Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/616 E. 2023/631 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/616
KARAR NO : 2023/631
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2020
NUMARASI : 2019/157 E. – 2020/625 K.

DAVACI : …
VEKİLLERİ :
DAVALI : … – …
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması

Taraflar arasında görülen davada … Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05/11/2020 tarih ve 2019/157 Esas – 2020/625 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, davalı şirketin merkezi İstanbul’da bulunan ve şubesi aracılığı ile faaliyetlerini …’de sürdüren bir danışmanlık şirketi olduğunu, davalı şirketin hasar danışmanlığı adı altında hukuki danışmanlık ve diğer hukuki girişimlerde bulunduğunun anlaşıldığını, davalı tarafından sürdürülen faaliyetlerin büyük bir kısmının, münhasıran avukatların yapabileceği iş ve işlemler kapsamında olduğundan hukuka aykırı bulunduğunu, yasa koyucunun münhasıran avukatlara özgülediği işlerin yetkili ve yetkin olmayan davalı şirket ve çalışanları tarafından yapılmasıyla asıl olarak vatandaşların mağduriyetlerinin söz konusu olduğunu, avukatlara karşı da haksız rekabet ortamı yaratıldığını ileri sürerek, davalı şirketin Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinde belirtilen tekel hakkına aykırı faaliyetlerde bulunduğunun ve bu faaliyetlerin haksız rekabete yol açtığının tespitine, haksız rekabetin önlenmesine, davalı şirket ana sözleşmesinin konu ve amaçları arasında yer alan Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesine aykırı olan tüm ibarelerin çıkartılmasına, davalı Şirketin avukatlık tekeline aykırı olan reklam ve yayınlarının yasaklanarak facebook hesaplarına ve internet sitesine olan erişimin engellenmesine, eğer bu mümkün olmayacak ise yayın ve paylaşımlarının tekel hakkını ihlal etmeyecek ve haksız rekabete yol açmayacak şekilde düzeltilmesine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin sorumluluğunun mağdurlar adına sigorta şirketine başvuru ile sınırlı olduğunu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35.maddesine aykırı bir faaliyeti bulunmadığını, müvekkili şirketin mağdurları herhangi bir avukata yönlendirmediğini, mağdurların kendi seçtiği avukat ile hukuki süreci yürüttüklerini, müvekkili şirketin internet sitesindeki reklamların haksız rekabete yol açmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesi ile Avukatlık Kanunu Yönetmeliği’nin 14. maddesi gereğince yasal işlerde ve hukuki konularda görüş bildirmek, mahkemeler ve yargı yetkisine sahip organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek, savunmak ve bir kısım adli işlemleri takip etmek bakımından yetkinin münhasıran avukatlara ait olduğu, Türk hukuk düzeninde Avukatlık Kanunu’nun bu hükümleri kapsamında hukuki konular itibariyle danışmanlık şirketlerinin kurulmasına olanak bulunmadığı, TTK 56. madde kapsamında açılacak dava itibariyle ekonomik çıkarları zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek müşterilerin de bu maddede öngörülen davaları açabilecekleri, 3. fıkrada da üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili mesleki birliklerinin bu davayı açabileceklerinin düzenlendiği, davalı şirkete ait web sayfasına ait çıktı örneğinde davalı Şirketin üçüncü kişilere ait hasarlar nedeniyle, sigorta tazminatının tahsiline kadar her türlü hizmetin verileceğine ilişkin reklamların yer aldığı, bu web sayfasında davalı şirkete ait bu nitelikte facebook hesabı, twitter hesabı, instagram hesabının bulunduğu, reklam ve açıklamaların niteliği itibariyle hasar ve kaza danışmanlık faaliyetini aştığı, avukatlara özgü danışma ve tazminat talebinin sonuçlanmasını sağlayacak tüm işlemleri kapsar nitelikte olduğu, davalı şirkete ait internet sitesindeki açıklama, bilgilendirme ve reklam mahiyetindeki yazıların, davalı şirketin faaliyet alanı olan kaza ve hasar hususlarına ilişkin danışma niteliğini aşıp, Avukatlık Kanunu 35. maddeye göre avukatlara ait olduğu belirtilen nitelikte hukuki açıklama, hukuki hizmet vermeye ilişkin açıklamalar ve bu nitelikteki reklamları içerdiği, dolayısıyla davalı şirketin Avukatlık Kanunu madde 35’te belirtilen tekel hakkına aykırı faaliyette bulunduğu ve bu faaliyetlerin haksız rekabete yol açtığı, ayrıca dava açıldıktan sonra yargılama sırasında Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 7251 sayılı Kanun’un 57. maddesi ile 5684 sayılı Kanuna eklenen ek madde 6’ya göre de sigorta alacaklarının takip ve tahsilinin yukarıda belirtilen kanun maddesindeki kişiler dışında takip ve tahsili ve tahsiline aracılık yapılması işlemlerinin mümkün olmadığı, dolayısıyla davalı Şirketin sigorta tazminatlarının tahsili yönünde yaptığı aracılık faaliyetlerinin yargılama sırasında çıkan bu Kanuna da açıkça aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin Avukatlık Kanununu madde 35’de belirtilen tekel hakkına aykırı faaliyette bulunduğunun ve bu faaliyetlerin haksız rekabete yol açtığının tespiti ile haksız rekabetin önlenmesine , davalı şirket ana sözleşmesinin konu ve amaçlarında yer alan 1136 Sayılı Kanunun 35. maddesine aykırı olan tüm ibarelerin ana sözleşmeden çıkarılmasına, davalı şirketin haksız rekabet teşkil eden internet sitesindeki facebook ve twitter hesaplarında yayın ve paylaşımlarının kaldırılmasına, TTK’nun 59 maddesi uyarınca hükmün ulusal bir gazetede ilan edilmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, davacının işbu davayı açma ehliyetinin olmadığını, müvekkilinin faaliyetlerinin haksız rekabet teşkil etmediğini, müvekkilinin faaliyet alanı kapsamında tüketicilere yönelik reklam sağlamasının özgür ve serbest piyasanın en önemli özelliklerinden biri olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin yasal izin dahilinde yürüttüğü iştigal konusu ile uyumlu faaliyetine ilişkin tanıtımlarda bulunmasının en tabii hakkı bulunduğunu, müvekkilinin hiçbir faaliyetinin de aldatıcı ve dürüstlük kurallarına aykırı olmadığını, aksinin davacı tarafından kanıtlanamadığını, müvekkilinin faaliyetlerinin münhasıran avukatların yapabileceği işlerden bulunmadığını, herhangi bir avukatlık unvanı kullanılmaksızın kişilere sigorta konularında bilgi vermenin avukatlık tekelinin ihlali olarak değerlendirilemeyeceğini, müvekkilinin faaliyetinin iştigal konusu ile uyumlu olup, bu hususun dava kapsamında alınan bilirkişi raporuyla da sabit olduğunu, işbu davanın açıldığı tarihte müvekkil şirketin faaliyetini yasaklayan hiçbir yasal düzenleme olmadığını, mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu ve eksik incelemeye dayalı bulunduğunu, davacı tarafından dosyaya sunulan ilanların gerçekliği ve kime ait olduğunun araştırılmadığını, müvekkili lehine bulunan delillere neden itibar edilmediğinin de açıklanmadığını, haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle ana sözleşmeden ve sosyal medya hesaplarından çıkarılmasına karar verilen ibarelerin neler olduğunun açıklanmadığını ve hükmün infazında tereddüt doğacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi ile haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması ve hükmün ilanı istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Her ne kadar davalı tarafça, davacı … Başkanlığının bu davayı açma ehliyetinin bulunmadığı savunulmuş ise de, 6102 sayılı TTK’nın 56/3 maddesinde, tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî ve ekonomik birliklerin, haksız rekabetin tespiti, meni ve haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması davalarını açabilecekleri düzenlendiğinden, davalının aktif husumete ilişkin savunması yerinde görülmemiştir.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı taraf, davalı Şirketin münhasıran avukatların tekelinde olan işlerin davalı tarafından yapıldığı ileri sürülmüş, bu iddianın ispatına yönelik olarak bir takım internet sayfası görüntüleri sunulmuştur. Mahkemece ise söz konusu internet sayfaları üzerinde bir bilgisayar mühendisi bilirkişi eliyle herhangi bir inceleme yaptırılmadan ve söz konusu sayfaların kime ait olduğu, davalıyla ilgili bulunup bulunmadığı, bu sayfalardaki reklam ve sunulduğu belirtilen hizmetlerin ne olduğu, yapılan reklam ve sunulduğu belirtilen hizmetlerin Avukatlık Kanunu uyarınca yalnızca avukatların yapabilecekleri işler kapsamında olup olmadığı tespit edilmeden, davanın kabulüne karar verildiğinden, ilk derece mahkemesinin kararı eksik incelemeye dayalıdır. Bu itibarla, mahkemece davacı tarafça dayanılan internet siteleri ve broşürler üzerinde bilgisayr mühendisi bir bilirkişi eliyle inceleme yaptırılarak, söz konusu reklam ve sunulduğu belirtilen hizmetlerin davalıyla ilgili olup olmadığı, bu reklam ve hizmetlerin içeriğinin ne olduğu hususlarının tam olarak tespit edilmesi ve bundan sonra şayet söz konusu eylemler davalı tarafından gerçekleştirilmiş ise bu hizmetlerin Avukatlık Kanunu kapsamında yalnızca avukatlarca sunulacak hizmetler kapsamında olup olmadıklarının değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Kabule göre de ilk derece mahkemesince Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesine aykırı olan tüm ibarelerin davalı Şirketin ana sözleşmesinden çıkarılmasına karar verilmiş ise de bu şekilde bir hüküm tesisi de mümkün değildir. Zira, HMK’nın 297/2. maddesi uyarınca, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Mahkeme kararında, davalı Şirketin ana sözleşmesinde yer alan hangi hangi ibarelerin Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesine aykırı olduğu yönünde herhangi bir açıklamaya yer verilmediğinden, hükmün infazında tereddüt doğacaktır.
Yukarıda açıklanan ve somut uyuşmazlığın çözümünde esasa etkili delil niteliğinde olan hususların değerlendirilmediği anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülebilmesi için mahkemesine iadesine, kararın niteliğine göre, davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile … Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/11/2020 gün ve 2019/157 Esas – 2020/625 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4- Davalı … tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar harcının istek halinde anılan tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 11/05/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip