Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/654 E. 2023/622 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/654 – 2023/622
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/654
KARAR NO : 2023/622
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/09/2020
NUMARASI : 2019/281 E. – 2020/211 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/09/2020 tarih ve 2019/281 E. – 2020/211 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin yüksek nitelikli yapıştırıcılar, yalıtım malzemeleri, boya ve vernik üretimi amacıyla 1980 yılında kurulduğunu, 250 adeti aşan ürün çeşitliliği olduğunu, 2018/42631 başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusunun davalının “…” ibareli markalarını mesnet göstererek yaptığı itiraz üzerine davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa “…” kelimesinin “aşırı, son derece, üstün vb.” anlamlara, “…” ibaresinin ise “tutturmak, yapıştırmak vb.” anlamlara geldiğini, müvekkilinin marka başvurusunun ayırt edici nitelikte olduğunu, anlamı bilinmeyen ibarenin tanımlayıcı veya vasıf bildirici olmasının imkansız olduğunu, İngilizcenin Türkiye’de yaygın kullanılan bir dil olmadığını, … ibareli yüzlerce markanın tescil edildiğini, özellikle kırmızı ve mavi renklerin yapıştırıcı sektöründe sıklıkla kullanılan renkler olduğunu, karşılaştırmaya tabi markaların oluşturuluş şekilleri açısından hiçbir benzerlik bulunmadığını, kimya sektöründe mavi rengin doğal ve tıbbi ürünleri; kırmızı rengin ise doğal ve kimyasal ürünleri ifade ettiğini, anılan renklerin tek bir kişinin inhisarına verilmesinin mümkün olmadığını, davalı şirket tarafından yapıştırıcı/yapışkan ibareli zayıf markaların tescil edildiğini, başkaca firmalar tarafından farklı şekilde tescile konu edilmesi halinde ise kötüniyetli itirazların gerçekleştirildiğini, müvekkili markası ile itiraza mesnet marka arasında ilişkilendirme de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını ileri sürerek, YİDK’nın 2019-M-4868 sayılı kararının iptaline ve 2018/42631 başvuru numaralı “…” ibareli markanın tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, müvekkilinin davacı şirkete açtığı hükümsüzlük davalarının bulunduğunu, müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren davacının müvekkilinin markalarına benzer başvurular yaptığını, müvekkili markalarının itibarından ve tanınırlığından yararlanmayı amaçladığını, başvurunun müvekkiline ait marka olduğu çağrışımını yapacağını, müvekkilinin 1987 yılından beri faaliyet gösterdiğini, 250 civarı çalışana ve 4 büyük fabrikaya sahip olduğunu, yapıştırıcılar ve yapı kimyasalları gibi ürünlerde Türkiye’nin lider firmalarından birisi olduğunu, müvekkilinin tutkal sektöründe 1000 firma içerisinde 1. sırada olduğunu, başvurunun iltibasa ve maddi zarara neden olacağını, müvekkili markalarının ayırt edici karakterini zedeleyeceğini ve itibarına zarar vereceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, “…” ibaresinin İngilizce bir sözcük olup “anlaşma, sözleşme, tutturmak, birleştirmek, bağ, yapıştırmak” anlamlarına geldiği, bilirkişi raporunda söz konusu ibarenin tanımlayıcı bir ibare olduğu ve 01. sınıfta yer alan “Kırtasiye, tıbbi ve ev içi kullanım amaçlı olanlar hariç yapıştırıcılar”, 16. sınıfta yer alan “yapıştırıcılar”, ve 35. sınıfta yer alan “Kırtasiye, tıbbi ve ev içi kullanım amaçlı olanlar hariç yapıştırıcılar” bakımından benzerlik bulunmadığı belirtilmiş ise de ortalama tüketici dikkate alındığında bunun tanımlayıcı bir ibare olmadığı kanaatine varıldığı, taraf markalarının bütünsel olarak benzer olduğu, davacı tarafın “…” ibareli markası incelendiğinde; gri dikdörtgen çerçeve içerisinde kare şeklinde lacivert zemin üzerine beyaz renk ve kalın punto ile hepsi küçük harfli olacak şekilde “…” ibaresi ile yine kırmızı kare zemin üzerine beyaz ve kalın punto ile “…” sözcük grubundan oluştuğu, davalıya ait “… …” ibareli markanın ise; kare şeklinde lacivert zemin üzerine beyaz renk ve kalın punto ile hepsi küçük harfli olacak şekilde “…” ibaresi ile beyaz zemin üzerine kırmızı renk ve kalın punto ile hepsi küçük harfli olacak şekilde yazılmış “…” sözcük grubundan oluştuğu, her iki markada da aynı renklerin aynı sıralama ile kullanıldığı, taraf markalarının, her iki markada yer alan “… ibaresinin redde mesnet olan 2016/71744 sayılı “… …” marka örneğinde kullanılan renk unsurları ile kelime unsurlarının stilize yazım tertibi, başvuru markasında yer alan … sözcüğünün ayırt edici niteliğinin görece düşük olması gibi hususlar göz önünde bulundurularak başvurunun tescili halinde karıştırma ihtimalinin tüm mal ve hizmetler yönünden doğacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, “…” ibaresinin “yapıştırmak, birleştirme” anlamına gelmesi nedeniyle tanımlayıcı bir ibare olduğunu ve kimsenin tekeline verilemeyeceğini, çok sayıda firma tarafından kullanıldığını, “…” ve “…” ibarelerinin benzer olmadığını, mavi ve kırmızı rengin sektörde sıklıkla kullanıldığını, bu renkler nedeniyle iltibas bulunduğu değerlendirmesinin hukuka aykırı olduğunu, taraf markalarının benzer olmadığını, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden davacının “…” ibareli markanın 01, 16, 17 ve 35. sınıf mal ve hizmetlerde tescili için başvurduğu, başvurunun yayımlanması sonrası davalı şirketin SMK’nın 6/1, 6/3, 6/4, 6/5, 6/6, 6/7 ve 6/9. maddesi uyarınca başvuruya itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığının itirazı haksız bularak reddettiği, bu karara karşı davalı şirketin yaptığı itiraz üzerine ise Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun 27/05/2019 tarih ve 2019-M-4868 sayılı kararıyla başvuru ile itiraza mesnet markalarda ortak unsur olan “…” ibaresinin “yapışmak, yapıştırmak, birleştirmek” gibi anlamları haiz ve tanımlayıcı olması ve bağımsız ayırt ediciliğinin bulunmaması nedeniyle itiraza mesnet gösterilen …” ibareli markalar ile başvuru arasındaki görsel ve işitsel farklılıklar nedeniyle karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, ancak 2016/71744 sayılı “… …” ibareli markada kullanılan renk unsurları, kelime unsurlarının stilize yazım tertibi, … sözcüğünün ayırt ediciliğinin düşük oluşu gibi hususlar göz önünde bulundurularak karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimali bulunacağı gerekçesiyle itirazı kabul ederek başvuru reddettiği, bu karara karşı 23/07/2019 tarihinde açılan davanın da iki aylık hak düşürücü süre içinde olduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup, davacı tarafın istinaf itirazları gözetildiğinde taraflar arasındaki uyuşmazlık “…” ibareli başvuru ile itiraza mesnet “… …” ibareli marka arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında iltibas bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru, lacivert dikdörtgen zemin üçerine beyaz küçük harflerle yazılan “…” ibaresiyle kırmızı dikdörtgen zemin üzerine beyaz küçük harflerler yazılan “…” ibaresinden oluşmaktadır. İtiraza mesnet “… …” ibareli marka ise lacivert dikdörtgen zemin üzerine beyaz küçük harflerle yazılan “…” ibaresi ile beyaz zemin üzerine kırmızı küçük harflerle yazılan “…” ibaresinden oluşmaktadır. Dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporunda “…” ibaresinin 01. sınıf “kırtasiye, tıbbi ve ev içi kullanım amaçlı olanlar hariç yapıştırıcılar.” ile 16. sınıf “yapıştırıcılar” emtiaları bakımından tanımlayıcı nitelikte olduğu belirtilmiştir. Her ne kadar ilk derece mahkemesi kararında söz konusu kelimenin anlamının tüketiciler tarafından bilinmediği gerekçesiyle ibare tanımlayıcı olarak kabul edilmemiş ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/01/2015 tarih ve 2014/14161 E. – 2015/270 K. sayılı ilamında “…” ibaresinin 01. sınıftaki mallar yönünden tanımlayıcı olduğu kabul edildiğinden, yerel mahkemenin aksi yöndeki kabulü doğru bulunmamıştır. Somut uyuşmazlıkta, taraf markalarının asli unsurunu oluşturan ibareler aynı şekilde düzenlenmiş olup, markaların esas unsurlarının aynı şekilde, aynı renkler aynı sıralama içinde olacak şekilde düzenlenmesi markalar arasında bütünsel intiba karıştırma ihtimaline neden olacak benzerlik yaratmaktadır. Bu durumda, taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali bulunmakta olup, başvuru davalının itiraza mesnet markasının serisi gibi algılanabilecektir. Öte yandan, markaların kapsamlarının 01, 16, 17 ve 35. sınıf mal ve hizmetlerde birebir aynı olduğu, emtia benzerliği şartının da gerçekleştiği anlaşılmış olup, SMK’nın 6/1. maddesinin uygulanma koşullarının bu şekilde oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih ve 2014/11-696 E.- 2016/778 K. sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce ayrıca bir bilirkişi incelemesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla, davanın sadece yukarıda açıklanan gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde “…” ibaresinin tanımlayıcı olmadığı gerekçesiyle de reddedilmesi doğru olmamıştır. HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmelidir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilen yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmemiş, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/09/2020 tarih ve 2019/281 E. – 2020/211 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yukarıda açıklanan gerekçeyle REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL’nin düşümü ile kalan 148,50 TL bakiye karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davalı şirket ile davalı … kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, ancak istinaf edilen davacı aleyhine hüküm kurulamayacağından, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 4.910,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar vekillerine verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı şirket ve davalı … tarafından ilk derece mahkemesinde herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine, (HMK m.333),

8-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
9-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 11/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 10/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.