Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/562 E. 2023/526 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/562
KARAR NO : 2023/526
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/02/2020
NUMARASI : 2018/427 E. – 2020/39 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 13/02/2020 tarih ve 2018/427 E. – 2020/39 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin bir insan analitiği şirketi olduğunu, 2017/114206 sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurularının davalı şirketin “…” ibareli markalarını mesnet göstererek yaptığı itiraz üzerine kısmen reddedildiğini, bu karara karşı yaptıkları itirazın ise davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedilmiş olduğunu, oysa müvekkili markası ile kısmi ret gerekçesi markaların benzer olmadığını, aralarında iltibas bulunmadığını, müvekkili başvurusuna itirazda bulunan davalı şirketin kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin dava konusu marka üzerindeki gerçek hak sahibi olduğunu, ayrıca ticaret unvanının asli unsurunun da bu markadan oluştuğunu, müvekkilinin markasını uzun zamandır redde dayanak emtialarda kesintisiz kullandığını, bu sayede elde ettiği tanınmışlık ile tüketiciler tarafından bilinen bir marka haline geldiğini, müvekkilinin sahip olduğu bu markanın tescil edilememesinin müvekkilinin faaliyetlerini sekteye uğratacağını, zira müvekkilinin uzun süredir bu isimle tanındığını, ayrıca www…com web sayfasının da müvekkiline ait olduğunu ileri sürerek, YİDK’nın 30/10/2018 tarih ve 2018-M-9201 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, müvekkilinin “… …” ve “… …” markası altında Kanada, Kuzey Amerika, Avrupa, Türkiye ve Orta Doğu’da faaliyet sürdürdüğünü, bu kapsamda Türkiye’nin önde gelen kuruluşlarının orta ve üst düzey yöneticilerine iş alanlarındaki performanslarını attırmaları ve gelişmeleri için eğitim ve danışmanlık hizmeti başta olmak üzere çeşitli hizmetler verdiğini, müvekkilinin 2014/52861 ve 2015/62015 sayılı markaların sahibi olduğunu, dava konusu markanın ise müvekkili markaları karşısında ayırt edici özellik taşımadığını, markaların aynı mal ve hizmet grubunda yer aldığını, bu nedenle markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, davacının müvekkilinin tanınmış markasından yararlanmak istediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu marka kapsamında reddine karar verilen 35 ve 41. sınıf hizmetlerin, taraf markalarında aynı, aynı tür ya da benzer tanımlamalarla ortak olarak yer aldığı, taraf markalarını oluşturan esas unsur pozisyonundaki “…” ibaresinin anılan hizmet sınıfları bakımından ayırt edici vasfı bulunan ve hatta güçlü bir ibare olduğu, emtiaların ve işaretlerin bu denli yakın oldukları bir durumda iltibas ihtimali doğmaması için işaretler yönünden ciddi görsel, kavramsal ve işitsel farklılaşmaların meydana gelmesi gerektiği, somut durumda ise tam tersi şekilde markaların esas unsurları bakımından yoğun bir benzerliğin mevcut olduğu, kelimelerdeki bu benzerliğin özellikle görsel, işitsel ve kavramsal açıdan tüketiciyi yanıltabilecek düzeyde olduğu, tüketicinin dava konusu markayı gördüğünde bu markayı daha önceden karşılaştığı, gördüğü ya da işittiği davalıya ait önceki tarihli markaların bir devamı olarak algılayabileceği, önceki marka ile sonraki markayı birbiri ile ilişkilendirilebileceği ve buna bağlı olarak karıştırabileceği, hangi markanın kime ait olduğu noktasında yanılgıya düşebileceği, iki marka arasında iktisadi ya da idari bir bağlantı olduğu zannına dahi kapılabileceği, bu durumun ise işaretler arasında imaj transferine yol açabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul orandaki ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yeterli olduğu, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında yoğun emtia benzerliği ve işaretler arasındaki mevcut ilişki düzeyi nedeniyle reddolunan emtialar bakımından iltibas ihtimaline yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olmadıklarını, tüketiciler nezdinde karıştırılmayacaklarını, müvekkilinin markasına ayırt edicilik kazandırdığını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka (marka ile ilgili kurum kararlarının iptali) istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf markaları arasında, görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel intiba itibariyle SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, zira her iki taraf markasının esas unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, başvuruya eklenen “Q” harfinin, “…” ibaresini farklılaştırmaya ve davalının itiraza mesnet markalarından uzaklaştırmaya yeterli olmadığı, başvuruyu gören tüketicilerin bunun davalının itiraza mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu yeterli araştırmayı yapmadan algılayamayacakları, reddedilen hizmetler bakımından emtia benzerliği şartının da gerçekleştiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 125,50-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 13/04/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 11/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip