Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/523 E. 2023/514 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/523 – 2023/514
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/523
KARAR NO : 2023/514
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/11/2020
NUMARASI : 2019/243 E. – 2020/299 K.

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 06/11/2020 tarih ve 2019/243 Esas – 2020/299 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili adına tescilli “…” ibareli tanınmış markaların bulunduğunu, davalı Şirketin ise 2018/24285 sayılı “…” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” ibaresini 1961 yılından bu yana kullandığını ve bu marka üzerinde büyük yatırımlar yaparak marka sayısını arttırdığını, müvekkiline ait bahse konu markaların bir kısmının tanınmış marka statüsünde olduğunu, bu markaların dünyanın farklı ülkelerinde tescilli bulunduğunu, dolayısıyla müvekkilinin bu markaya global bir koruma sağlamaya çalıştığını, müvekkilinin ve/veya müvekkili ile idari ekonomik olarak ilişkili olan şirketlerin “…” ibaresini gıda sektörünün dışında pek çok sektörde de kullandıklarını, müvekkilinin “…” markasının tanınmış marka statüsünde olmasının iltibas ihtimalini arttırdığını, diğer firmaların müvekkilinin “…” markasının imajından hukuka aykırı bir şekilde yararlanmaya ve tüketicilerde mevcut olan “…” marka algısını suiistimal etmeye çalıştıklarını, işbu dava konusu marka ile müvekkilinin markaları arasındaki sınıfsal benzerliğin ayniyet boyutunda olduğunu, başvuru konusu “…” markası ile müvekkilinin markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer bulunduğunu, markalar arasında işitsel ve görsel benzerlik olduğunu, ortalama tüketicinin “…” ibareli marka ile müvekkilinin “…” ibareli markalarını benzer olarak algılayacağını, dava konusu markanın müvekkilinin seri markalarının içine sızarak müvekkilinin tanınmış “…” markasının imajına zarar vereceğini ileri sürerek, 2019-M-7233 sayılı YİDK kararının iptaline, 2018/24285 numaralı markanın tescili halinde hükümsüz sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin iştigal alanının, davacının iştigal alanından farklı olduğunu, müvekkilinin faaliyet alanında kullandığı gıda “et” olduğu için marka başvurusunda bu gıdaya vurgu yapmak istediğini, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, karşılaştırılan markalar arasında mal ve hizmet benzerliği bulunduğu, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, dava konusu markanın gerek söz öbeği şeklinde, gerekse “…” şeklinde oluşturulması nedeniyle, bu markayla karşılaşan ortalama tüketicinin, marka içerisinde davacı markalarına refere eden “…” ibaresini ayrı ve bağımsız bir bütün olarak algılamayacağı, bu nedenle SMK m.6/1 hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı, markaları oluşturan işaretlerin birbirine benzemediği, markaların birbirinden oldukça farklı olduğu anlaşıldığından “…” markasının tanınmış marka olmasının, davacının bu markalarına benzemeyen dava konusu marka nedeniyle, tanınmış markanın itibarından haksız yere yararlanma, onun itibarına leke düşürme veya ayırt ediciliğini zedeleme sonuçlarını doğurmayacağı, davacının ticaret unvanının ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğu, dava konusu markanın ise “…” ibaresinden oluştuğu, yukarıda izah edildiği üzere bu işaretler arasında benzerlik bulunmadığından ticaret unvanı nedeniyle iltibas iddiasının da yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, yerel mahkemece gerçekleştirildiği iddia edilen bütünsel inceleme biçiminin, yüksek mahkeme kararları, hukuk ve kanunla uyumlu olmadığını, bütünsel/ global değerlendirme biçiminin, marka ibareleri arasındaki benzerliklerden ziyade farklılıklara odaklanılarak ve küçük farklılıkların otomatik olarak markaları farklı kılacağı şeklinde yorumlanamayacağını, aksine bütünsel/global değerlendirme biçiminin oluşturulmasındaki amacın, belli durumlarda markalar arasındaki farklılıkların markalar arasındaki benzerlikler ile ikame edilebilmesi ve bu marifetle hakkaniyete uygun kararların oluşmasının sağlanması olduğunu, dava konusu başvuru ile müvekkili markalarının aynı sınıflarda yer alan mal
ve/veya hizmetleri kapsadığını, bu durumun iltibas ihtimalini arttıracağını, yine müvekkilinin “…” markasının tanınmış olmasının da iltibas ihtimalini artıran bir başka husus olduğunu, müvekkilinin ve müvekkili şirket ile idari, ekonomik ve işletmesel bağlantı içerisinde olan çeşitli firmaların “…” ibaresini pek çok farklı sektörde fiilen kullandığını, ortalama tüketicilerin dava konusu marka ile karşılaştıklarında bahse konu markanın sahibi olan Şirketin müvekkil şirket ile idari, ekonomik ve işletmesel bağlantı içerisinde olduğunu düşünebileceklerini, bu durumun işletmesel bağlantılandırma ihtimalinin oluşmasına sebebiyet verebileceğini, SMK’nın 6/5 maddesi kapsamında da hatalı inceleme yapıldığını, SMK’nın 6/1 maddesinin uygulamasında, işaretler arasında bir karıştırma ihtimalinin varlığı koşulu aranırken, 6/5 maddesinin uygulanabilmesi bakımından markalar arasında böyle bir ihtimalin bulunmasının gerekli olmadığını, ilgili toplum kesimi, bu markalar arasında bir bağlantı, bir link kuruyor ise markalar
arasında düşük bir benzerliğin bulunmasının dahi 6/5 maddede yazılı hallerden birisinin varlığının kabulü için yeterli olabileceğini, somut olayda da anılan madde koşullarının gerçekleştiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira başvurunun tamamen davacı markalarından farklı bir algı yarattığı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının da oluşmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 13/04/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.