Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/575 E. 2023/592 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/575
KARAR NO : 2023/592
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2020
NUMARASI : 2019/117 E. – 2020/154 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 15/09/2020 tarih ve 2019/117 E. – 2020/154 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar … ile … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli markanın sahibi olduğunu, davalı gerçek kişinin ” …” ibareli marka başvurusuna anılan markasına dayalı olarak yaptıkları itirazlarının nihai olarak dava konusu YİDK kararıyla reddedildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkilinin itirazına mesnet markası arasında iltibasa neden olacak düzeyde benzerlik olduğunu, taraf markaları arasında iltibas koşullarının bulunduğunu, ayrıca müvekkilinin markası tanınmış olduğundan, dava konusu başvurunun SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca tescili istenen tüm mal ve hizmetler yönünden reddini gerektiğini, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, 2019-M-118 sayılı YİDK kararının iptaline, 2018/06706 sayılı dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu, taraf markaları arasında iltibasa neden olacak bir benzerlik olmadığını, savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiş, yargılama sırasındaki beyanlarında dava konusu başvuru ile davacı markası arasında benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” ibareli markası arasında, başvuru kapsamında yer alan 30. sınıftaki “Dondurmalar, yenilebilir buzlar.” malları ile 43. sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” bakımından SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluştuğunu, davacının mesnet markasının dondurma emtiasında, gıda sektöründe belli bir bilinirliğe ulaştığı ancak farklı olan mal ve hizmetler yönünden SMK’nın 6/5 maddesindeki koşulların bulunmadığı, diğer yandan davacı ve davalı markaları arasındaki benzerlik düzeyi, davacının markasının asıl ayırıcı unsurunun bütün hâlinde davalının markasına transfer edilmiş olması, davalı yanın YİDK kararı öncesi marka işlem dosyasına sunduğu karşı görüşünde “yoğurtlu dondurma üretimi ve satışı” yaptıklarını ifade etmesi karşısında basiretli bir tacir olan davalının aynı sektörde rekabet ettiği ve tanınmışlığı ispatlanan “…” markasını bildiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu kapsamda davalının aynı sektörde rekabet ettiğini bildiği davacı markasının ayırt edici unsurunu bütün halinde transfer etmesinin kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu YİDK kararının iptaline ve dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı … vekili, taraf markaları arasında, ortalama tüketici nezdinde görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, dava konusu marka başvurunun kötü niyetli olmadığını, markalar arasında benzerlik bulunmasının tek başına kötü niyetin varlığı için yeterli olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, markaların kullanıldığı malların farklı olduğunu, ayrıca dava konusu başvurunun kötü niyetli bulunmadığını, bu durumun mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı gerçek kişinin 2018/06706 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 30.(1-15) ve 43.(1-4) sınıf mal ve hizmetlerin yer aldığı, davacı Şirketin 2023/81133 sayılı ve “…” ibareli markasına dayalı olarak, iltibas, tanınmışlık ve kötü niyet iddialarıyla başvuruya yaptığı itirazlarının YİDK’ın 2019-M-118 sayılı kararıyla nihai olarak reddedildiği, anılan kararın davacıya 23/01/2019 tarihinde tebliğ edildiği ve işbu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 21/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

İlk derece mahkemesince taraf markaları arasında, başvuru kapsamında yer alan 30. sınıf “Dondurmalar, yenilebilir buzlar.” malları ile 43. sınıf “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” bakımından SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluştuğu, aynı Kanun’un 6/5 maddesi uyarınca başvurunun tescili engeli bulunmadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olup, davalıların istinaf itirazları ve ilk derece mahkemesinin kabulü gözetildiğinde istinaf incelemesine konu uyuşmazlık taraf markaları arasında yukarıda sayılan mal ve hizmetler bakımından iltibas bulunup bulunmadığı ve dava konusu başvurunun kötü niyetli olup olmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408-409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; dava konusu başvuru, beyaz zemin üzerine siyah renkteki özel yazı karakteri ile yazılmış “…” ibaresinden, davacının itirazına mesnet markası da yine beyaz zemin üzerine siyah renkteki düz yazı karakteri ile yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Taraf markalarında başkaca kelime ve şekil unsuru bulunmamaktadır. Davacının itirazına mesnet markasında yer alan “…” ibaresi davacının çatı markası olup iltibas değerlendirmesinde dikkate alınamayacağından, davacı markasının asli unsurunu “…” ibaresi oluşturmaktadır. Davacı markasının asli unsurunu oluşturan anılan ibareye, dava konusu başvurunun başlangıcında aynen yer verildiği görülmektedir. Tüketicilerin, markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanacakları gözetildiğinde, taraf markaları arasında iltibasa neden olacak düzeyde benzerlik bulunduğu, başvuruda yer alan “do” ibaresinin dava konusu markayı farklılaştırmaya yetmediği kanaatine varıldığından, ilk derece mahkemesinin tarafların marka işaretlerinin benzer olduğu kabulünde bir isabetsizlik bulunmamış, davalılar vekillerinin marka işaretlerinin benzer olmadığı yönündeki istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
Tarafların marka kapsamlarının karşılaştırılmasına gelince, yukarıda da belirtildiği üzere, dava konusu başvuru kapsamında 30 ve 43. sınıfın tüm alt gruplarında yer alan mal ve hizmetler bulunmaktadır. Davacının itirazına mesnet markası ise sadece 30. sınıfta yer alan “Dondurmalar, yenilebilir buzlar” mallarında tescillidir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, dava konusu başvuru kapsamında yer alan 30. sınıf “Dondurmalar , yenilebilir buzlar” malları davacının itirazına mesnet markası kapsamında aynen yer aldığı gibi davacı markasının tescilli olduğu 30. sınıf gıda emtiası ile dava konusu başvuru kapsamında yer alan 43. sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” benzer ihtiyaçları karşıladığından benzer olup, başvuru kapsamında yer alan 30. sınıf “Dondurmalar, yenilebilir buzlar.” malları ile 43. sınıf “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” yönünden taraf markaları arasında iltibas tehlikesinin bulunduğu yönündeki ilk derece mahkemesinin kabulü yerinde ise de, dava konusu marka kapsamında 43. sınıfta yer alan “geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” ile davacının itirazına mesnet markası kapsamında yer alan 30. sınıf “Dondurmalar , yenilebilir buzlar” malları arasında benzerlik bulunmadığından bahsi geçen 43. sınıf hizmetler yönünden de taraf markaları arasında iltibas bulunduğu yönündeki ilk derece mahkemesi kabulü Dairemizce yerinde bulunmadığından, davalılar vekillerinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmüştür.
İlk derece mahkemesinin davanın kabulüne dair diğer gerekçesi de dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğudur. SMK’nın 6/9 maddesi uyarınca, kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Aynı Kanunun 25/1. maddesi uyarınca bu husus, markanın hükümsüzlüğü sebebidir. Yargıtay HGK’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı, her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir. Yine Yargıtay HGK.’nun 21.09.2005 gün ve 2005/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyi niyetin asıl, kötü niyetin istisna olması sebebiyle davalının kötü niyetli olduğunun delil ve gerekçelerinin gösterilmesi gerektiğinden davacı, davalının kötü niyeti bulunduğunu kanıtlamalı ve mahkemece de bunun delil ve gerekçesi gösterilmelidir.
Bu açıklamadan sonra somut olaya dönüldüğünde; ilk derece mahkemesince, davacının markasının asıl ayırıcı unsurunun bütün halinde davalının markasına transfer edilmiş olması, davalı yanın YİDK kararı öncesi marka işlem dosyasına sunduğu karşı görüşünde “yoğurtlu dondurma üretimi ve satışı” yaptıklarını ifade etmesi nedeniyle basiretli bir tacir olan davalının aynı sektörde rekabet ettiği ve tanınmışlığı ispatlanan “…” markasını bildiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu kapsamda davalının aynı sektörde rekabet ettiğini bildiği davacı markasının ayırt edici unsurunu bütün halinde transfer etmesinin kötü niyetli olduğu kabul edilmiştir. Ancak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/4412-2020/3605 E/K ve 2020/1726-2021/1838 E/K sayılı ilamlarında belirtildiği üzere tanınmış markanın aynısını veya benzerini tescil ettirmek tek başına kötü niyetli marka tescili olarak yorumlanamaz. Zira kanun koyucu tanınmış markanın aynısı veya benzerini tescil ettirmeye 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde ayrı bir sonuç bağlamıştır. Böyle bir durumda, hangi mal ve hizmetler yönünden markanın tescili tanınmış markaya zarar verecek ise sadece o markalar yönünden başvuru reddedilecektir. Oysa kötü niyetli marka tescilinde, başvuru konusu tüm mal ve hizmetler yönünden marka başvurusunun reddi gerekmektedir. O halde anılan Yargıtay ilamlarındaki kabuller doğrultusunda, davalının, davacının dondurma emtiasında belli bir bilinirliğe ulaşan davacı markasına benzer olan dava konusu başvuruyu yapması, kötü niyete ilişkin başkaca bir emare ve delil olmadığından, sırf bu nedenle kötü niyetli olarak kabul edilemez. Bu durumda ilk derece mahkemesince, dava konusu başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığının ispat edilemediğinin kabulü gerekirken, bu gerekçe ile de davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, davalılar vekillerinin bu yöndeki istinaf itirazları da yerinde görülmüştür.
Sonuç olarak, ilk derece mahkemesince taraf markaları arasında, başvuru kapsamında yer alan 30. sınıf “Dondurmalar, yenilebilir buzlar” malları ile 43. sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” yönünden SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas koşullarının oluştuğu, sayılanlar dışında başvuru kapsamında kalan mal ve hizmetler yönünden taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanı kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. Maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 15/09/2020 gün ve 2019/117 E. – 2020/154 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile; … YİDK’ın 07/01/2019 tarihli ve 2019-M-118 sayılı kararının 30. sınıf “Dondurmalar , yenilebilir buzlar” malları ile 43. sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” yönünden KISMEN İPTALİNE,
3- Davalı gerçek kişi adına tescil edilen 2018/06706 sayılı ve “…” ibareli dava konusu markanın 30. sınıf “Dondurmalar , yenilebilir buzlar” malları ile 43. sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” yönünden KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Fazlaya dair istemlerin REDDİNE,
5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile kalan 135,5‬0-TL bakiye harcın davalılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
6-Davacının davası kısmen kabul olduğundan ve davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacının davası kısmen reddolunduğundan ve davalı Kurum kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Kuruma verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 327,00-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 38,45-TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 2.165,45-TL yargılama giderinin, davanın kabul ve ret oranı takdiren 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 1.082,72-TL’ye, 44,40-TL başvurma harcı, 44,40-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 1.171,52-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı … tarafından istinaf aşamasından yapılan 33,50-TL posta masrafı, 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan yargılama giderinin davanın kabul ret oranı göre takdiren 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 91,05-TL’nin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine, bakiye kısmın anılan davalı üzerinde bırakılmasına
10-Davalı … tarafından yatırılan 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan yargılama giderinin davanın kabul ret oranı göre takdiren 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 74,30-TL’nin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine, bakiyesinin anılan davalı üzerinde bırakılmasına
11-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),

12-Davalılardan ayrı ayrı peşin olarak alınan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 04/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 02/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip