Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/619 E. 2023/584 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/643
KARAR NO : 2023/606
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2020
NUMARASI : 2019/252 E. – 2020/335 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ : (Mecburi dava arkadaşı olarak davaya katılan)

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Tanınmış Marka
Olduğunun Tespiti

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 08/10/2020 tarih ve 2019/252 E. – 2020/335 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2011 yılından beri kumaş ve tekstil ürünlerinde faaliyet gösterdiğini, 2011 yılından beri “…” markasının müvekkili adına tescilli bulunduğunu, müvekkili markalarının yıllardır tüketici nezdinde bilinir olduğunu, 2018/81322 sayılı ve “…” ibareli dava konusu başvuruya yaptıkları itirazlarının dava konusu YİDK kararı ile nihai olarak kısmen reddedildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkilinin markalarının aynı ibareden oluştuğu gibi markaların aynı ve benzer malları kapsadıklarını, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin seri markası olarak algılanacağını, markalar arasındaki benzerliğin aynı zamanda haksız rekabete de sebebiyet verdiğini, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, TÜRKPATENT YİDK’nın 31/05/2019 tarih ve 2019/M-5233 sayılı kararının iptaline, “…” markalarının tanınmış marka olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararını usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet marka işaretleri arasında yüksek düzeyde benzerlik bulunmakla birlikte, dava konusu başvuru kapsamında yer alan uyuşmazlık konusu malların davacı markalarının tescilli bulunduğu mallardan farklı olduğu, davacının “özel tasarım tekstil ürünleri” alanında sektörel bir bilinirlik elde ettiği varsayımında dahi bu bilinilirliğin, uyuşmazlık konusu olan ve tamamen farklı bir sektöre yönelik bulunan 7. sınıf mallara sirayet etmeyeceği, dava konusu YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davanın 2019-M-5233 sayılı YİDK kararının iptali ve müvekkilinin markasının tanınmış olduğunun tespiti istemiyle açıldığını, müvekkilinin “…” markasının tanınmış marka statüsünde olduğunu, dava konusu marka ve müvekkilinin markaları arasında iltibas ihtimali bulunduğunu, tarafların marka işaretlerinin ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, dava konusu başvurunun SMK’nın 5/1-ç maddesi gereğince de reddini gerektiğini, dava konusu başvurunun kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulü ile YİDK’nın 2019-M-5233 sayılı kararının iptaline, müvekkiline ait “…” markasının tanınmış marka statüsünde korunmasına karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve davacıya ait “…” markasının tanınmış marka olduğunun tespiti istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda özet kısmından da anlaşılacağı üzere, davacı, 2018/81322 sayılı marka başvurusuna yaptıkları itirazlarının reddine dair YİDK kararının iptalini talep etmiş olup bu tür davalarda … ile dava konusu başvuru sahibi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Nitekim yerleşik Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. (Yargıtay 11. HD’nin 10/10/2007 tarih ve 2006/4234 E.-2007/12678 K.,12/09/2012 tarih ve 2011/5689 E. 2012/13100 K., 13/01/2014 tarih ve 2013 10545 E. -2014/658 K. Sayılı ilamları)
Somut olayda ise dava dilekçesinde davalı olarak sadece … gösterilmiştir. İlk derece mahkemesince, davacı vekiline 12/11/2019 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılan 18.07.2019 tarihli tensip tutanağının 15 nolu ara kararı ile, davacı vekiline dava konusu başvuru sahibine karşı dava açması için 1 aylık kesin süre verilmesine rağmen, davacı vekilince 18/11/2019 tarihinde sunulduğu anlaşılan dilekçe ile dava konusu başvuru sahibi … A.Ş’nin davaya dahil edilmesi talebinde bulunulmuştur. İlk derece mahkemesince davacı vekilinin dahili davalı talebi kabul edilmiş ise de, 6100 Sayılı HMK’nın 124. maddesinde yer alan düzenleme dışında dahili dava yolu ile taraf değişikliğine gidilmesi mümkün değildir. Usul hukukumuzda dahili dava müessesesi bulunmayıp, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen kişi, dava açıldıktan sonra ihbar ya da dahili dava dilekçesi ile davada taraf sıfatını kazanamayacağı gibi, ıslah yoluyla dahi davada taraf değişikliği mümkün değildir (Yargıtay 17. HD’nin 18.06.2020 tarih, 2018/5580 E.,2020/3723 K. sayılı ilamı).
Bu itibarla mahkemece, dava konusu başvuru sahibi … A.Ş’ne usulüne uygun olarak dava açılması ve sonrasında iş bu dava ile birleştirilerek bir hüküm kurulması gerekirken, davaya dahil edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
Ayrıca kabule göre de; HMK’nın 297/2. maddesi uyarınca, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında hüküm kurulması gerekli olup davacının davadaki diğer talebi olan “…” markasının tanınmışlığının tespiti talebi yönünden ilk derece mahkemesince olumlu olumsuz bir karar verilmesi doğru olmadığı gibi davacının kötü niyet iddiası bakımından da hiç bir değerlendirme yapılmaması da doğru olmamıştır.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözden kaçırılarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin yukarıdaki hususlara ilişkin istinaf itirazlarının KABULÜ ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 08/10/2020 gün ve 2019/252 E. – 2020/335 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 11/05/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip