Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/576 E. 2023/599 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/576
KARAR NO : 2023/599
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2020
NUMARASI : 2018/112 E. – 2020/33 K.

DAVACILAR : 1-… -(TC: …)
2-… – (TC: …
3-… – (TC: …)
4-…
5-…
6-… – (TC: …)
VEKİLİ :
DAVALI : … (TC: …)
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/02/2020 tarih ve 2018/112 E. – 2020/33 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacılar vekili, davalının 36 ve 37. sınıf hizmetlerde tescilli 2013/24048 sayılı ve “…” ibareli markanın sahibi olduğunu, davalının müvekkillerine anılan markasını ihlal ettikleri iddiasıyla ihtarname gönderdiğini, oysa “…” ibaresinin gerçek hak sahibinin müvekkilleri olduğunu, anılan ibarenin ilk kez 1998 yılında kurulan …devamında da 2003 yılında kurulan … … Kooperatifi, 2007 yılında kurulan … tarafından hem ticaret unvanı hem de markasal olarak 37. sınıf hizmetler yönünden kullanıldığını, bahsi geçen kooperatiflerin tasfiye edildiğini, müvekkili gerçek kişilerin bu kooperatiflerin kurucu ortakları, müvekkili Kooperatiflerin de bahsi geçen kooperatiflerin devamı niteliğinde bulunduğunu, bu nedenle müvekkillerinin dava konusu ibare üzerinde 6769 sayılı SMK’nın 6/3 ve 6/6 maddeleri uyarınca üstün hak sahibi olduklarını, diğer taraftan davalının markayı kötü niyetli olarak tescil ettirdiğini, müvekkilleri ile aynı ilde faaliyet gösteren ve daha önce müvekkilleri ile ticari ilişki içinde bulunan müvekkilleri kooperatiflerinden haberdar olmamasının beklenemeyeceğini ileri sürerek 2013/24048 sayılı markanın tescilli bulunduğu 37. Sınıf hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıların gerçek hak sahipliğine ilişkin iddialarının gerçekleri yansıtmadığını, ticaret unvanlarının kullanımının yasal bir zorunluluk olmakla birlikte, dava dosyasına sunulan belgelerde markasal kullanımlara rastlanılmadığını, 1998 yılında kurulan S.S. … …’nin bu ibare üzerinde bir hak sahipliği var ise bunun ispatlanması gerektiğini, ayrıca dava dilekçesinde bahsi geçen kooperatiflerin kurucu ortaklarının sadece davacı gerçek kişiler olmadığını, bir hak sahipliği iddiası var ise davaya diğer kurucu ortakların da dahil edilmesi gerektiğini, müvekkilinin dava konusu markayı kötü niyetle devraldığından bahsedilemeyeceğini, esasen davacıların müvekkilinin markayı devraldığını bildiği halde bu tescile göz yumarak sessiz kaldıklarını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:Mahkemece, davacı kooperatiflerin, dava konusu markanın başvuru tarihinden sonra kurulmuş olmaları nedeniyle üstün hak sahipliği iddiasında bulunmalarının mümkün olmadığı, bununla birlikte gerçek kişi davacıların, “…” ibareli yapı kooperatiflerinin kurucu ve yöneticileri oldukları, bu kooperatifler aracılığıyla çok uzun yıllardır “inşaat hizmetleri” alanında faaliyet gösterdikleri, bu faaliyetlerinde “…” ibaresini markasal nitelikte kullandıkları, bu bağlamda dava konusu 2013/24048 sayılı marka kapsamında 37. Sınıfta yer alan “inşaat hizmetleri” emtiasında üstün hak sahibi olduklarının kabulünün gerekeceği, somut uyuşmazlıkta SMK’nın 6/6 maddesinin şartlarının bulunmadığı, dava konusu markanın, başvuru anında kötü niyetli tescil başvurusuna konu edildiği veyahut yapılan devrin kötü niyetle gerçekleştirildiği iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davacı kooperatifler yönünden davanın reddine, davacı gerçek kişiler yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile dava konusu markanın 37. sınıf “inşaat hizmetleri” yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekili, müvekkili kooperatiflerin “…” ibaresi ile kurulan ve amaçlarının tamamlandıktan sonra tasfiye edilen önceki kooperatiflerin devamı niteliğinde bulunduğunu, bu nedenle diğer müvekkilleri gerçek kişiler ile SMK’nın 6/3 maddesi anlamında gerçek hak sahibi olduğunu, ayrıca bütün müvekkillerinin SMK’nın 6/6 maddesi anlamında da “…” ibaresi üzerinde üstün hakka sahip bulunduğunu, diğer yandan davalının dava konusu markayı kötü niyetli olarak tescil ettirdiğini, zira müvekkillerinin öncelik ve üstün hak sahibi olduğu ibarenin dava konusu markada aynen yer aldığını, aynı sektörde faaliyet gösteren davalının müvekkillerin 1998 yılından beri inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini bildiğini veya bilmesi gerektiğini, davalının müvekkillerinin sektördeki bilinirliğinden faydalanmak niyetinde olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, dava konusu ibare üzerindeki gerçek hak sahipliği iddiasının ispatlanmadığını, davacı tarafça bu kapsamda sunulan delillerin davacı gerçek kişilerin kullanımına ilişkin olmadığını, diğer yandan işbu davanın önceki kooperatif ortaklarının tamamı tarafından açılması gerektiğini, davacılardan hangisinin “…” ibaresinin ilk defa kullanan ve ihdas eden olduğunun belirsiz bulunduğunu, davacı tarafça sunulan delillerin SMK’nın 6/3 maddesi anlamında aranan markasal kullanım niteliğinde olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı gerçek kişilerin dava konusu markayı oluşturan “…” ibaresi üzerinde, dava konusu markanın tescilli bulunduğu 37. sınıf “İnşaat hizmetleri” yönünden SMK’nın 6/3 maddesi anlamında öncelik hakkına sahip oldukları, zira mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, gerçek kişi davacıların oldukça uzun yıllardır “…” ibaresini içerecek şekilde oluşturulan yapı kooperatiflerinin kurucuları oldukları, her ne kadar kurulan kooperatiflerin ayrı birer tüzel kişilikleri bulunsa da davacı gerçek kişilerin de bu kooperatiflerin kurucu organları ve “…” ibaresinin yaratıcısı oldukları, tasfiye edilen şirketlerin hukuki kişilikleri sona ermeden devamlı olarak yeni kooperatiflerin bu kişilerce kurulmaya devam edildiği, dolayısıyla gerçek kişi davacıların “…” ibaresi üzerindeki haklarından hiçbir zaman vazgeçmedikleri, davacı gerçek kişilerin tasfiye olunan ve halen faal olan kooperatifler vasıtasıyla faaliyetlerini sürdürdükleri ve bu faaliyetlerinde açık bir şekilde “…” ibaresini markasal olarak kullandıkları, davacı Kooperatiflerin ise dava konusu markanın başvuru tarihinden sonra kurulması ve “…” ibareli markasal kullanımlarının dava konusu markanın başvuru tarihinden sonraya ilişkin bulunması nedeniyle anılan ibare üzerinde SMK’nın 6/3 ve 6/6 maddeleri uyarınca öncelik ve üstün haklarının bulunmadığı, davacı gerçek kişiler yönünden de SMK’nın 6/6 maddesi koşullarının oluşmadığı, ayrıca davacı tarafça davalının müvekkillerinin “…” ibareli kullanımlarından haberdar olmasına rağmen aynı ibareyi marka olarak tescil ettirmesinin kötü niyetli olduğu ileri sürülmüşse de dava konusu markanın ilk olarak dava dışı … adına tescil edildiği, davalının dava konusu markayı 20.12.2017 tarihinde anılan kişiden devraldığı, davacının dava konusu markanın tescili anında kötü niyetli olarak hareket edildiğinin ispatlanamadığı anlaşılmakla, davacılar ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacılar ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı ve davalıdan ayrı ayrı alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı ve davalı tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 125,50-TL bakiye harcın davacı ve davalıdan ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında taraflar tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 04/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip