Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/635 E. 2023/704 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/635
KARAR NO : 2023/704
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2020
NUMARASI : 2018/467 E. – 2020/428 K.

DAVACI : …
VEKİLLERİ
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün Önlenmesi, Marka Hükümsüzlüğü ile
Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/12/2020 tarih ve 2018/467 E. – 2020/428 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, … markasının 1995 yılından itibaren müvekkili tarafından kullanıldığını ve 14.01.1998 tarihinde 36. Sınıf kapsamında 2027 yılına kadar tescil edilerek korumaya alındığını, müvekkili şirkete ait … ve … markalarının tüketiciler nezdinde tanınmış ve tercih edilen bir marka olduğunu, davalı tarafa müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğu markanın kullanımının durdurulmasının ihtar edildiğini, davalı tarafça gönderilen 09.11.2018 tarihli cevabi yazıda davalı tarafça … markasının kullanıldığının ancak … markasının kullanılmadığının belirtildiğini, davalının itirazlarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı tarafın … şeklindeki kullanımının açıkça müvekkilinin markası ile iltibas teşkil ettiğini, davalının markasında yer alan … ibaresinin davalının markasına ayırt edicilik katmadığını, davalının markasındaki ayırt edici ve baskın unsurun … ibaresi olduğunu, davalının yerleşim yerinin Mersin olduğunu ve bu halde davalının markasının davacının markası adı altında bir şube ya da franchising verdiği algısı yarattığını, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, internet üzerinde yapılan araştırmada davalının açıkça … ibaresinin esaslı unsur olarak kullandığının tespit edildiğini, davalının kullanımının … şeklinde olması nedeni ile müvekkilinin markasına tecavüz halinin oluştuğunu, davalının internet üzerinden yaptığı ilanlarda da …’DAN şeklinde ilan vererek tüketici nezdinde yanıltıcı bir ibare ile haksız kazanç sağlamaya çalıştığını, … markasının müvekkilinin ticaret unvanının esas unsuru olduğunu, SMK madde 150 gereğince tecavüz sayılan fiilleri işleyenlerin hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlü bulunduğunu, tazminat hesabının SMK madde 151/2-c bendine göre örnek lisans sözleşmesine göre tespit edilmesini talep ettiklerini ileri sürerek davalının 2016/89635 sayılı markasının “…” markasının hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini, davalının markayı fiilen kullanmakta olmasından kaynaklı olarak tecavüzün önlenmesini, davalının kullanımından ötürü müvekkili zararlarının giderilmesi amacıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile SMK madde 151/2-c bendine göre 5.000,00.-TL maddi ve 15.000,00.-TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili markasının 2016/89635 sayısı ile tescilli bulunduğunu, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, davacı şirketin Mersin ilinde şubesi olmadığını ve bu şekilde düşünülmesini gerektirecek bir faaliyetinin de bulunmadığını, müvekkilinin, davacının markasından haksız yararlanma amacı ve fiilinin olmadığını, markalar arasında iltibas tehlikesinin oluşmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, somut olayda SMK madde 6/1 koşulları oluştuğu için davalının 2016/89635 sayılı markasının SMK madde 25 gereğince hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu, SMK madde 29 gereğince davalının, 2016/89635 sayılı markasına dayanak kullanımından farklı olarak, yargılamaya konu eylemlerinin davacının markalarından kaynaklı haklarına tecavüz niteliğinde olduğu, davacının tercihi doğrultusunda SMK 151/2-c maddesine göre maddi tazminatın hesaplanabilmesi için ispatta elverişli olan bir ya da birden çok emsal nitelikteki lisans sözleşmesinin dosyaya kazandırılamadığı gibi davacının dahi defterlerini ibrazdan kaçındığı, bu sebeple maddi tazminat yönünden ispat edilemeyen davanın reddinin gerektiği, dosya kapsamına göre tecavüzün varlığı, süresi ve kapsamı ve niteliği dikkate alındığında 3.000,00-TL manevi tazminat takdirinin hakkaniyete uygun olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davalının 2016/43443 nolu markasının tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalının dava konusu markayı fiilen kullanmakta olduğundan tecavüzünün önlenmesine, davalının davacıya ait … markasını veya markayı anımsatacak herhangi bir ibare taşıyan ürünleri kullanma ve satmasından men’ine, … markasını tanıtma vasıtası içeren tabela, dekorasyon, mobilya, ilan, kartvisit vesaire basılı tanıtım malzemeleri ile ilgili her türlü malzemenin kullanımının sona erdirilmesine, söz konusu malzemelerin masrafı karşı taraftan alınmak suretiyle imha edilmesine, davacının maddi tazminat talebinin reddine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 3.000,00.-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalının hükümsüzlüğüne karar verilmesi talep edilen markasının, 2016/89635 tescil numaralı … markası olduğunu, gerekçeli kararda her ne kadar davalının markası 2016/89635 numaralı marka olarak doğru şekilde yazılmışsa da, hüküm kısmında davalının marka numarası yanlış yazıldığını, mahkeme kararında davalının kullanımlarında “…” ibaresinin asli unsur olarak yer aldığını, davalı kullanımları ile müvekkilinin tescilli markası arasında ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali yaratabilecek derecede benzerlik olduğu, markalar ve markaların üzerinde kullanılacağı hizmetlerin benzerliği/bağlantılı olması nedeniyle davalı kullanımlarının müvekkilin tescilli markasına karıştırılma ihtimali yaratmak suretiyle tecavüz ettiği tespit edilmişse de tazminat hesaplaması yönünden hakkaniyeti zedeleyecek yönde bir hüküm kurulduğunu, maddi tazminat hesaplamalarında esas alınacak lisans sözleşmelerinin farklı firmalara ait olmasında bir sakınca bulunmamakla birlikte SMK 151/c maddesine göre yapılacak olan hesaplamalarda davacının kendisine ait lisans sözleşmeleri öncelikli olarak incelenecekse de davacıya ait lisans sözleşmelerinin bulunmadığı durumlarda farklı firmalara ait lisans sözleşmeleri incelenerek takdiri bir tazminat miktarı belirlenebileceğini, yerleşik Yargıtay uygulamaları gereğince zararın somut olarak belirlenemediği durumlarda davacı tarafından tercih edilen yöntemle hesaplama yapılamaz ise mahkeme davacının seçimiyle bağlı kalmalı, tazminat bu yolla hesaplanamadığında genel hükümler uyarınca (TBK mad.50/2 ye göre) hakkaniyete uygun bir tazminata hükmetmesi gerektiğini, Mahkemece takdir edilen 3.000,00 TL manevi tazminat miktarı hakkaniyete uygun olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, … markasını kullanma hakkı “…” tarafından düzenlenmiş olan ”Marka Tescil Belgesi” ile 9.11.2016 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile müvekkiline verildiğini, koruma süresi 9.11.2016 tarihinden itibaren başladığına göre bu tarihte 556 Sayılı KHK’nın yürürlükte bulunduğu için olaya bu kanun hükümlerinin uygulanacağını, bu kanuna göre tescili markanın kullanılmasını yasaklayan bir hukuki düzenleme de olmadığını, başvuru 09.11.2016 tarihli olduğuna ve bu tarihte de 556 sayılı yasa yürürlükte olduğuna göre, 10.1.2017 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6769 sayılı yasanın olayımıza uygulanmasının mümkün olmadığını, haksız fiil tarihinde yürürlükte olmayan 6769 sayılı yasanın 155. maddesinin geriye yürütülerek uygulanmaya çalışılmasının hatalı olduğunu, gerçeğin ortaya çıkması konusunda ilahi adaletin bir tecellisi olarak davacı Mersin 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 6.11.2020 tarih ve 2019/504 sayılı kararını ibraz ederek markayı kullanmaktan müvekkilimizin cezalandırıldığını iddia etmiş ancak karar metni incelendiğinde müvekkilimizin değil … isimli bir şahsın cezalandırıldığı anlaşıldığını, müvekkilinin söz konusu markayı kullanmadığının bir mahkeme kararı ile sabit olduğunu, davacı tarafından dosyaya sunulmuş olan 12.12.2018 tarihli bilgisayar çıktılarında resmi olan işyerinin müvekkilime ait olmadığını, müvekkilinin markasının “…” … ibaresinden ayrılmadan bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, markaların benzer olmadığını, hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, davanın açılmasına müvekkilinin sebebiyet vermediğine göre aleyhine hükmedilen yargılama giderleri ve vekalet ücretininde kaldırılması gerektiğini, gerekçeli kararın 11. bendinde; davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden vekalet ücretinin “davalıdan alınarak davacıya verilmesine”, 12. Bendinde ise davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden denilerek vekalet ücretinin yine “davalıdan alınarak davacıya verilmesine” dair karar verilmiştir. Böylece mahkemece müvekkil lehine vekalet ücreti hükmedilmemiş, sehven davacı lehine iki kere vekalet ücretine hükmedilmiştir. Ayrıca gerekçeli kararın 12. bendine sehven 3.000,00 TL yazılması gerekirken vekalet ücreti 3.0000,00 TL olarak yazıldığını, aynı şekilde gerekçeli kararın 15.bendinde; “….2.102,30 TL. Yargılama giderinin % 60’ının davalılardan alınarak davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. İnfazda sorun yaşanmaması için yargılama giderinin % 60’ına denk gelen kısmının açıkça yazılması gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, marka hakkına tecavüzün önlenmesi, marka hükümsüzlüğü ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı tarafça dava konusu konusu markanın kullanmadığı ve bunun bir mahkeme kararı ile sabit olduğu yönünde istinaf itirazında bulunulmuş ise de dava konusu hükümsüzlüğü talep edilen markanın davalıya ait olduğu, yargılama başından itibaren davalı tarafça yapılan savunmanın da davacının markasından haksız yararlanma amacının bulunmadığı üzerine olduğu, hatta davacı ile marka kullanımı bedeli üzerine görüştüğü yönünde olması nedeniyle bu istinaf itirazının bu aşamada yerinde bulunmadığı, davanın 21/12/2018 tarihinde ve 6769 sayılı SMK’nın 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra dava açıldığı, 6769 sayılı SMK’nın geçici 1/1 maddesi uyarınca, marka başvurularının sonuçlandırılması yönünden, başvuru tarihinde geçerli kanun hükümlerinin uygulanmasının gerekmesin rağmen, münhasıran açılan hükümsüzlük davaları ile tecavüz davaları yönünden SMK’nın 192. maddesi uyarınca davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan yeni SMK’nın hükümlerinin uygulanması gerektiği, zira Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17/03/2021 Tarih ve 2020/1412 E., 2021/2516 K. sayılı ilamının da bu yönde olduğu, bu kapsamda 6769 sayılı SMKnın 155. maddesinin uygulanmasının mümkün bulunmadığına ilişkin istinaf itirazının da yerinde olmadığı, davacının mesnet “…” markası ile davalının “…” markası arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik bulunduğu, davalının 2016/89635 sayılı markasının SMK’nın 25. maddesi gereğince hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu, diğer yandan davalının, 2016/89635 sayılı markasına dayanak kullanımından farklı olarak, yargılamaya konu eylemlerinin davacının markalarından kaynaklı haklarına tecavüz niteliğinde olduğu, dosya kapsamına göre tecavüzün varlığı, süresi ve kapsamı ve niteliği dikkate alındığında 3.000,00-TL manevi tazminat takdirinin hakkaniyete uygun olduğu anlaşılmakla taraf vekillerinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Dosya kapsamında davacının tercihi doğrultusunda SMK 151/2-c maddesine göre maddi tazminatın hesaplanabilmesi için ispatta elverişli olan bir ya da birden çok emsal nitelikteki lisans sözleşmesinin dosyaya kazandırılamadığı gibi davacının dahi defterlerini ibrazdan kaçındığı, bu sebeple maddi tazminat yönünden ispat edilemeyen davanın reddinin gerektiği mahkemece gerekçelendirilmiştir.
Ancak, dosya kapsamında görüşüne başvurulan bilirkişilerce dosya kapsamında bulunan delillere göre bir maddi tazminat hesabı yapıldığı görülmekte olup, hesaplanan bu maddi tazminatın dosya kapsamı ile uyumlu bulunmadığı, zira sunulan örneklerin başka kişilere olduğu değerlendirilmiştir. Mahkemece de davacının tercihi doğrultusunda SMK 151/2-c maddesine göre maddi tazminatın hesaplanabilmesi için ispatta elverişli olan bir ya da birden çok emsal nitelikteki lisans sözleşmesinin dosyaya kazandırılamadığı gibi davacının dahi defterlerini ibrazdan kaçındığı, bu sebeple maddi tazminat yönünden ispat edilemeyen davanın reddinin gerektiği belirlenmiştir. Ancak belirlenen bu hususlar dikkate alındığında, mahkemenin bu gerekçesinin hakkaniyete uygun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Borçlar Kanunu’nun 50/2. maddesine göre, uğranılan zarar miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri gözönünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Somut uyuşmazlıkta da, gerçek zararın tam olarak belirlenemeyeceği, ancak dosya kapsamındaki deliller nazara alındığında gerçek zararın tespitinin hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın tespitinin somut olay açısından belirtilen gerekçelerle mümkün olamayacağı, bu nedenle 6098 sayılı TBK’nın 50. maddesi uyarınca daha makul bir tazminat belirlenmesi kanaatine varılmış olup (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/4580 Esas, 2016/2044 Karar ve 25.02.2016 Tarih), Dairemizce TBK’nın 50/2. maddesi uyarınca belirlenen 5.000 TL maddi tazminatın somut olayın özelliklerine uygun bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Diğer yandan, mahkemece gerekçeli kararın hüküm kısmında ve kısa kararda hükümsüzlüğe karar verilen marka numarasının yanlış yazılmış olması, gerekçeli kararda davalı lehine lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi, gerekçeli kararda davacı lehine iki kere vekalet ücretine hükmedilmesi, gerekçeli kararın 12. bendine 3.000,00 TL yazılması gerekirken vekalet ücretinin 3.0000,00 TL olarak yazılması hususları yönünden de taraf verillerinin istinaf itirazları yerinde bulunmuş, bu hususlar gerekçeli kararda Dairemizce düzeltilmiştir.
HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenle taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/12/2020 tarih ve 2018/467 E. – 2020/428 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalı adına tescilli bulunan 2016/89635 nolu “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve sicilden terkin edilmesine,
4-Davalının dava konusu markaya vaki tecavüzünün ÖNLENMESİNE,
5-Davalının davacıya ait “…” markasını veya markayı anımsatacak herhangi bir ibare taşıyan ürünleri kullanma ve satmasından MEN’İNE,
6-… markasını tanıtma vasıtası içeren tabela, dekorasyon, mobilya, ilan, kartvisit vesaire basılı tanıtım malzemeleri ile ilgili her türlü malzemenin kullanımının SONA ERDİRİLMESİNE,
7-Söz konusu malzemelerin masrafı karşı taraftan alınmak suretiyle imha edilmesine,
8-5.000,00-TL maddi, 3.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen TAHSİLİNE,
9-Alınması gereken 546,48‬.TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 341,55.TL harcın mahsubu ile bakiye 204,93.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
10-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre kabul edilen maddi istemler için hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu, kabul edilen maddi tazminat yönünden 5.000,00.TL, kabul edilen manevi tazminat yönünden 3.000,00.TL olmak üzere toplam 23.000‬,00.TL olarak belirlenen vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
11-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen reddedilen manevi tazminat yönünden 3.000,00.TL, vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
12-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 261,2‬0‬.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 33,00.TL tebligat ve posta masrafı, 162,10 istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 2.256,3‬0.TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren %40 kabul edilerek 902,52‬.TL.’ye 341,55.TL peşin harç, 35,90.TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 1.279,97‬‬.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
13-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 162,10 istinaf kanun yoluna başvuru harcı, 32,50 tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 194,60.TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren %60 reddedilerek oluşan 116,76.TL.’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
14-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
15-Davacı ve davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30.TL’er istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı ve davalıya ayrı ayrı iadesine,
16-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip