eden ürünlere el konulmasına, ürünlerin imhasına, haksız rekabetin tespitine, şimdilik 1.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat ile itibar kaybı tazminatının 09.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … AŞ vekili, müvekkili ile diğer davalı … …-… arasında 23.01.2018 tarihli fason üretim sözleşmesinin bulunduğunu, bu sözleşmenin “Teknik Bilgi Patent ve Diğer Haklar” başlıklı 7. maddesine göre fason üretici olan müvekkiline üretilecek mal hakkında teknik bilgi ve know how verileceğinin hüküm altına alındığını, fason üretim siparişi veren diğer davalının müvekkiline üretilecek ürünün formülü ile ilgili herhangi bir “teknik bilgi ve know how” aktarımında bulunmadığından davaya konu markalı ürünle ilgili herhangi bir üretim yapılmadığını, davacının markalarını izinsiz bir biçimde taşıyan 128 adet varilin diğer davalı … tarafından yaptırılıp gönderildiğini, logo ve marka ibarelerinin müvekkili tarafından konulmadığını, müvekkilinin markaya tecavüz teşkil eden bir eyleminin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalıların eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eder mahiyette olduğu, davacının itibar kaybına ilişkin tazminat talebini ispat edemediği, davalıların davacı markasına tecavüzünün sabit olduğu, ancak zararın miktarının davacı tarafından ispatlanamadığı, davacının 1.000 TL tazminat talebinde bulunduğu, Borçlar Kanununun 50. maddesi uyarınca mahkemenin tazminat miktarını belirleyebileceği, ortada tecavüz söz konusu olduğundan, tecavüzün yoğunluğu, miktarı ve davacının maddi tazminat talebini ıslah etmediği dikkate alındığında talep edilen 1.000,00 TL maddi tazminat ile 5.000,00.-TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların davacının marka hakkına tecavüz teşkil eder mahiyetteki eylemlerinin men’ine ve ref’ine, markaya tecavüz teşkil eden her türlü tanıtım vasıtası dahil olmak üzere ürünlerin toplatılmasına, el konulan ürünler üzerindeki markaların silinmesine, mümkün olmaması halinde imhasına, her türlü ihlal fiilinin men’ine, davalıların eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davacının itibar kaybına ilişkin tazminat talebinin ispat edilemediğinden reddine, 1.000,00.-TL maddi, 5.000,00.-TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davalıların ticari defter ve kayıtları üzerinde ilk derece mahkemesi tarafından yaptırılan incelemelerin yetersiz olup tazminat miktarının tam olarak belirlenmesine olanak sağlayacak nitelik taşımadığını, davalı … Şirketinin 2016 ve 2017 yılı ile diğer dijital kayıtlarının incelenmediğini, oysa dosya kapsamında alınan kök raporda bu kayıtların incelenmesi gerektiğinin açıklandığını, mahkeme tarafından TBK’nın 50. maddesi uyarınca takdir edilen tazminat miktarının son derece hakkaniyetsiz olup Yargıtay kararları, Borçlar Kanununun ilgili hükümleri ve somut olayın şartları ile bağdaşmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … …. Ltd.Şti vekili, yargılama sırasında bildirdikleri tanıklarının dinlenmediğini ve tanıkların neden dinlenmediğinin ise kararda gerekçelendirilmediğini, bu nedenle hukuki dinlenilme haklarının kısıtlandığını, diğer davalı ile arasındaki fason üretim sözleşmesinin hükümleri yerine getirilmediğinden müvekkilinin, diğer davalı adına dolum ve üretim işlemi gerçekleştirmediğini, bu durumun müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda da anlaşıldığını, müvekkili iş yerinde tespit edilen varillerin üzerindeki marka ibaresi ile geldiğini, müvekkilinin bu ibareyi kullanma gibi bir eyleminin olmadığını, mahkemece hüküm kurulurken bu hususun dikkate alınmadığını, mahkemece tazminata hükmedilmiş ise de hangi hususlar dikkate alınarak tazminatın belirlendiğinin gerekçelendirmediğini, müvekkilinin iyi niyetinin ve marka tecavüze ilişkin bir eylemi olmadığının dikkate alınmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüzün meni, refi, haksız rekabetin tespiti ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı tarafça, davalıların markaya tecavüz ve haksız rekabette bulundukları ileri sürülmüş, davalı … Ltd. Şti. vekili ise iş yerinde tespit edilen varillerin diğer davalı ile aralarındaki fason üretim sözleşmesine dayalı olarak diğer davalı tarafından müvekkiline gönderildiğini, tecavüz teşkil eden ibare ve logoların diğer davalı tarafından varillerin üzerine konulduğunu savunmuş, mahkemece ise bu savunma üzerinde durulup herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Oysa, anılan davalının maddi ve manevi zararı tazmin ile yükümlü tutulabilmesi için somut olayda kusurlu bulunması gerekmektedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 24/04/2013 Tarih, 2012/9828 Esas ve 2013/8166 Karar). Zira, SMK’nın 150-151. maddeleri kapsamında açılan tazminat davası, özünde bir haksız fiil davası olup, her ne kadar madde metninde açıkça belirtilmemekte ise de, zarar ile fiil arasında nedensellik bağ ı yanında maddi tazminat talep edilebilmesi için mütecavizin kusurunun varlığı da gereklidir (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı, İstanbul, 2018, s.774). Diğer bir ifade ile tecavüz, özü itibariyle bir haksız fiil olduğundan, kanun koyucu Türk Borçlar Kanunu’nun 49. vd. maddelerindeki genel hükümlere paralel olarak, burada tazminat bakımından da zarar ve illiyet bağının yanında kusurlu sorumluluğunu kabul etmiştir (Cahit Suluk, Tasarım Hukuku, 2003, Ankara, s.496; Fatih Aydın, TBB Dergisi, 2017, s.525). Bu husus sadece maddi ve manevi tazminat açısından değil, aynı zamanda itibar tazminatı istenebilmesi bakımından da geçerlidir (Fatih Aydın, TBB Dergisi, 2017, s.531). Kusur, kasıt biçiminde olabileceği gibi ihmal biçiminde de olabilir. İhmal halinde de, gösterilecek özenin derecesi objektif kriterler yanında, mütecavizin mesleği, iştigal alanı, tacir olup olmadığı, somut olayın özellikleri gibi hususların da gözetilmesi gerekir (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı, İstanbul, 2018, s.774). İhmal, esasen davalının kendisinden beklenilecek hususları yerine getirip getirmediği ile ilgilidir. Örneğin tacirler arasında özen yükümlülüğü oldukça yüksek olduğundan bir markayı kullanmak isteyen kişinin ilk olarak marka ile ilgili araştırma yapması beklenir. Bu araştırma da marka tescillerinin araştırılması yönündedir (Fatih Aydın, TBB Dergisi, 2017, s.535).
Öte yandan, ilk derece mahkemesince asıl davada TBK’nın 50. maddesi uyarınca maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiş ise de bu yönden de ilk derece mahkemesi kararı eksik incelemeye dayanmaktadır. Gerçekten de TBK’nın 50. maddesi uyarınca hakimin talep edilebilecek tazminatı hakkaniyete uygun olarak belirlemesi için tüm araştırmalara rağmen zarar görenin zararının tam olarak tespit edilememesi gereklidir. Uğranılan zararın miktarı hususunda gerekli araştırma yapılmadan doğrudan doğruya TBK’nın 50. maddesine göre zararın tespiti mümkün değildir. Somut olayda davalı …’nin ticari kayıtları hiç incelenmemiş, diğer davalı Şirketin kayıtları ise eksik incelenmiş, ilk derece mahkemesince ise taraflara ticari defterlerini sunmaları hususunda kesin süre de verilmeden, yukarıda açıklanan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Oysa, 6102 sayılı TTK’nın 4/1-d maddesi uyarınca fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları mutlak ticari dava olup, 6100 sayılı HMK’nın 222. maddesi uyarınca da mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince, davalı taraflara ticari defter ve gelir tablolarını sunmaları konusunda usulüne uygun biçimde kesin süre verilmesi, ilgili kayıtların sunulması halinde bu kayıtlar üzerinde gerekli inceleme yapılarak davalı … Ltd. Şti.’nin savunması üzerinde durulması, bu kapsamda fason üretici olduğunun tespiti halinde kusurlu olup olmadığının değerlendirilmesi, bunun dışında davacının talep edebileceği maddi tazminat tutarının belirlenmesi, ilgili kayıtların sunulmaması ya da bu kayıtlardan talep edilebilecek tazminatın tespit edilememesi halinde sektör bilirkişisinin olduğu bir bilirkişi heyetinden istenebilecek bedelin tespiti hususunda rapor alınması, tüm bu incelemelere rağmen davacının zararının tespit edilememesi halinde ise TBK’nın 50. maddesi uyarınca hakkaniyete uygun bir maddi tazminatın hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamış, anılan eksiklikler, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller olduğundan, davacı vekili ile davalı Şirket vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiş, kararın niteliğine göre taraf vekillerinin diğer istinaf itirazları incelenmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1- Davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 02/12/2020 gün ve 2018/193 E. – 2020/386 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekili ile davalı … vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-Davalı … tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 102,47 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının istek halinde anılan davalıya iadesine,
6-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
8-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/05/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip