Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/677 E. 2023/635 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/677
KARAR NO : 2023/635
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/02/2021
NUMARASI : 2020/206 E. – 2021/89 K.

DAVACI : … –
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 25/02/2021 tarih ve 2020/206 Esas – 2021/89 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … vekili ile davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin “… +şekil” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı …’e başvurduğunu, 2019/47202 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, dava konusu marka ile müvekkilinin markasının logosunun görsel olarak benzer olduğunu, alt bilinç düzeyindeki tüketici nezdinde dahi davalı markasının, müvekkiline ait “…”, “…” ve “…” markalarının alt bir markası veya seri markası olarak algılanacağını, dolayısıyla her iki marka arasındaki aynılık derecesindeki benzerlik dolayısıyla iltibasın varlığının ortada bulunduğunu, … harfinin tek başına herhangi bir anlam ifade etmeyen ve Türk Alfabesi’nde de mevcut olmayan bir harf olduğunu, kaldı ki müvekkili markalarının tanınmış olduklarını ve bu nedenle tüm sınıflarda korunmalarının gerektiğini, müvekkilinin … markası adı altında kullandığı diğer logoları da gözetildiğinde davalı başvurusundaki kötü niyetinin açıkça görüleceğini, müvekkilinin kullandığı “…” şeklinin rengini dahi değiştirmeden tescil ettirmek isteyen davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-5116 sayılı kararının iptaline, dava konusu 2019/47202 sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, “…” harfinin herkesin kullanımına açık, tek başına ayırt edici niteliği bulunmayan, oldukça genel geçer ve sıradan bir ibare olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı …, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, başvuru kapsamındaki 25, 35. sınıftaki mal ve hizmetlerin itiraza dayanak markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer/ilişkili oldukları, her ne kadar dosya kapsamındaki bilirkişi raporunda taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı yönünde kanaat belirtilmiş ise de dava konusu başvuruda, davacının markalarındaki kırmızı, siyah ve turuncu renklerin tercih edildiği, davacıya ait markaların asli unsurunun dilimizde bulunmayan … harfi olduğu, markanın anlamsal, işitsel ve görsel incelemesi neticesinde davalının …-… markasında da bulunan … harfi bakımından benzerlik bulunduğu, markalarda kullanılan renkler de dikkate alındığında siyah-kırmızı renk kombinasyonunun yüksek oranda benzerlik doğurduğu, markaların tüketici nezdinde davacı tarafından oluşturulan seri markalar izlenimi yaratabileceği, bu anlamda SMK’nın 6/1 maddesi bakımından halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, YİDK’in 2020-M-5116 sayılı kararının iptaline, dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, karşılaştırılan ibarelerin karıştırmaya yol açacak düzeyde benzer olmadıklarını, davacının karıştırılma ihtimali yarattığını iddia ettiği “…” harfinin herkesin kullanımına açık, tek başına ayırt edici niteliği bulunmayan, oldukça genel geçer ve sıradan bir ibare olduğunu, başvuru rengi, şekil, tertip tarzı ve “…” ifadesi ile birlikte bir bütün olarak davacı markalardan hiçbir şekilde ilişki kurulamayacak derecede farklı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili başvurusu ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunun da bu yönde olduğunu, müvekkilinin işletmesini açtığı tarihten beri bu ismi işletme adı olarak zaten kullandığını, bu zamana kadar herhangi bir haksız kazanç elde etmediğini, tanınmış markaların korunmasının SMK’da daha geniş tutulmuş ise de bunun için markalar arasında bariz bir benzerlik ve haksız gelir elde etmenin şart olarak koşulduğunu, mevcut davada ne haksız gelir elde etmenin ne de bariz bir benzerliğin söz konusu olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı …’in 10.05.2019 tarihinde 2019/47202 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 25. ve 35. sınıflarda yer mal ve hizmetlerin olduğu, başvurunun ilanına davacının “…”, “…” ve “…” asıl unsurlu markalarına dayalı olarak itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddedildiği, davacının bu karara yaptığı itirazın da YİDK’in 11.06.2020 tarih, 2020-M-5116 sayılı kararıyla reddine karar verildiği, YİDK kararının davacıya 15.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Görüldüğü üzere iki aylık hak düşürücü süre içinde açılan işbu davada, istinaf incelemesine konu uyuşmazlık, davalıya ait 2019/47202 sayılı başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığıdır. Zira, ilk derece mahkemesince yalnızca anılan madde kapsamında dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında karıştırılma tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ve karar yalnızca davalılar tarafından istinaf edilmiş bulunduğundan, artık diğer hususların istinaf incelemesinde tartışılması mümkün değildir.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru, beyaz zemin üzerine turuncu tonlarda yazılmış “… …” ibareleri ile “…” ibaresinin altına siyah renkle yazılan “…” ibaresinden oluşmaktadır. Davacının itirazına mesnet markalar ise “…”, “…” ve “…” ibarelidir. Görüldüğü üzere taraf markalarında yalnızca “…” harfi ortak olarak kullanılmıştır. Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 03/10/2019 tarih, 2018/1201 E., 2019/6166 K. sayılı ilamında, “Dairemizin 2014/7476-14273, 2016/12589-2018/3987 ve 2017/2974- 2019/257 sayılı içtihatlarında da belirtildiği üzere, olaya uygulanacak mülga 556 sayılı KHK’nın 5, 7/1-a-c-d (6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 4, 5/1-a-c-d) maddeleri uyarınca, alfabede sınırlı sayıda bulunan harflerin marka olarak tescili kimsenin tekeline bırakılamaz. Esasen tek başına soyut bir harften oluşan marka başvuruları, KHK’nın 7/1-a ve 5.maddeleri uyarınca ortalama tüketici kitlesinde marka algısı oluşturmayacak ve bu sebeple de mutlak tescil engeline tabi olacak işaretlerdendir. Bununla birlikte, 556 sayılı KHK’nın 7/son (6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5/2) maddesi uyarınca, tescilden önce yoğun kullanım ve tanıtım sonucu tek harfin ayırt edici kılınması ve marka olarak tescili mümkün olduğu gibi, yalın halde tescili mümkün olmayan harflerin bir takım renk ve şekil unsurları ile birlikte de marka olarak tescili mümkündür. Bu halde dahi, harf markalarının ayırt edicilik düzeyleri düşük olacağından, başkalarının da aynı harfi değişik renk ve şekil unsurları ile marka olarak tescil ettirmeleri mümkündür.” açıklamasına yer verilmiştir. O halde, davacının yukarıda anılan markaları ile dava konusu başvuru arasındaki benzerliğin “…” harfinden kaynaklandığı, harflerin ise kimsenin tekeline bırakılamayacağı ve esasen tek başına tescillerinin de mümkün olmadığı, ancak tescil öncesi yoğun kullanım ve tanıtım sonucu ayırt edici hale getirilmiş ya da bir takım renk ve şekil unsurları ile birlikte tek başına harflerin tescilinin mümkün bulunduğu, bu halde de harf markalarının ayırt edici niteliklerinin düşük olacağı ve başkalarının da aynı harfi değişik renk ve şekil unsurları ile birlikte marka olarak tescil ettirebilecekleri, somut olayda da taraf markalarında ortak olarak kullanılan “…” harflerinin düzenleme biçimlerinin, biçimlendirme, kaligrafi ve yönlendirme itibariyle tamamen farklı olduğu, dava konusu başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, buna göre başvuru konusu ibare ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığı, işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun da dava konusu başvuruda yer almadığı sonucuna varılmış, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının gerçekleşmediği kabul edilmiştir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında, her ne kadar marka kapsamları yönünden benzerlik varsa da marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından, karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davalıların istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 25/02/2021 gün ve 2020/206 Esas – 2021/89 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile kalan 125,50 TL bakiye karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 maddesi uyarınca belirlenen 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine, (HMK m.333),

8-İstinaf aşamasında davalı … tarafından 32,50 TL posta ücreti, 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 194,60 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
9-İstinaf aşamasında davalı … tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak anılan davalı … verilmesine,
10-Davalılar tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 11/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip