Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/646 E. 2023/650 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/646
KARAR NO : 2023/650
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2020
NUMARASI : 2019/60 E. – 2020/381 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Kaldırılması ve Önlenmesi

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 25/12/2020 tarih ve 2019/60 E. – 2020/381 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin 191189 sayılı ve “…” ibareli tescilli markası altında 1966 yılından bu yana çeşitli farmasötik kişisel bakım ürünleri üreten, dünyada tanınmış ve Türkiye’de de geniş bir kitlede itibar görmüş Almanya menşeili uluslararası bir şirket olduğunu, davalı Şirketin de davacı ile münfesih distribütörlük ilişkisi dahilinde Türkiye’de “…” ürünlerinin satışını yapan şirket olduğunu, diğer davalı …’nin ise …’nin tek ortağı ve yetkili müdürü bulunduğunu, müvekkili ile davalı şirketin 29 Ocak 2019 tarihinde distribütörlük sözleşmesi akdettiğini, sözleşme uyarınca davalı şirketin müvekkilinden aldığı “…” markalı ürünlerin Türkiye sınırları içinde kendi ad ve hesabına satışını yaptığını, bu doğrultuda davalı şirketin yaklaşık 50.000 adet ürün satın aldığını, ancak ödemesini yapmadığını, distribütörlük sözleşmesinin V.1, V.2, V.3. hükümleri uyarınca davalı şirketin marka hakları da dahil olan fikri mülkiyet haklarına ilişkin tescil başvurusu yapmış olması veya bu hakların mülkiyetini elde etmiş olması halinde müvekkilini bilgilendirmesi, yapmış olduğu başvuruları ya da edinmiş olduğu mülkiyet haklarını masraflarını da kendisi karşılayarak müvekkiline devretmesi gerektiğini, davalı …’nin www…. alan adını kendi adına tescil ettirdiğini, davalı Şirketin sözleşmenin V.1, V.2, V.3. hükümlerine aykırı olacak şekilde söz konusu alan adını kullanarak “…” ürünlerinin tanıtım ve satışını gerçekleştirdiğini, açmış olduğu “… …” isimli Facebook hesabı ve “@…” Instagram hesabı ve “… Türkiye” Youtube hesabı aracılığıyla ürün tanıtımı ve satışını yapmaya devam ettiğini, davalıların bu faaliyetlerinin “…” markasının internet ortamında ticari etki yaratacak şekilde kullanımı yoluyla haksız kazanç elde etme amaçlarını gösterdiğini, …’nin 03.08.2019 tarihli e-postası ile müvekkilini tehdit ederek tecavüze devam edeceğini ortaya koyduğunu, bunun üzerine müvekkilinin 12.08.2019 tarihinde yazılı ihtarda bulunarak dava konusu alan adı ve sosyal medya hesaplarının devrinin talep edilmesine rağmen davalı şirketin sözleşme maddelerini ihlal etmeye devam ettiğini, bunun üzerine müvekkili şirketin 09.09.2019 tarihli ihtarname ve fesih yazısı ile distribütörlük sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini, dava konusu alan adı ve sosyal medya hesaplarının kullanımının ve sınai mülkiyet haklarına tecavüzün durdurulmasını talep ettiğini, davalı şirketin eylemlerine devam ettiğini ve ihtara da herhangi bir yanıt vermediğini ileri sürerek davalıların markaya tecavüzünün kaldırılmasına, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 149. maddesi uyarınca tecavüzün kaldırılması yoluyla ”…” alan adının, “… …” isimli Facebook hesabının, “@…” Instagram hesabının ve “… Türkiye” isimli Youtube hesabının terkinine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkili … yönünden husumet itirazında bulunarak, müvekkili şirket ile davacı arasındaki ticari ilişkinin temelinin 2017 yılına dayandığını, 29/01/2019 tarihinde imzalanan sözleşmenin davacı yanın sözleşme hukukuna ve ticari teamüle aykırı bir şekilde fiyat değişikliğine gitmesi neticesinde sakatlandığını ve ihlal edildiğini, müvekkili şirket hakkında ileri sürülen kötüniyet suçlamalarını, markaya tecavüz iddialarını kabul etmediklerini, dava konusu sosyal medya hesaplarının ve alan adlarının, dava konusu sözleşme imzalanmadan yıllar önce davacı yanın ihracat müdürü … imzalı, 30/11/2017 tarihli yetki belgesi ile kullanıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı ile davalı Şirket arasında 29/01/2019 tarihinde distribütörlük sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme ile davalı Şirkete davacı adına 5. Sınıf mallarda tescilli bulunan 191180 sayılı ve “…+şekil” ibareli markanın kullanımı konusunda lisans verildiği, anılan sözleşmenin V.5 maddesinde, davacının davalı şirkete marka haklarının kullanımına ilişkin verdiği lisansı her zaman tek taraflı olarak geri alabileceğinin düzenlendiği, davacının 02/09/2019 tarihli ihtarname ile davalıya verilen marka haklarının kullanımı lisansını geri aldığı, ihtarnamede belirtilen internet alan adı ve sosyal medya hesaplarının tarafına devrini talep ettiği, ihtarnamenin davalı şirkete 11/09/2019 tarihinde tebliğ edildiği, bu tarihten sonra davalıların bahsi geçen markayı kullanımlarının markaya tecavüz teşkil edeceği, dosya kapsamı itibariyle davalılara ait olduğu tespit edilen davaya konu “…”alan adının, “www….”, “www….” isimli sosyal medya hesaplarının davacıya ait “…” markası ile oluşturulduğu ve bu marka altında, markanın tescilli bulunduğu 5. sınıf mallar yönünden içerik paylaşımında bulunulduğu, davalıların bu eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu, her ne kadar davalılar vekili müvekkili gerçek kişi yönünden husumet itirazında bulunmuşsa da, dava konusu www…. alan adının sahibinin davalı … olduğu, davalı … ile davacı şirket arasında “…” markasının davalı tarafından kullanımına ilişkin olarak verilmiş bir lisans ya da ruhsat bulunmadığı, bu hale göre davalı …’nin de davacıya ait marka hakkı ihlali eyleminden sorumlu olduğu, diğer yandan yargılama sırasında davalılar vekili, dava konusu alan adları ve sosyal medya hesaplarının kapatıldığı, bu nedenle davanın konusun kaldığını savunulmuş ve bu hususta alınan bilirkişi raporunda dava konusu internet sitelerinin ve sosyal medya hesaplarının aktif görüntülenebilir durumda olmadığı, tespit edilmişse de, mahkemenin 30.10.2019 tarihli ara kararı ile söz konusu alan adlarının ve sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verildiği, mahkeme kararının kesinleşmesi halinde verilen ihtiyati tedbir kararının kendiliğinden ortadan kalkacağı, bu itibarla davanın konusuz kalmadığı, davaya konu “…” ibareli alan adının ise davacıya ait “…” marka hakkını ihlal eder niteliğinin bulunmadığı, zira alan adını oluşturan ayırıcı unsur “…” ibaresi ile “…” ibareli davacı markası arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmadığı, bu alan adı içeriğinde davacıya ait marka hakkı ihlali oluşturan paylaşımlar olduğu ancak, alan adının kendisinin marka hakkı ihlali oluşturması ile bu alan adı içeriğinde yer alan paylaşımların marka hakkı ihlali oluşturmasının, markaya tecavüzün giderilmesi yöntemi olarak farklı sonuçlara yol açacağı, davaya konu alan adı içeriğinde yer alan “…” markasını barındıran içeriklerin kaldırılması suretiyle bu alan adı bakımından markaya tecavüzün giderilmesinin sağlanacağı, bu itibarla dava konusu “…” alan adının terkin edilmesi isteminin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalıların, davacıya ait 191180 sayılı “…” ibareli marka hakkına tecavüz eylemlerinin kaldırılmasına, bu minvalde “…” alan adının, “https://www….” isimli facebook hesabının “https://www….” isimli youtube hesabının terkin edilmesine, “…” alan adının terkin edilmesi isteminin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalılar vekili, müvekkili … yönünden husumet itirazlarının dikkate alınmadığını, dava konusu edilen internet hesaplarının terkin edildiğini bildirmelerine rağmen hukuki yararı kalmayan davanın sürdürülüğünü, davacının taraflar arasındaki 29.01.2019 tarihli sözleşmeyi ihlal ettiğini ve haksız fesih ettiğini, davacı markasının Türkiye’de müvekkili tarafından tanınır hale getirildiğini, taraflar arasındaki ilişkinin 2019 tarihli sözleşmeden önce 2017 tarihinde başladığını, müvekkilinin dava konusu alan adlarının kullanımının 2017 tarihinde davacının ihracat müdürü tarafından verilen yetki belgesine dayalı olduğunu, ayrıca davacının müvekkiline dava konusu internet sitelerinin terkini için verdiği sürenin teknik anlamda yeterli bulunmadığını ileri sürerek, ilk derce mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün kaldırılması ve önlenmesi istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı ile davalı Şirket arasında 29.01.2019 tarihinde imzalanan distribütörlük sözleşmesi ile davacıya ait “…” ibareli markanın kullanımı konusunda davalı Şirkete lisans verildiği ve anılan sözleşmenin 09.09.2019 tarihinde feshedildiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, davalı Şirketin fesih tarihten sonra anılan davacı markasını kullanmasının davacının marka hakkına tecavüz oluşturacağı, davacının bahsi geçen sözleşmeyi haksız olarak feshettiği yönündeki savunmaları işbu davada tartışılmasının mümkün bulunmadığı, ancak davalı tarafından davacıya karşı açılabilecek bir tazminat davasının konusu olabileceği davalı Şirketin davacıya ait “…” markası ile oluşturulan ve karar yerinde belirtilen internet sitesi ile sosyal medya hesaplarında dava konusu markayı fesih tarihten sonra kullandığının mahkemece alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiği, diğer taraftan dava konusu www…. alan adının sahibinin davalı … olduğu, davalı … ile davacı şirket arasında “…” markasının kullanımına ilişkin bir sözleşme veya davacının muvafakatinin bulunduğunun ispatlanamadığından, davalılar vekilinin anılan davalı yönünden husumet itirazının yerinde olmadığı, her ne kadar davalılarca dava konusu kullanımların, 2017 tarihinde davacının ihracat müdürü tarafından verilen yetki belgesine dayalı olduğu savunulmuşsa da bahsi geçen yetki belgesinde davacıya ait dava konusu markanın alan adı veya sosyal medya hesabı olarak tescil edilebileceği konusunda davalı Şirkete bir hak tanınmadığı gibi bahsi geçen yetki belgesinden sonra davacı ile davalı Şirket arasında, aynı konuda dava konusu distribütörlük sözleşmesi imzalandığından, 2017 tarihli yetki belgesi ile düzenlenen hususların yürürlükte olduğunun da kabul edilemeyeceği anlaşıldığından, davalıların bu savunmasına itibar edilemeyeceği, ayrıca dava konusu internet sitesi ve sosyal medya hesaplarının mahkemece verilen tedbir kararı nedeni ile aktif olmadığının tespit edilmesi karşısında davanın konusuz kaldığından da bahsedilemeyeceği, bu itibarla ilk derece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılardan alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalılar tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,6‬0-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalılar uhdesinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 18/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip