Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/59 E. 2022/1565 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/59
KARAR NO : 2022/1565
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/09/2020
NUMARASI : 2019/159 E. – 2020/205 K.

DAVACI : .
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 30/09/2020 tarih ve 2019/159 Esas – 2020/205 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin … şirketinin fikri mülkiyet haklarını elinde bulunduran şirket olduğunu, … şirketinin ise 100 yılı aşkın deneyime sahip bulunduğunu, 50’den fazla sayıda ülkede faaliyet gösterdiğini, otomobil ve ticari araç pazarına “…” markaları altında teknoloji ve ürün tedarik ettiğini, … ibaresinin hem markası olduğunu hem de müvekkilinin ticaret unvanının çekirdek kısmını oluşturduğunu, Türkiye’de İzmir ve Bursa’da fabrikaları bulunduğunu, markasının elektrikli kapı zili, otomatik araç kontakları, marş motoru, PVC yalıtımlı kablolar, çoklu kablo bağlantı sistemleri, katalizörler, pistonlu dizel yakıt enjeksiyon sistemleri, orta ve ağır hizmete uygun raylı sistemler ve nitrojen oksit emisyonu kontrolü sağlayan amonyak sensörleri üzerinde yer aldığını, markasının ilişkin olduğu ürünlerin özellikle otomotiv, otomotiv teknolojileri ve otomotiv yedek parça ürünleri sektöründe kullanıldığını, davalının 4. sınıftaki mallara ilişkin olarak “… …” markasını tescil ettirmek üzere … sayılı marka başvurusunu yaptığını, ancak müvekkilinin söz konusu başvuruya süresinde itiraz edemediğini, söz konusu markanın tescil edilmesi üzerine SMK m.6/1, 6/9 ve 25 hükümleri uyarınca işbu hükümsüzlük davasını açtıklarını, dava dışı …Şirketi’nin müvekkiline ait markalara büyük benzerlik gösteren markaları 4. sınıfa ilişkin olarak tescil ettirme çabaları bulunduğunu, işbu davanın davalısı ile söz konusu dava dışı şirket arasında bir bağlantı olduğunu düşündüklerini, … şirketinin “…” markasal kullanımlarının Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/104 E sayılı dava dosyası üzerinden verilen 16.05.2019 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile önlendiği halde … şirketi ile ilintili olduğu düşünülen davalı …’ın, ihtiyati tedbir kararından sonra 27.05.2019 tarihinde haksız tescil elde etmek ve kuvvetle muhtemel bu markayı daha sonda …’ya devretmek amacıyla marka başvurusunda bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkili markaları ile SMK m.6/1 hükmü kapsamında karıştırılma ihtimali yaratacak kadar benzer olduğunu, davalının markasının asıl unsurunun … kelimesinden oluştuğunu, daha önce dava dışı kişiler tarafından 4. sınıfa ilişkin … ana unsurunu içeren marka başvurularının kendilerinin itirazı sonucu engellendiğini, iki markanın benzer olmaları nedeniyle tüketicinin söz konusu markanın müvekkili ile ilişkili olduğunu düşünmelerinin muhtemel bulunduğunu, davalı markasının tescilinin ayrıca SMK m.6/9 kapsamında kötü niyetli tescil niteliği taşıdığını, müvekkilinin markasının ününden haksız yarar sağlanmasının söz konusu olduğunu, davalının 100 yıldır faaliyet gösteren müvekkili markasından haberdar olmadığının düşünülemeyeceğini ileri sürerek, … sayılı “… …” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı ile fikri mülkiyet haklarını elinde tuttuğunu iddia ettiği … arasındaki ilişkinin ortaya konulmadığını, SMK m.19/2 ve 25/7 uyarınca davacının davaya konu markalarını kullandığını ispatlamasını talep ettiklerini, davacının kullanımını ispatlayamaması halinde söz konusu markaların dikkate alınmaması gerektiğini, davacı markasının 100 yılı aşkın kullanıldığı ve tanınmış bir marka olduğu iddialarının ispatlanmadığını, kötü niyetli tescil iddiasına ilişkin olarak davacı tarafından somut bir dayanak gösterilemediğini, markalarının sadece … kelimesinden ibaret olmadığını, benzerlik incelemesi yapılırken ortalama tüketicinin dikkat seviyesinin dikkate alınması gerektiğini, hem markalar arasında hem de mal/hizmetler arasındaki benzerlik zayıfsa karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağını, karıştırılma ihtimali değerlendirilmesi yapılırken bütünsel bir inceleme yapılacağını, müvekkili markasının yeni ve özgün bir kelimeler bütünü niteliği taşıdığını, … kelimesinin özgün ve ayırt ediciliği yüksek bir ibare olmadığını, taraf markalarının kapsamlarındaki mal/hizmetlerin de benzer bulunmadığını, markanın tescilli olduğu sınıfın doğrudan ve sadece otomotiv sektörüne yönelik ürünlerden oluşmadığını, bu ürünlerin pek çok kullanım alanı bulunduğunu, otomotiv sektörünün bunlardan sadece biri olduğunu, söz konusu mal/hizmetlerin aynı/benzer ihtiyaçları karşılamadığını, farklı dağıtım kanallarından sunulduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının kullanma yükümlülüğünü, davalı markası ile karıştırılma tehlikesi söz konusu olan … sayılı markalar açısından ve bunların tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından yerine getirdiği, dava konusu markanın kapsamında yer alan “Sınai amaçlı yağlar, gresler, kesme sıvıları, toz emici-ıslatıcı ve bağlayıcı maddeler”, “Sıvı ve gaz yakıtlar: benzin, mazot, sıvılaştırılmış petrol gazı, doğal gaz, fueloil ile bunların kimyasal olmayan katkıları”, “Elektrik enerjisi” malları ile davacı markalarının kapsamındaki malların benzer oldukları, bunun dışındaki mallar yönünden ise emtia benzerliğinin gerçekleşmediği, davacıya ait … sayılı markaları ile davalı markası arasında, görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunduğu, karşılaştırılan markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalı markasında bulunan ve Türkçe’de “Sadece güç/Yalnızca güç” gibi anlamlara gelen “…” ibaresinin iltibas tehlikesini bertaraf etmeye yetecek ayırt ediciliğinin bulunmadığı, bu nedenle SMK m.25/1 hükmü yollaması ile uygulanması gereken SMK m.6/1 hükmü koşullarının belirtilen mallar yönünden somut olayda gerçekleştiği, davacı markalarının tanınmışlığının ispat edilemediği, dava dışı …’ın …Şirketi’nin ortağı bulunduğu, davalının dava dışı …’ın eski eşi olduğu, tarafların 25/09/2005 tarihinde evlendikleri, 22/11/2012 tarihinde boşandıklarının anlaşıldığı, Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/104 Esas sayılı dava dosyasında; mahkemenin 16/05/2019 tarihli ara kararı ile …Şirketi’nin, davacıya ait “…” şeklindeki tüm kullanımlarının yer aldığı ürünlere ilişkin olarak ihtiyati tedbir kararı verildiği, söz konusu ihtiyati tedbir kararına itiraz edilmesi üzerine mahkemece 12/06/2019 tarihli ara karar ile ihtiyati tedbire itirazın reddine karar verildiğinin anlaşıldığı, davalı …’ın, Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/104 Esas sayılı dava dosyasında 16/05/2019 tarihinde dava dışı … aleyhine verilen ihtiyati tedbir kararından 11 gün sonra eldeki davaya konu marka başvurusunda bulunduğu, “…” ibaresinin bir bütün olarak ülkemizde anlamı bilinen, yaygın kullanılan bir ibare olmadığı, davacının ülkemizde önceki tarihli tescilli kullanımına konu edilen fantazi, orijinal bir ibare olduğu, davalı … ile dava dışı … arasında geçmiş tarihli evliliklerinden kaynaklı yakınlık bulunduğu, dava dışı …’ın ortağı olduğu …Şirketi aleyhine “…” ibareli ürünlere ilişkin olarak verilen ihtiyati tedbir kararından, aralarında bulunan yakınlık nedeniyle davalının haberdar olmadığının söylenemeyeceği, bu ihtiyati tedbir kararının akabinde, davalının kötü niyetli olarak esas unsuru “…” ibaresi olan yeni bir marka başvurusunda bulunduğu ve marka tescili aldığı, davalının, eldeki davaya konu marka başvurusunda bulunarak ve marka tescilini alarak, davacının önceki tarihli “…” ibareli markalarından kaynaklı yasaklama yetkisini bertaraf etme amacı güttüğü, esasen dava dışı …Şirketi’nin ortağı … ile yakınlık içerisinde bulunduğu, söz konusu maddi olguların, olası marka hakkının ihlalinden kaynaklı istemleri bertaraf etme amacıyla yapıldığının anlaşıldığı, davacının önceki tarihli “…” ibareli markalarının ülkemizde tescilli kullanımından kaynaklı ayırt ediciliğinden haksız yararlanmak amacıyla eldeki davaya konu marka başvurusunun böylece yapıldığı, bu hale göre haksız yararlanma olgusunu bilen davalı …’ın iyiniyetli olmayacağı da düşünüldüğünde, davaya konu markanın kötü niyetli bir marka başvurusuna konu edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalıya ait … numaralı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, dava dışı ….. A.Ş.’nin davacı şirketin Türkiye’deki iştiraki olduğu iddiasının, davacı vekilinin 9 Aralık 2019 tarihli dilekçesinde ileri sürülmüş olup dava dilekçesinde bu yönde bir beyanı bulunmadığını, davacının dava tarihinden daha sonra ileri sürdüğü bu iddiasının da iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında usule aykırı olduğundan, yargılamada esas alınmaması gerektiğini, davacıya ait olmayan ve davacı ile ilişkisi ispat edilmeyen dava dışı taraflarca sunulan kullanım belgelerinin, davacıya ait kullanımlar gibi değerlendirildiğini, kullanımı ispatlanmayan mallar/hizmetler esas alınarak karar tesis edildiğini, markalar ve markaların kapsamlarındaki mallar/hizmetlerin benzer olmadıklarını, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, hem markalar arasında, hem de mal ve hizmetler arasındaki benzerliğin zayıf olması halinde karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağını, müvekkilinin dava dışı …’dan 22.11.2012 tarihinde boşandığı belirtilmesine rağmen “geçmiş tarihli evliliklerinden kaynaklı yakınlık bulunduğu” değerlendirmesinin son dere hatalı, hayatın olağan akışına aykırı bir değerlendirme olduğunu, zira müvekkilinin ski eşi …’dan marka başvurusunu yaptığı tarihten 7 yıl önce ayrıldığını ve bu tarihten sonra da hiçbir zaman bir araya gelmediğini, ticari ya da özel hiçbir ilişkisi olmadığını, müvekkilinin kötü niyetli olarak markayı tescil ettirmediğini ve aksi yöndeki mahkeme kararının yerinde bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı adına tescilli ve… sayılı “…” ibareli markalarla dava konusu … sayılı “… …” ibareli marka arasında, marka kapsamında yer alan “Sınai amaçlı yağlar, gresler, kesme sıvıları, toz emici-ıslatıcı ve bağlayıcı maddeler. Sıvı ve gaz yakıtlar: benzin, mazot, sıvılaştırılmış petrol gazı, doğal gaz, fueloil ile bunların kimyasal olmayan katkıları. Elektrik enerjisi.” malları yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, zira dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin ayırt ediliğe katkısının bulunmadığı ve taraf markalarının asli unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, öte yandan söz konusu markaların davacı adına tescilli olması ve SMK’nın 9/3 maddesi uyarınca markanın, marka sahibinin izni ile kullanılmasının da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilmesi karşısında davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazlarının da yerinde bulunmadığı, öte yandan her ne kadar benzer marka tescili tek başına kötü niyetin kabulü için yeterli değil ise de ilk derece mahkemesince de kabul edildiği üzere “…” ibaresinin özgün ve orijinal bir ibare olması, davalının bu ibareyi tesadüfen seçtiğinin düşünülemeyeceği, ayrıca davalının, hakkında “…” ibaresini kullanmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilen dava dışı şirketin ortağının eski eşi olması ve söz konusu ihtiyati tedbir kararından çok kısa bir süre sonra dava konusu markanın tescil başvurusunun yapılması hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu markanın tescilinin kötü niyetli olduğu kanaatine varıldığı, dolayısıyla bu yönden de ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 08/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip