Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/588 E. 2023/113 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/588
KARAR NO : 2023/113
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2020
NUMARASI : 2017/610 E. – 2020/772 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Cezai Şart

Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17/12/2020 tarih ve 2017/610 E. – 2020/772 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 30/12/2016 tarihinde iş sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile davalının müvekkil şirkette endüstriyel yağlar ve satış ve pazarlama sorumlusu olarak çalışmayı kabul ve taahhüt ettiğini, davalının sorumlu olduğu illerin Eskişehir, Afyon, Kütahya ve Bilecik olduğunu, sözleşmede ayrıca rekabet yasağının da öngörüldüğünü, davalının 09/06/2017 tarihinde müvekkili şirketten istifa ederek ayrıldığını, 12/06/2017 tarihinde de müvekkili şirketle faaliyet konusu aynı olan … A.Ş.’de , Eskişehir, Bilecik, Kütahya, Afyon illerinden sorumlu olarak çalışmaya başladığını, davalının bu suretle rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak şartıyla sözleşmede kararlaştırılan 79.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, görev ve yetki itirazında bulunarak müvekkilinin davacı şirkette 20/06/2016 tarihinde işe başladığını, sözleşmenin 30/12/2016 tarihinde zorla ve baskı yapılarak imzalatıldığını, müvekkilinin işsiz kalma korkusuyla imzaladığı sözleşme ile bağlı olmadığını, müvekkilinin davacı şirketten istifa etmediğini, davacının baskısıyla istifa metni yazmak durumunda kaldığını, müvekkilinin haklı sebeplerinden dolayı iş sözleşmesini feshettiğini, öte yandan davacı şirket ile … A.Ş.’nin rakip firma olmadıklarını, iki şirketin müşteri portföyünün birbirinden farklı bulunduğunu, müvekkilinin hiçbir şekilde … A.Ş. adına davacının müşterisi olan firmalara satış yapmadığını, müvekkilinin rekabet yasağına aykırı davranmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, TTK’nın 4/c maddesi gereğince rekabet yasağına ilişkin uyuşmazlıkların mutlak ticari davalardan olduğu bu nedenle mahkemenin görevli bulunduğu, ayrıca davacı ve davalının ikametgahının da Eskişehir olması nedeniyle davada mahkemenin yetkili de bulunduğu, taraflar arasında 30/12/2016 tarihli iş sözleşmesi ve rekabet yasağı sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmede Borçlar Kanununun 445. maddesi gereğince sınırlandırmayı gerektirir veya rekabet sözleşmeyi geçersiz kılacak bir durum bulunmadığı, ayrıca rekabet sözleşmesinin sona erdirilmesini gerektiren bir sebebin de olmadığı, her ne kadar davalı vekilince iş sözleşmesinin davacının zorlaması nedeniyle ve haklı nedenle feshedildiği savunulmuşsa da buna dair iş mahkemesinde bir dava açıldığına veya iş sözleşmesinin haksız bir şekilde feshedildiğine dair bir delilin bulunmadığı, davalının taraflar arasındaki rekabet yasağına aykırı olarak başka bir işyerinde çalıştığı ancak işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin gerçekleşmediği, Borçlar Kanununun 444. maddesinde düzenlenen rekabet yasağı hükmünün davalı işçi tarafından ihlal edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, ilk derece mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesinin usul, yasa ve hakkaniyete uygun olduğunu, davalının rekabet yasağına aykırı davrandığını, rekabet yasağına aykırılık için işverenin önemli bir zarar uğrama ihtimalinin yeterli olup fiilen zararın doğmasının gerekmediğini, davalının müvekkili şirkette çalıştığı pozisyon itibariyle müvekkilinin müşteri çevresi hakkında bilgi sahibi olduğunu, müvekkili ile bilgileri, müvekkilinin ticari sırlarını rakip dava dışı … A.Ş’ye aktardığını, bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık iddiasına dayalı cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin 444. maddesinde; fiil ehliyetine sahip olan işçinin işverene karşı sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten , özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunları dışında rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği, aynı maddenin 2. fıkrasında ise rekabet yasağı kaydının ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları yada işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması işverenin önemli bir zararına zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı düzenlenmiştir. Rekabet yasağına aykırılıktan söz edilebilmesi için davacının zararının mutlak olarak doğması gerekmeyip zarar doğması ihtimalinin bulunması yeterlidir.
Aynı Yasa’nın 445. maddesinde de, rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı, aynı maddenin 2. fıkrasında ise, hâkimin, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabileceği belirlenmiştir. Burada hakime aşırı nitelikteki rekabet yasağının kapsamını veya süresini sınırlama yetkisi verilmiştir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; davacı ile davalı arasında imzalanan 30.12.2016 tarihli iş sözleşmesinin 10.2 maddesinde, “Çalışan, hizmet akdi (her ne sebeple olursa olsun, kendi iradesi ya da işverenin iradesi ile) sona erdikten itibaren iki (2) yıl süre ile sorumlu olduğu bölge sınırları içerisinde işverenle rekabet etmeyecektir. Rekabet yasağı temel olarak aşağıdaki hususları kapsayacaktır;
a.Personel, işverenin faaliyet konusu ile doğrudan ya da dolaylı olarak rekabet halinde bulunan üçüncü gerçek ya da tüzel kişinin herhangi bir şekilde işlerini yürütmeyecek, işlerine yardımcı olmayacaktır.
b.Personel, işverenin faaliyet konusu ile doğrudan ya da dolaylı olarak rekabet halinde bulunan üçüncü gerçek ya da tüzel kişi ile çalışmayacak, bu kişilerin çalışanı, acentası, mümessili, tellalı, danışmanı vs. olmayacaktır.
c.Personel, işverenin faaliyet konusu ile doğrudan ya da dolaylı olarak rekabet halinde bulunan üçüncü gerçek ya da tüzel kişiye işverenin başka bir çalışanının yardım etmesini sağlamayacak ya da böyle bir teşebbüste bulunmayacak; ve/veya işverenin bir çalışanına üçüncü kişi nezdinde iş imkanı sağlamayacaktır.
d.Personel, işverenin her hangi bir çalışanını, hizmet akdini feshetmesi için teşvik etmeyecektir.
e.Personel, işverenin her hangi bir müşterisini, işverenle işlerini bitirmek ve/veya azaltmak konusunda teşvik etmeyecektir.
f.Personel, işverenin faaliyet konusu ile doğrudan ya da dolaylı olarak rekabet halinde olan bir işletme açmayacak, bir ortaklığa katılmayacak ve/veya bir şirkette hissedar olmayacaktır.
Personel; bu maddede sayılan beyan ve taahhütlerine aykırı davranması halinde, İşverenin oluşabilecek tüm zararları karşılamakla birlikte işverenin diğer tüm fazlaya dair talep hakları saklı kalmak kaydı ile işverene, son aylık brüt ücretinin yirmi (20) katı tutarında cezai şartı ödemeyi; kabul, beyan ve taahhüt eder.” düzenlemesine yer verilmiştir..
Görüldüğü üzere taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde, TBK’nın 445. maddesinde belirtilen süre sınırlamasına uyulduğu, coğrafi sınır olarak davalının davacı şirkette çalışırken sorumlu olduğu Eskişehir, Afyon, Bilecik ve Kütahya bölgesini kapsadığı öte yandan konu bakımından da, davacı Şirketin faaliyet konusu ile doğrudan veya dolaylı ilgisi bulunan hiçbir işte çalışılamayacağının öngörüldüğü, bu hali ile sözleşmenin yer ve işlerin türü bakımından aşırı olduğu açıktır. Dairemizce kapsam bakımından aşırı nitelikte kabul edilen rekabet yasağına TBK’nın 445/2. maddesi gereğince müdahale edilerek rekabet yasağı sözleşmesi kapsamının, davalının davacı şirketle aynı ilde, davacı Şirkette çalıştığı pozisyonla aynı veya benzer pozisyonda çalışması olarak belirlenmiştir.
Bu kapsamı itibariyle rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olduğu kabul edilerek yapılan değerlendirmede ise davalının, 30.12.2016 tarihinde davacı Şirkette işe başladığı, davalının endüstriyel yağlar satış ve pazarlama sorumlusu olarak çalıştığı, görevi itibariyle davacının işlerine, teknik bilgilerine ve müşteri bilgilerine vakıf olabilecek pozisyonda çalıştığı, 09.06.2017 tarihinde kendi isteği ile davalının işten ayrıldığı, işten ayrılmasından üç gün sonra 12.06.2017 tarihinde davacı ile aynı ilde faaliyet gösteren ve madeni yağların satımı işiyle iştigal eden dava dışı … A.Ş’de, davacı Şirkette çalıştığı aynı pozisyonda satış temsilcisi olarak çalışmaya başladığı, bu duruma göre TBK’nın 445/2. maddesince verilen yetki doğrultusunda kapsamı belirlenen rekabet yasağı sözleşmesine, davalının aykırı davrandığı kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar ilk derece mahkemesince, davalının rekabet yasağına aykırı olarak başka bir iş yerinde çalıştığı kabul edilmekle birlikte davalının bu çalışmasının davacı şirkete önemli ölçüde zarar verme ihtimali bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan bu değerlendirme yerinde değildir. Zira, rekabet yasağının ihlali için davacının zararının mutlak olarak doğması gerekmeyip zarar doğması ihtimalinin bulunması yeterlidir. Somut olayda da, davalının görevi itibariyle davacının işlerine, teknik bilgilerine ve müşteri bilgilerine vakıf olabilecek pozisyonda çalıştığından ve davalının rekabet yasağına aykırı davranması nedeniyle davacının zararının doğma ihtimali bulunduğundan, ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki gerekçesi yerinde olmamıştır.
Davalı tacir olmadığından, TTK’nın 22. maddesi somut olaya uygulanamayacak olup, somut olaya uygulanması gereken TBK’nın 182. maddesine göre taraflar cezai şartın miktarını serbestçe belirleyebilirler, ancak hakim aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.Tarafların mali ve sosyal durumları, asıl borcun ifa edilmesi halinde davacının elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul ve adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı fayda dikkate alındığında, taraflar arasında kararlaştırılan son aylık brüt ücretin 20 katı tutarında cezai şart miktarının fahiş olduğu, cezai şarttan bir miktar hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Dairemizce aylık maaş tutarı gözetilerek 15.000,00 TL’lik cezai şart miktarı hak ve nesafet ilkesine uygun bulunarak, bu miktar cezai şart alacağının davalıdan alınmasına karar verilmiş, Yargıtay 11. HD.nin 24/09/2019 tarih ve 2018/502 E. 2019/5746K. sayılı kararında da kabul edildiği üzere takdiri indirim yapılması nedeniyle davacı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17/12/2020 gün ve 2017/610 E. – 2020/772 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile 15.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Fazlaya ilişkin istemlerin REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.024,65-TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 1.349,13-TL harcın mahsubu ile bakiye 324,48-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Cezai şart alacağından takdiri indirim yapılması nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği gözetilerek bu yönden davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

7-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.000,00-TL bilirkişi ücreti, 702,10-TL tebligat ve posta masrafı, istinaf aşamasında yapılan 71,00-TL tebligat ve posta gideri, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 1.935,20-TL yargılama giderine mahsup edilen 1.024,65-TL karar ve ilam harcı ve 31,40-TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.‬991,25-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Cezai şart alacağından takdiri indirim yapılması nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği gözetilerek davalı tarafça ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin davalı uhdesinde bırakılmasına
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
12-İİK.’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf kararının neden ve şekline göre, davacı tarafça icranın geri bırakılması için alınan 15.000 TL. tutarındaki teminat mektubunun GERİ VERİLMEMESİNE,
13-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 09/02/2023 tarihinde HMK 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip