Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/659 E. 2021/752 K. 26.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/659
KARAR NO : 2021/752
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2018
NUMARASI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Dairemizce verilen 07/02/2020 tarih, 2018/1973 E., 2020/166 K. sayılı karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2021 tarih ve ……/…. E., …./…… K. sayılı kararıyla bozulmuş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü;

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, … …’nun, 2004 tarihinde müvekkili … tarafından ufak çaplı bir ritm projesi olarak kurulduğunu, kısa sürede bilinirliğini artırarak yüksek enerjisi ve dinamik performanslarıyla adından söz ettiren bir topluluk haline geldiğini, 13 yılı aşkın sürede sayısız müzisyene ev sahipliği yapan ekibin bugün 35 aktif üyesiyle Türkiye’nin büyük ve başarılı ……. ritm topluluğu, bir başka deyişle perküsyon (vurmalı çagılar) müzik grubu olarak yoluna devam ettiğini, davalı gerçek kişinin de aynı ibarenin tescili için diğer davalı Kuruma başvurduğunu, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından nihai olarak reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira markaların görsel, işitsel ve kavramsal açıdan birbirlerinin aynı bulunduklarını, markalar arasındaki tek farklılığın logo etrafında bulunan şeritler olduğunu, bu farkın ortalama tüketici tarafından ayırt edilebilmesinin imkansız bulunduğunu, tescil talebinde bulunulan malların kendi markalarına ait hizmetler ile benzer ve birbiriyle ilişkili olduğunu, davalının, müvekkilinin haklı olarak elde ettiği ünden, 2004 yılından günümüze tanıtmış bulunduğu markasından haksız istifade etme olanağına kavuşacağını, müvekkili adına tescilli markaya ilişkin olarak davalı şahsın İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde müvekkiline karşı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğü talepli dava açtığını, bu davanın reddedilmesi olasılığına karşılık da müvekkili adına tescilli markayı kullanabilmek için aynı ibare ile tescil talebinde bulunduğunu, dolayısıyla tescil talebinin kötü niyetli olduğunu, davalının müvekkili ile beraber etkinliklerde yer aldığı “… …” ibareli müzik grubundan, kendi yarattığı huzursuzluk sebebi ile ayrıldığını ve ayrıldıktan sonra kurduğu yeni grupla müzik faaliyetlerine devam ettiğini, müvekkili ile aynı sektörde aynı tür müzik yapan bir grup ile etkinlik ve faaliyetlerde bulunduğunu, müvekkili adına tescilli “… …” markasını kendi yönettiği “carnavalturco.com” alan adlı internet sitesinde hukuka aykırı şekilde kullandığını ileri sürerek, YİDK’in …….-M-…… sayılı kararının iptaline veya tescil edilmişse davalı markasının hükümsüzlüğüne, müvekkili adına 41. ve 35. sınıflarda tescilli bulunan “… …” ibareli markanın, davaya konu 15. ve 25. sınıfta müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru kapsamında kalan mal ve hizmetler ile davacının itirazına mesnet markanın kapsamındaki mal ve hizmetlerin farklı olduklarını, dolayısıyla 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili başvurusunun kapsamındaki mal ve hizmetlerle davacı markasının kapsamındaki mal/hizmetlerin farklı olduklarını, dolayısıyla markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığını, “… …” markasının gerçek hak sahibinin müvekkili olup davacının, müvekkilinin bilgi ve onayı olmaksınızın kötü niyetli olarak işbu markayı kendi adına tescil ettirdiğini, davacı adına tescilli markanın hükümsüzlüğü istemi ile dava açtıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları nazara alınarak münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin nazara alınarak belirlenmesinin gerektiği, buna göre “… …+şekil” ibareli başvuru ile davacının ……/…… sayılı “… …+şekil” ibareli tescilli markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak benzerlik oluşsa da taraf markalarının mal/hizmet sınıflarının benzer olmadığı, dolayısıyla taraf markaları arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olduğunun kanıtlanamadığı, başvuru ibaresi üzerinde içerdiği hizmet sınıfı yönünden davacı tarafın önceye dayalı kullanımı ispat edilemediğinden 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesindeki koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, taraf marka işaretlerinin birbirlerinin aynısı olduklarını, dava konusu başvurunun kapsamında yer alan 15. ve 25. sınıftaki mallarla müvekkili markasının kapsamındaki 35. ve 41. sınıftaki hizmetler arasında da benzerlik ve bağlantı bulunduğunu, öte yandan davalının tescil talebinin kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Dairemizin 07.02.2020 tarih, 2018/1973 E., 2020/166 K. sayılı kararıyla, “… …+şekil” ibareli dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet …/……. sayılı “… …+şekil” ibareli marka işaretleri arasında benzerlik bulunmakta ise de başvuru kapsamındaki 15. ve 25. sınıfta yer alan mallarla itiraza mesnet markanın kapsamındaki 35. ve 41. sınıfta yer alan hizmetler arasında benzerlik bulunmadığı, dolayısıyla somut olayda 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi koşullarının oluşmadığı, her ne kadar davacının itirazına mesnet markanın hükümsüzlüğü ile ilgili açılmış bir dava bulunmakta ise de itiraza mesnet markanın kapsamında yer alan hizmetlerle işbu dava konusu başvurunun kapsamında yer alan mallar arasında benzerlik olmadığından, anılan davanın sonucunun eldeki davaya bir etkisinin bulunmadığı, ancak davacı tarafça, dava dilekçesinde diğer iddiaların yanında dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunun da ileri sürüldüğü, bu hususta ilk derece mahkemesince olumlu-olumsuz bir değerlendirme yapılmadığı, davalı yanca dosyaya sunulan bir kısım gazete haberlerinden ve elektronik posta içeriklerinden davacı ile davalının “… …” isimli müzik grubunu 2004 yılında birlikte kurduklarının, grubun isminin davalı tarafından verildiğinin anlaşıldığı, buna göre, davacı ile davalının … … isimli grubu birlikte kurdukları, grubun isminin davalı tarafından belirlendiği, bir an için grubun ismi üzerinde tarafların birlikte hak sahibi oldukları kabul edilse dahi davalının, grubun faaliyetleri ile ilgisi olmayan 15. ve 25. sınıfta yer alan mallar üzerinde söz konusu ibareyi marka olarak tescil ettirmesinin kötü niyetli bir girişim olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’NİN 22/02/2021 TARİH VE 2020/1700 E., 2021/1540 K.SAYILI İLAMININ ÖZETİ : Dairemiz kararının, davacı vekilince temyizi üzerine, anılan Yargıtay ilamı ile özetle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, ancak davacı … davalı gerçek kişinin birlikte bir süre davaya konu “… …” ibaresini ve özgün logosunu kullanarak müzik organizasyonu faaliyetleri icra ettikleri, bu suretle aralarında adi ortaklık niteliğinde bir ilişki bulunduğundan dava konusu ibare ve özgün logo üzerinde birlikte hak sahibi oldukları, bu manada ortaklardan herhangi birinin diğer ortaktan habersiz bir şekilde, hangi sınıfta olursa olsun, dava konusu özgün ibare ve logoyu kendi adına marka olarak tescilinin kötüniyetli bir tescil olduğunun kabulünün gerektiği, bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince, davalı gerçek kişiye ait marka başvurusunun kötüniyetli olduğunun kabulüyle, davalı kurumun YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğüne ilişkin istemler yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle Dairemiz kararının davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü marka istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yukarı da anılan ilamında, taraf markaları arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olduğunun kanıtlanamadığı, başvuru ibaresi üzerinde içerdiği hizmet sınıfı yönünden davacı tarafın önceye dayalı kullanımı ispat edilemediğinden 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesindeki koşulların oluşmadığı, her ne kadar davacı tarafça adına 35. ve 41. sınıflarda tescilli “… …” ibareli markanın 15. ve 25. sınıflarda da tescili talep edilmiş ise de bu talebin yasal dayanağının bulunmadığı, bu yönden davacı yanca ileri sürülen bir istinaf itirazı da olmadığından, anılan talebin istinaf incelemesinin dışında tutulduğu hususları bozma kapsamı dışında bırakıldığından, bu yönden yapılan tespitler kesinleşmiş bulunmaktadır.
Kötü niyet vakıasına yönelik iddia yönünden ise, Dairemizce uyulmasına karar verilen bozma ilamında da açıklandığı üzere, davacı ile davalı gerçek kişinin birlikte bir süre davaya konu “… …” ibaresini ve özgün logosunu kullanarak müzik organizasyonu faaliyetleri icra ettikleri, bu suretle aralarında adi ortaklık niteliğinde bir ilişki bulunduğu, dava konusu ibare ve özgün logo üzerinde birlikte hak sahibi oldukları, bu manada ortaklardan herhangi birinin diğer ortaktan habersiz bir şekilde, hangi sınıfta olursa olsun, dava konusu özgün ibare ve logoyu kendi adına marka olarak tescilinin kötü niyetli bir tescil olduğu, kötü niyetli tescil edilen markanın, kapsamındaki tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğüne ilişkin istemler yönünden davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, yasal dayanağı bulunmayan “… …” ibareli markanın 15. ve 25. sınıflarda davacı adına tescili talebi yönünden ise dava reddedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile TÜRKPATENT YİDK’nın 30.03.2017 tarih ….-M-… sayılı kararının İPTALİNE,
2-Davalı … adına tescilli 2015/86147 sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,
3-Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00.TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 500,00.TL bilirkişi ücreti, 228,50.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 239,38.TL tebligat masrafından oluşan toplam 967,88.TL’nin, davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 2/3’ü olan 645,25 TL’ye, 31,40 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harç tutarı eklenerek toplam 708,05 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
10-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
11-Davalılar kendilerini istinaf aşamasında vekille temsil ettirdiklerinden ve tek duruşma yapıldığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre hesaplanan 2.040,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Dair, davalılar vekillerinin yüzlerine karşı, davacı tarafın yokluğunda yapılan açık yargılama sonucunda 26/05/2021 tarihinde HMK 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/06/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip