Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/595 E. 2023/225 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/595
KARAR NO : 2023/225
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2021
NUMARASI : 2020/261 E. – 2021/51 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/02/2021 tarih ve 2020/261 E. – 2021/51 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı kuruma başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvuruya yaptıkları itirazın Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa müvekkili markalarının tanınmış olduğunu ve başvurunun bu markalarla karıştırılma ihtimali bulunacak düzeyde benzer olduğunu, başvurunun müvekkilinin tanınmış markasından haksız şekilde yararlanacağını, başvurunun SMK’nın 6/6 ve 6/9. maddesi uyarınca da tescil edilmemesi gerektiğini ileri sürerek, 2020-M-5216 sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili, taraf markaları arasında bir benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığını, kötü niyet iddiasının asılsız olduğunu, müvekkilinin bu markayı alma isteğinin nedeninin doğduğu köyün isminin … Köyü olmasından kaynaklandığını, kaldı ki müvekkilinin markayı tescil ettirmediğini, dava dilekçesi tebliğ olmadan ve ön inceleme duruşmasından önce başvurusuna ilişkin vazgeçme/geri çekme işlemi yaptığını, bu nedenle davanın konusuz kaldığını, ancak davanın açıldığı tarih itibariyle müvekkilinin başvurusunun haklı olduğunu savunarak, davanın konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, ve tüm dosya kapsamından, başvuru kapsamındaki 29 ve 35. sınıftaki mal ve hizmetlerin itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer oldukları, davalının başvuru markasının bir bütün olarak “…” şeklinde algılandığı, başvuruda yer alan “…” ibaresinin “…” ibaresine çağrışım yapmadığı ve bir bütün olarak tamamen farklı bir kelime ve unsur olarak algılandığı, başvuru markası davacı markalarından yeterince farklılaşmış olup karıştırılma ihtimali doğmasının mümkün olmadığı, karşılaştırılan markaların görece kısa ibarelerden oluştukları, kısa ibarelerden oluşan markalarda farklılıkların daha dikkat çekici olduğu, markaların ufak bazı değişiklikle tamamen farklılaşabildikleri, başvuru markasının başında yer alan “ç” harfi ile birlikte yarattığı algının tamamen değiştiği, nitekim benzer bir durumda Yargıtay’ın “Zara-Fara” kararında ibarelerin yarattığı çağrışımın farklılaştığını belirterek, karıştırılma tehlikesi olmayacağına karar verdiği (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 03/07/2012 tarih ve 2010/11782 E.- 2012/11778 K.), başvuru markasının bir bütün olarak ortaya çıkardığı algının davacı markaları ile benzer olmadığı, davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı, hükümsüzlük talebi açısından hükümsüzlüğü talep edilen … sayılı marka başvuru sahibi tarafından geri çekilmiş olduğu, davalı şahıs başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veri bulunmadığı gerekçesiyle, YİDK’nın 2020-M-5216 sayılı kararının iptali için açılan davanın reddine, dava konusu hükümsüzlüğü talep edilen … sayılı marka başvuru sahibi tarafından geri çekilmiş olduğundan bu taleple ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davalının marka başvurusunun müvekkilinin markasını tamamen içinde barındırdığını, markalar arasında iltibas oluşacağını, doğuştan ayırt ediciliği yüksek ve güçlü olan müvekkili markasının un ürünleri bakımından tanınmış olduğunu, güçlü markalar bakımından iltibas değerlendirmesinin daha geniş yapıldığını, başvuruyla benzer ibareli marka başvurularının müvekkilinin markalarıyla benzer bulunduğunu, 29 ve 35. sınıf bakımından ortalama tüketicinin dikkat ve algı seviyesinin düşük olduğunu, normalde benzer bulunmayan markaların dayanak markanın SMK’nın 6/5. maddesi anlamında tanınmış olması nedeniyle SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzer bulunabileceğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin müvekkilinin markasının tanınmış olması nedeniyle farklı sınıflarda da korunması gerektiğine hükmettiğini, davalı başvuru sahibinin davanın başında markasını geri çekmesi nedeniyle YİDK karar iptali yönünden de karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak YİDK kararı bakımından da karar vermeye yer olmadığına dair karar verilmesini, bu talepleri yerinde görülmezse dava konusu YİDK kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali ile hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı şirketin … sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, marka kapsamında 29 ve 35. sınıf mal ve hizmetlerin yer aldığı, davacı tarafından “…” esas unsurlu markalara dayalı olarak başvuruya itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddine karar verildiği, bu karara yönelik davacı itirazının ise YİDK’nın 13.07.2020 tarih ve 2020-M-5216 sayılı kararıyla reddedildiği, anılan kararın 14.07.2020 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, işbu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 24.08.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince, taraf markaları arasında iltibas koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup, davacının istinaf itirazları gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık taraf markaları arasında, 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru 29. ve 35. sınıf mal ve hizmetleri kapsamaktadır. Davacının itirazına mesnet markaları da bu sınıf mal ve hizmetlerde tescilli olup dava konusu başvuru kapsamındaki emtianın tamamı davacının itirazına mesnet markaları kapsamında yer alan mallar ve hizmetlerle aynı ve aynı tür olduğundan, Dairemizce taraf markaları arasında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği kabul edilmiştir.
Marka işaretlerinin karşılaştırmasına gelince; dava konusu başvuru “…”, davacının itirazına mesnet markası da “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Dava konusu başvuruda ayırt ediciliği sağlayacak başka bir ibare ve şekil unsuru yer almamaktadır. Her ne kadar ilk derece mahkemesince “…” ve “…” ibareleri benzer bulunmayarak davanın reddine karar verilmiş ise de, başvurunun “…” ibaresini aynen içinde barındırdığı, bu ibarenin başına eklenen “Ç” harfinin başvuruyu davacının itiraza mesnet markalarından yeterince uzaklaştırmadığı, bu hali ile taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kanaatine ulaşılmış, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.12.2018 tarih ve 2017/2032 E.-2018/7661 K. sayılı kararında da “HERİŞ” ibaresinin “…” ibaresiyle benzer bulunduğu anlaşılmış, buna göre işaret benzerliği şartının da gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11-696 E.- 2016/778 K. sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Her ne kadar davacı vekili, dava konusu markanın geri çekilmesi sebebiyle YİDK karar iptali talebiyle açılan davanın da konusuz kaldığını ileri sürmüşse de, YİDK kararının iptali talebiyle açılan davanın YİDK karar tarihindeki hukuki durum esas alınarak değerlendirilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin bu iddiası yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında, başvuru kapsamındaki tüm mallar yönünden, SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle YİDK karar iptali talebiyle açılan dava yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 11/02/2021 gün ve 2020/261 E. – 2021/51 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2- YİDK marka kararının iptali istemli davanın KABULÜ ile; YİDK’nın 13.07.2020 tarih ve 2020-M-5216 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu hükümsüzlüğü talep edilen … sayılı ve “…” ibareli marka başvuru sahibi tarafından geri çekilmiş olduğundan bu taleple ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı … ile davalı … …’ndan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 117,50-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 66,50-TL tebligat masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 346,10-TL yargılama giderine, 54,40-TL başvurma harcı, 54,40-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 454,90-TL davalı … … ile davalı …’ten alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … … ile davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/02/2023 tarihinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 23/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip