Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/585 E. 2023/570 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/585
KARAR NO : 2023/570
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2020
NUMARASI : 2018/97 E. – 2020/75 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/02/2020 tarih ve 2018/97 E. – 2020/75 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin “…”, “… …”, “……” ibareli markaların sahibi olduğunu, bu markaların 18, 25 ve 35. sınıf mal ve hizmetlerde tescilli olduklarını, davalı şirketin “…” ibareli markanın 18, 25 ve 35. sınıf mal ve hizmetlerde tescili için başvurduğunu, başvuruya yaptıkları itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa müvekkili markalarının tanınmış olduğu hususunun değerlendirilmediğini, müvekkili markaları ile ilgili mahkemelerce verilmiş tanınmış marka kararlarının bulunduğunu, “…” kelimesinin sektörde yaygın olarak kullanılan bir sözcük olup ayırt edici niteliğe haiz olmadığını, yine “…” ibaresinin de bir çok Avrupa dilinde “beyaz” anlamına geldiğini ve yüksek bilinirliği olan bir ibare olduğunu, 6769 sayılı SMK’nın 5/2. maddesinde belirtilen istisnalar dışında “…” ibaresinin tescilinin mümkün olmaması gerektiğini ileri sürerek, YİDK’nın 2018-M-118 sayılı kararının iptaline ve dava konusu 2017/13329 sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, müvekkilinin markası ile davacı yan markası arasında bir benzerlik bulunmadığını, markaların görsel ve işitsel olarak birbirlerinden farklı olduklarını, müvekkiline ait markaların ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğunu, 18 ve 25. sınıf emtialar açısından “…” ibaresinin sektörel bir kelime ve zayıf bir marka olduğunu, bunun davacı tarafça da kabul edildiğini, başvuru içerisinde tali nitelikte kullanıldığını, anılan ibarenin kimsenin tekeline bırakılamayacağını, davacının ek ayırt edici sözcüklerle kullanımının engellenmesinin davacı lehine haksız bir menfaat oluşturacağını, “…” markasının ise ayırt ediciliği yüksek bir ibare olduğunu, anılan kelimenin 18 ve 25. sınıf mallar açısından ayırt edici niteliği haiz bulunduğunu, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu 2017/13329 sayılı marka ile davacı yanın önceki tarihli tescilli markalarının 18. sınıfta yer alan emtialar ve 35. sınıfın 05. alt grubunda yer alan 18. sınıf emtiaların satışına ilişkin hizmetler bakımından aynı, aynı tür ya da benzer emtiaları kapsamakta olduğu, ancak markalardaki ortak unsur olan “…” ibaresinin ticaret hayatında yaygın kullanımı bulunan, kavramsal niteliği itibariyle son derece zayıf ve herkesin ayırt edici birtakım ek unsurlarla birlikte kullanabileceği bir ibare oluşu ve dava konusu markadaki ek sözcük unsuru olan “…” ibaresinin niteliği itibariyle markaya kattığı ayırt edicilik bir bütün olarak ele alındığında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında işaretler arasında benzerlik ve iltibas ihtimalinin meydana gelmediği, 14.012018 tarih ve 2018-M-118 sayılı YİDK kararının bu açıdan yerinde olduğu, davacı yan markalarının taraf markalarının ortak olduğu emtialarda yoğun kullanım sonucunda bilinir hale geldiğinin yargı kararları ile kabul edildiği, ancak bu durumun dahi işaretler arasında benzerlik olmaması nedeniyle iltibas ihtimaline neden olmayacağı, SMK’nın 6/4 ve 6/5. maddesinin şartlarının oluşmadığı, taraf markaları arasında SMK’nın 6/6. maddesi anlamında da bir benzerliğin bulunmadığı, kötü niyetin ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibaresini ayırt edici hale getirdiğini, başvurunun müvekkiline ait markalarla karıştırılacağını, başvurudaki “…” ibaresinin tali unsur konumunda olmadığını, aksine başvurunun seri marka olarak algılanacağını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin dava konusu başvuru ile davacının itiraza mesnet markalarının kapsamında yer alan mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcı bir ibare olduğu, bu nedenle kimsenin tekeline bırakılamayacağı, sırf bu ibarenin ortak olarak yer alması sebebiyle markalar arasında iltibas doğacağından bahsedilemeyeceği, bu ibareye yapılan küçük farklılıkların ayırt ediciliğin sağlanması için yeterli olacağı, davalının “…” ibaresinin başına eklediği “…” ibaresiyle markasına yeterli ayırt edicilik kattığı ve markasını davacının itiraza mesnet markalarından yeterince uzaklaştırdığı, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.11.2022 tarih ve 2021/4295 E.-2022/8140 K. Sayılı kararında “…” ibaresinin, 31.03.2022 tarih ve 2020/7715 E.-2022/2667 K. sayılı kararında “… …” ibaresinin, 31.03.2022 tarih ve 2020/7714 E.-2022/2666 K. sayılı kararında da “…” ibaresinin davacının itiraza mesnet markalarıyla benzer bulunmadığı, anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,60-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 04/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 31/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip