Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/555 E. 2023/519 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/555
KARAR NO : 2023/519
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2019
NUMARASI : 2017/302 E. – 2019/526 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 26/11/2019 tarih ve 2017/302 Esas – 2019/526 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin “…”, “…” ibareli tescilli markaların sahibi olduğunu, bu markaların tamamının 05, 18, 25 ve 35. sınıflarda tescilli bulunduğunu, davalı Şirketin ise 2015/84377 ayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı başvurusunun tescili halinde esas unsurları aynı olan davalı markası ile müvekkili markalarının aynı veya benzer ürünlere yönelik olarak piyasada var olacağını, tüketicilerce aynı ya da benzer mecralarda temin edileceğini, taraf markaları arasında karıştırılma tehlikesinin doğacağını, müvekkili şirketin “…” markalı çanta imalat ve satışı konusunda ülke çapında üne sahip bulunduğunu ve sektörün önemli firmalarından biri olduğunu, müvekkiline ait “…” ibareli markalara ilişkin Ankara Mahkemelerince verilen kararlarda ve kesinleşen ilamlarda, müvekkiline ait “…” ibareli markaların ülke genelinde “tanınmış” marka olduğunun tespit edildiğini, davalı başvurusunda yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin olmadığını ileri sürerek, YİDK’in 2017-M-5027 sayılı kararının iptaline ve markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Kurum vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, … nezdinde “…” ibaresini taşıyan çok sayıda tescilli markanın olduğunu, herkesçe bilinen, genel geçer bir isim ve sıfat olarak kullanılan “…” kelimesinin tek bir firmanın tekeline verilemeyeceğini, müvekkiline ait markanın davacı adına tescil edilmiş markalar ile iltibasa yol açmayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının 2015/85877 sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile “…” ibareli davacı markalarının benzer olduğu, başvurunun kapsadığı 18. sınıftaki malların tamamı bakımından emtia listelerinin aynı/aynı tür bulunduğu ve markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında iltibas doğacağı, davacı şirketin, “…” ibaresi üzerinde tescilsiz markadan kaynaklı üstün ve öncelikli hakkı olduğu iddiasının ispatlanamadığı, “…” markasının dava konusu marka başvurusunun yapıldığı tarih itibariyle “çantacılık” sektöründe tanınmış marka olduğu ve tanınmışlığın iltibas ihtimalini arttırdığı, davacı Şirketin ticaret unvanının, 18. sınıftaki mallar itibariyle 556 sayılı KHK’nin 8/5 maddesi uyarınca tescil engeli oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, YİDK’in 2017-M-5027 sayılı kararının iptaline, dava konusu 2015/84877 sayılı … ibareli markanın tescilli olduğu 18. sınıf tüm alt gruplar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, her iki markada da “…” ibaresinin yer aldığını, bu ibarenin gerek gündelik hayatta gerekse birçok farklı marka ile birlikte gerek tescili istenen mal ve hizmet sınıfları bakımından gerekse diğer mal ve hizmetler bakımından yaygın kullanıma sahip, ayırt ediciliği oldukça zayıf bir ibare olduğunu, davacı markalarının, kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanan “…” ibareli tescilli marka olarak görülse de, bu tescillerin ibarenin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini, markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacı tarafça 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşacağı yönünde bir delil sunulmamasına rağmen anılan madde koşullarının gerçekleşeceğine yönelik verilen kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili başvurusunun “…” ibareli olduğunu ve iki kelimenin birleşiminden türetilen bu ibarenin, davacı markalarından tamamen farklı olup markalar arasında iltibasa tehlikesinin bulunmadığını, ticari faaliyetler içerisinde birçok sektörde kullanılan, ne anlama geldiği herkesçe bilinen, genel geçer bir isim ve sıfat olarak kullanılan “…” kelimesinin tek bir firmanın tekeline verilemeyeceğini, “…” ibaresinin tekstil sektöründe yaygın bir kullanımının olduğunu ve bu sektörde marka olarak ayırt ediciliğinin bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Markalar Dairesinin ret kararının kaldırılması istemiyle davacının gerçekleştirdiği yeniden inceleme taleplerinin, … YİDK’in 22.06.2017 tarih, 2017-M-5027 sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiği, ret kararının davacıya 28/06/2017 tarihinde tebliğ edildiği, görülmekte olan davanın da 07/09/2017 tarihinde açıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “Kamu Düzeni” ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir (6100 sayılı HMK’nın 114 – 115. maddeleri).
Dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken 5000 sayılı Kanun’un mülga 10. maddesi uyarınca …’in nihai kararının YİDK tarafından tesis edilen karar olduğu, başvuru tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK’nın 53. maddesi uyarınca da YİDK kararının iptali için kararın bildiriminden itibaren iki ay içinde yetkili mahkemede dava açılabileceği, yetkili mahkemenin aynı KHK’nın 71. maddesi uyarınca Ankara Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu, sürenin hak düşürücü nitelik taşıdığı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10/03/2014 gün ve 2014/3072 E – 4547 K sayılı, 01/06/2015 gün ve 2015/2531 E – 7355 K sayılı emsal kararlarından anlaşılacağı üzere bu hususun dava şartı olduğu, buna göre, davacıya yapılan tebliğin tarihi dikkate alındığında, iki aylık hak düşürücü sürenin son günü olan 28/08/2017 tarihine kadar YİDK kararının iptali istemiyle dava açılması gerektiği, hak düşürücü sürenin dolmasını müteakip 07/09/2017 tarihinde davanın açıldığı anlaşıldığından, açıklanan nedenle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece hatalı değerlendirme ile işin esasına girilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, özel kanunda dava şartı olarak düzenlenen süre yönünden YİDK kararının iptaline yönelik davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince işin esası incelenmeden kararın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
2-Kaldırma kararının niteliğine göre marka hükümsüzlüğü istemli davada kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 26/11/2019 gün ve 2017/302 Esas – 2019/526 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Kararın niteliğine göre, marka hükümsüzlüğü istemli davaya yönelik istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA,
4-Davalı … ile davalı … tarafından yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalılara iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 13/04/2023 tarihinde HMK 353/1-a-4 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip