Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/532 E. 2023/475 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/532
KARAR NO : 2023/475
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2020
NUMARASI : 2020/54 E. – 2020/351 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : … – (T.C. NO:…)
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/12/2020 tarih ve 2020/54 E. – 2020/351 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar … ile … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 44. sınıfa giren hizmetleri kapsayacak biçimde … sayılı ve “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalının …” ibareli markalarını mesnet göstererek yaptığı itiraz üzerine başvurunun davalı … tarafından “tıbbi hizmetler” yönünden kısmen reddedildiğini, oysa müvekkilinin ticaret unvanının çekirdeği olan “…” ibaresini 2013 yılından beri başta diş hekimliği olmak üzere tıbbi hizmetler alanında markasal olarak kullandığını, www…com alan adını da 2013 tarihinden beri kendi adına tescilli olarak aktif bir biçimde kullandığını, “…” ibaresi üzerinde müvekkilinin kazanılmış hakkının mevcut olduğunu, müvekkilinin kısmen reddedilen markasında yalnızca “…” gibi talî ibarelerin yer almadığını, bunlara ek olarak “…” gibi markada bütünsel olarak farklılık sağlayan diğer ibarelerin de yer aldığını, bu nedenle taraf markalarının benzediğinin söylenemeyeceğini, “…” ibaresinin tanımlayıcı/tasviri, yani kimsenin tekeline bırakılmayacak bir ibare olduğunu, bu tür ibarelerin marka olarak tescil edilmesi halinde ufak değişikliklerle başkaları tarafından da kullanılmasına göz yumulmasının gerektiği yönünde yerleşmiş Yargıtay içtihatlarının bulunduğunu, davalı …’in de dava dışı firmalar adına yapılan “…” ibaresini de ihtiva eden markaları 44. sınıfa giren hizmetlerde tescil ettiğini ileri sürerek, YİDK’nın 26.12.2019 tarih ve 2019-M-11228 sayılı kararının iptaline ve … sayılı markanın kısmen reddedildiği hizmetler yönünden de tescil işlemlerine devam edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili, davacının markasında yer alan “…” ibarelerinin markanın “…” esas unsurunun yanında bütünsel olarak markaya bir farklılık sağlamadığını, bu ibarede geçen “….” kısaltmasının baskın bir karakterinin bulunmadığını, “…” ibaresinin ise bir il adı olmakla tüketiciye bir şube izlenimi verdiğini, bu ibarelerin söz konusu marka bir bütün olarak ele alındığında dahi etkisiz şekilde ikinci planda kaldıklarını, coğrafi ve yöresel adların markada esas unsur olamadıkları ve ayırt edici niteliklerinin çok zayıf olduğu yönünde verilmiş emsal Yargıtay kararlarının bulunduğunu, markalarda ortak olan “…” ibaresinin mevcudiyetinin, her kademede tıbbi hizmet alacak olan hedef tüketici kitlesi nezdinde, taraf markalarının idari ve ekonomik açılardan birbirleriyle bağlantılı, işletmesel kökenleri aynı firmalar tarafından verilen bir hizmet algısı yaratacağını, yani markalar arasında karıştırılma ihtimalinin doğacağını savunarak, davanın reddine istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu … sayılı marka başvuru kapsamından çıkartılan ve davaya konu olan “Tıbbi hizmetler.” ile redde mesnet alınan … sayılı markanın koruma kapsamı altında bulunan “Tıbbi hizmetler. Tıbbi yardım hizmetleri, hastane hizmetleri, tıbbi klinik hizmetleri, kan bankası hizmetleri, diş hekimliği hizmetleri, hemşirelik (tıbbi) hizmetleri, optik hizmetler, fizik tedavi hizmetleri, tıbbi amaçlı masaj hizmetleri, ilaç önerme, eczacılık hizmetleri, psikologlara ait hizmetler.” ve … sayılı marka kapsamındaki “Tıbbi hizmetler.”in aynı ve aynı tür hizmetler oldukları, taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, somut olayda çekişme konusu “Tıbbi hizmetler”i satın alacak kesimin bilinç düzeyi yüksek tüketicilerden/alıcılardan oluştuğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.04.2017 tarih ve 2015/14716 E.- 2017/2298 K. sayılı ilamında da 44. sınıf hizmetlerin ortalama alıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğunun belirtildiği, karşılaştırılan markalarda müşterek olarak bulunan “…” ibaresinin ayırt edici niteliğinin davaya konu hizmetlerin karakteristik özelliklerine yakın anlamlı çağrışım oluşturması nedeniyle düşük olduğu, bu ibarenin sektörde yer alan diğer aktörler tarafından da yoğun ve yaygın olarak kullanıldığının içinde iki adet diş hekimi bulunan teknik bilirkişi raporu içeriği ile de teyit edildiği, bu hale göre markalarda müşterek olarak bulunan “…” ibaresinin zayıf marka mahiyetinde olduğu, davalı şahsın bu markayı yaygın kullanım ve reklam araçları ile ilgili tüketici kesiminde ayırt ediciliğini güçlendirdiğini ispat eden doküman sunmadığı, ayırt edici niteliği düşük, günümüzde hemen hemen herkes tarafından aynı/yakın anlamı ile algılanan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, dava konusu markadaki “…” ibarelerinin hizmetin niteliği, coğrafi kaynağı ve karakteristik özelliklerini gösteren tanımlayıcı ve dolayısıyla tali unsurlu ibareler olsa da, markada “…” ibaresinin başında yer alan “…” ibaresinin iltibas tehlikesini bertaraf edecek ayırt edici niteliği sağladığı, salt “…” ibaresinden kaynaklı olarak markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğu sonucuna ulaşılmasının, yukarıda ifade edildiği şekli ile sektörde yaygın olarak kullanılan, verilen hizmete anlamsal olarak oldukça yakın ve dolayısıyla ayırt ediciliği düşük bir ibare üzerinde davalı şahsa tekel oluşturacak şekilde koruma sağlanması anlamına geleceği, tüketicilerin markaların farklı ticari kökeni gösterdiğini algılayabileceği gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla SMK’nın 6/1. maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulü ile; 2019-M-11228 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili, bilirkişi raporunun uyuşmazlık bazında uzman kişilerce hazırlanmadığını, rapora itirazlarının değerlendirilmediğini, taraf markalarının SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzer olduğunu, “….” ve “…” ibarelerinin ayırt edici niteliğe sahip olmadığını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacı şirketin … sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvurunun yayımı sonrası davalının “…” ve “…” ibareli markalarını mesnet göstererek başvuruya itiraz ettiği, itirazının davalı Kurum Markalar Dairesi Başkanlığınca kabul edildiği ve başvurunun 44. sınıfın 01. alt sınıfındaki “Tıbbi hizmetler” yönünden reddedildiği, bu karara yönelik davacı itirazının ise YİDK’nın 26.12.2019 tarih ve 2019-M-11228 sayılı kararıyla reddedildiği, anılan kararın davacıya 30.12.2019 tarihinde tebliğ edildiği, işbu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 25.02.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince, taraf markaları arasında iltibas koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olup, davalı … ile diğer davalının istinaf itirazları gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık taraf markaları arasında, SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408-409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru 44. sınıf (1-5. alt sınıflar) hizmetleri kapsamakta olup, davalı şirketlerin itirazı üzerine 44. sınıftaki “Tıbbi hizmetler” yönünden kısmen reddedilmiştir. Anılan 44. sınıf hizmetler davalının itiraza mesnet markaları kapsamındaki olduğundan emtia benzerliği şartının gerçekleştiği sonucuna ulaşılmıştır.
Marka işaretlerinin karşılaştırmasına gelince; davaya konu başvuru “…”, itiraza mesnet markalar ise “…” ve “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Taraf markalarında yer alan “…” ibareleri tanımlayıcı nitelikte olup ayırt edici nitelikleri bulunmadığından başvurudaki “…. …” ibareleri ile itiraza mesnet markalardaki “…” ibarelerinin karşılaştırılmasının gerektiği, buna göre taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, zira başvurudaki “…” ibaresinin kimsenin tekeline bırakılamayacak bir coğrafi yer adı olması nedeniyle başvuruya ayırt edicilik katmadığı, aksine şube algısı yarattığı, “….” ibaresinin de başvuruyu davalının itiraza mesnet markalarından yeterince farklılaştırmadığı, başvuruda ayırt ediciliği sağlayacak başkaca bir unsur yer almadığından, markalar arasında işaret benzerliği şartının da gerçekleştiği kanaatine ulaşılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11-696 E.-2016/778 K. sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında iltibas koşulları oluştuğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalı … vekili ile diğer davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar … ile … vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 09/12/2020 gün ve 2020/54 E. – 2020/351 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 54,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 125,50-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan 32,50-TL tebligat ve posta masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 194,60-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı 162,10-TL olarak yatırılan yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip resen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalılardan tarafından ayrı ayrı peşin olarak yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davalılara iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 06/04/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 02/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip