Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/684 E. 2023/663 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/684 – 2023/663
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/684
KARAR NO : 2023/663
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2021
NUMARASI : 2020/140 E. – 2021/37 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/02/2021 tarih ve 2020/140 Esas – 2021/37 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin tüketim ürünleri alanında, 70 yılı aşkın süredir faaliyet gösterdiğini, özellikle de Türkiye pazarındaki “Kozmetik ürünleri ve kişisel kullanım amaçlı koku verici maddeler” kategorisinin öncülerinden ve pazar liderlerinden olduğunu, müvekkili adına tescilli “…” asıl unsurlu markaların bulunduğunu, bu markaların, kozmetik ürünleri alanında tanınmışlık kazandığını, davalı gerçek kişinin 2019/50844 sayılı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa davalı markasında yer alan “…” ibaresinin, müvekkiline ait “…”, “… şekil”, “… …”, “… …” ve “…” ibareli diğer birçok markası ile ayniyet derecesinde benzer bulunduğunu, markayı gören tüketicinin algıladığı ve aklında kalan kısmın markayı oluşturan kompozisyonda belirgin şekilde yazılmış bulunan “…” ibaresi olduğunu, müvekkiline ait “…” ibareli birçok markanın tanınırlığı ve ayırt ediciliği dikkate alındığında, “… …” markasında yer alan “…” ibaresinin tüketici nezdinde iltibasa yol açacağını, müvekkilinin senelerdir “… …” ibaresini değişik markalarında kullandığını, bu nedenle markadaki ayırt edici unsurun “…” ibaresi olduğunu, adeta müvekkili şirket markasının yanına başkaca ibareler eklenerek ortalama tüketiciye müvekkili şirketin markası ile bağlantılı olduğu yönünde mesaj veren “… …” markasının, müvekkili şirketin seri markasının devamı ya da ikamesi gibi algılanacağını, tüketici nezdinde müvekkili şirketin tekstil dünyasına da girmiş olacağının düşünülebileceğini ve haksız olarak müvekkili markasından yararlanılacağını, davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-788 sayılı kararının iptaline, 2019/50844 numaralı marka başvurusunun tescilinin reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaların ortak kelime unsurunu “…” ibaresinin teşkil ettiğini, … ibaresinin, Türkiye’de yaygın kullanımı bulunan bir kadın ismi olduğunu, bu nedenle belirli bir ticari kaynağa münhasıran bağlanabilme anlamında ayırt edici gücünün yüksek olmadığını, “… …” kelimesinin, bir bütün olarak gerçek bir kişinin ad ve soyadı izlenimini verdiğini, dava konusu başvuru ile itiraz gerekçesi markalar arasında belirgin ve kolaylıkla algılanır farklılıkların bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … … vekili, müvekkilinin 17.01.2013 tarihinde … Ada unvanlı şahıs şirketini kurarak özellikle ayakkabı ve giyim sektöründe olmak üzere perakende satış ticaret hayatına başladığını, müvekkilinin evliliği ile soyadının “…” olarak değişmesi ile şahıs firması unvanının da paralel olarak değiştiğini, müvekkilinin davaya konu tescilli markası “… …” markası ile “…” ibareli davacı markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, davacının hiçbir markasının tanınmış marka statüsünde olmadığını, salt “…” markasının ayırt edici niteliğinin çok düşük olduğunu, davaya konu “… …” markasının, müvekkilin ad ve soyadından meydana geldiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu 2019/50844 sayılı başvuru ile davaya mesnet gösterilen davacı tarafa ait markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin kısmen benzer olduğu, ancak taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davalı markası ile müvekkil şirket markaları arasında sınıfsal yönden benzerlik bulunduğunun tespit edildiğini, davalı markası ile müvekkil Şirketin “…” ibareli markaları arasında, markaların asli unsurlarının aynı olması nedeniyle karıştırılma tehlikesinin olduğunu, aksi yöndeki mahkeme kararının hatalı bulunduğunu, davalı başvurusunun da asli unsurunun “…” ibaresinden oluşması karşısında, dava konusu başvurunun müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… …” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin olmadığı, zira “…” ibaresinin, ülkemizde yaygın olarak kullanılan bir kadın olduğu gibi davalı şahsa ait başvuru markasının da kişi ad ve soyadından oluşturulmuş, tamamen farklı algıya yol açan bir ad-soyad markası bulunduğu, bu halde, taraf markaları arasında ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları genel izlenim itibariyle karıştırılma ihtimalinin olmadığı, yüksek yargı kararlarının da bu yönde olduğu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 2018/3204 esas, 2019/4861 karar ve 26.06.2019 tarihli kararı) anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 18/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.