Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/522 E. 2023/513 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/522 – 2023/513
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/522
KARAR NO : 2023/513
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/02/2020
NUMARASI : 2017/913 E. – 2020/131 K.

DAVACILAR
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Rücuen Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 26/02/2020 tarih ve 2017/913 Esas – 2020/131 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacılar vekili, müvekkili şirketlerin oluşturduğu iş ortaklığının davalı tarafça yapılan ihaleye katıldığını, müvekkillerinin ihaleyi kazanmaları üzerine … İşletme Müdürlüğünün ihtiyacı olan lojistik faaliyetlerinin müvekkilleri tarafından yapılması konusunda taraflar arasında sözleşme imzalandığını, işin süresinin, başlama tarihinden itibaren 15 ay olarak belirlendiğini, taahhüt konusu iş devam ederken idare mahkemesince, söz konusu ihaleye yapılan itirazın reddine ilişkin Kamu İhale Kurumu kararının iptaline karar verildiğini, idare mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenmeksizin müvekkillerinin teklifinin değerlendirme dışı bırakılmasının karar altına alındığını, davalının da bu karar üzerine taraflar arasındaki sözleşmeyi feshettiğini, idare mahkemesi kararının Danıştay tarafından bozulduğunu, bunun üzerine KİK’in 21.12.2016 tarihli kararı ile ihaleye ilişkin şikayetin reddine karar verildiğini, böylece müvekkillerinde kalan ihalenin yasaya uygun olduğunun ortaya çıktığını, müvekkillerinin 03.02.2017 ve 24.02.2017 tarihli dilekçeler ile davalıdan, ihale konusu işin kaldığı yerden başlaması için kendilerine izin verilmesinin, aksi halde haksız fesih ve iptal nedeniyle uğradıkları zararın tazmin edilmesini talep ettiklerini, davalının olumsuz cevap verdiğini, idare mahkemesindeki yargılama sürecinin kesinleşmesini beklemeden işlem yapan davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi feshinin haksız olduğunu, sözleşme konusu iş yerinde, davalının asıl işveren, ihale ile iş alan müvekkili şirketlerinin de alt işveren sıfatlarının bulunduğunu, davalının, taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiği tarih itibariyle müvekkillerine, çalıştırılan işçilerin iş sözleşmelerinin fesih ettirildiğini, bu işçilerin işçilik haklarının da müvekkillerinin işe başladığı tarih gözetilmeksizin tamamen müvekkillerinden tahsil edildiğini, bu kapsamda müvekkillerinin 324.757,65 TL ödeme yaptığını, oysa müvekkillerinin dava konusu yerde 5 ay 23 gün faaliyet gösterdiklerini ileri sürerek, kıdem tazminatı olarak yapılan ödemenin şimdilik 15.000,00TL’sinin, ihbar tazminatı olarak ödenen miktarın şimdilik 5.000,00TL’sinin ve yıllık izin ücreti olarak ödenen miktarın şimdilik 2.500,00 TL’sinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davasını ıslah ederek bu miktarları toplam 302.527,77 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, derdestlik nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, müvekkilince yapılan fesih işleminin hukuka uygun olduğunu, işçilik alacaklarının doğru olarak hesaplanarak işçilere ödendiğini ve davacıların da tüm işçilik alacaklarından sorumlu bulunduklarını, müvekkilinin müteselsil sorumluluğunun yalnızca işçilere karşı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraflar arasında yapıldığı kabul edilen sözleşme ve eklerinin içerdikleri düzenlemeler ışığında davalının ödediği işçilik bedellerini davacıdan tahsil etmesinin sözleşme hükümlerine uygun bulunduğu, dolayısıyla davalının davacıdan yaptığı ödemeyi tahsil etmesinde bir yanlışlık olmadığı, söz konusu işçilik ödemelerinden sorumlulukları dışında kalan kısmı ile ilgili davacıların diğer alt yüklenicilere rücu olanağı bulunmakla birlikte davalının bu alacaklardan sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili, davalı genel müdürlük tarafından Danıştay incelemesinin sonucu beklenilmeden sözleşmenin tek yanlı ve haksız şekilde iptal edildiği hususunun mahkemece dikkate alınmadığını, oysa taraflar arasındaki sözleşmeyi haksız olarak fesheden davalının, işçilik alacaklarından sorumlu bulunduğunu, müvekkillerinin son işveren olmadıklarını, söz konusu işçilerin, müvekkillerinin işi bırakmasından sonra da aynı iş yerinde çalışmaya devam ettiklerini, iş yerinde çalışmaya devam eden işçilerin feshe bağlı olan kıdem ve ihbar tazminatı ile geçmiş dönem izin ücretinden müvekkillerinin sorumlu olmadıklarını, iş yeri devrinin kabulü halinde dahi müvekkillerinin olsa olsa kendi dönemlerine isabet eden kıdem tazminatı ve izin ücreti alacağından sorumlu olacaklarını, son iş veren olmamaları nedeniyle ihbar tazminatından ise sorumlu olmayacaklarını, huzurdaki uyuşmazlığın çözümünün yalnızca 7166 sayılı Kanunla 4857 sayılı yasanın 112. maddesine eklenen ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 6. fıkra hükmü ile ilgili olmayıp, 4857 sayılı İş Kanunu, TBK, TTK ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak çözümlenmesi gerektiğini, taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümleri karşısında da, müvekkillerinden tahsil edilen miktarın haksız olduğunu, zira bahsi geçen sözleşme hükümlerinin, işçilerin önceki alt işverenler tarafından çalıştırıldığı dönemlere ilişkin işçilik haklarını kapsamadığını, ilk derece mahkemesinin, dosyadaki delilleri değerlendirmeden, yalnızca, ihbar tazminatından son iş verenin sorumlu olduğu kabulüyle, ihbar tazminatına ilişkin taleplerinin reddedildiğini, yine kullanılmayan yıllık izinlerin iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüştüğünün, yıllık izin ücretinden son yüklenicinin sorumlu olduğunun kabul edildiğini, mahkemenin bu kabullerinin de hatalı bulunduğunu, ilk derece mahkemesince, müvekkillerine yaptırılan ödemenin rakamsal olarak doğru olup olmadığının araştırılmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere bir an için teknik şartnamedeki hükümlerin geçmiş dönem işçilik haklarını kapsadığı düşünülse bile, sözleşmenin ve eki şartnamenin ilgili hükümlerinin, 6098 sayılı Kanunun genel işlem koşullarını düzenleyen 20. vd. maddelerine, 6102 sayılı TTK’nın 55/1-f maddesine ve TMK’nın 2. maddesine aykırı olduğunu ve bu nedenle geçersiz bulunduklarını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davacılardan tahsil edilen işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, işbu davanın konusunun, davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi haksız feshi iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkin olmadığı, nitekim bu hususta açılmış davanın derdest bulunduğu, işbu uyuşmazlığın, davacılardan tahsil edilen işçilik alacaklarından davalının sorumlu olup olmadığına ilişkin bulunduğu, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihalarına göre; hizmet alım sözleşmelerinin, ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmeler olduğu, bu sözleşme türünde, yüklenicinin hizmeti kendi işçisi ile yerine getirmeyi, işveren de sözleşme bedelini ödemeyi üstlendiği, sözleşme kapsamında yapılması gereken işin yüklenici işçisi tarafından yerine getirildiği hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu bulunmadığı, işveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması gerektiği, yüklenicilerin, kıdem tazminatından işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olup, ihbar tazminatından ise son işverenin sorumlu bulunduğu, somut olayda da, taraflar arasındaki sözleşmenin eki niteliğindeki teknik şartnamede, işçilik alacaklarından yüklenicinin sorumlu olduğunun düzenlendiği, bu hükümlerin geçerli olup, genel işlem şartı kapsamında da olmadıkları, dolayısıyla davalının, işçilik alacaklarından sorumlu bulunmadığı ve davacıların sorumlu olmadıkları dönemlere ilişkin olarak diğer alt işverenlere rücu edebilecekleri anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60 TL bakiye harcın davacılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdelerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 13/04/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/04/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.