Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/520 E. 2021/1515 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/11/2020
NUMARASI ….

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10/11/2020 tarih ve ….. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında….. imzalandığını, anılan iş yerinin maliki olan davalının annesi … ile bir de kira sözleşmesinin imzalandığını, davalıya ait adreste faaliyet gösteren ”…” adlı işletmenin 18.000,00 TL bedel karşılığında müvekkiline devredildiğini ve işletmenin açıldığını, imzalanan devir sözleşmesi uyarınca bir ”rekabet yasağının” hükme bağlanarak, davalının ”bu marketin sokağında veya beşyüz metre yakınında … türü açamaz, ortak olamaz, çalışamaz, işletemez” şeklinde taahhütte bulunduğunu, ancak 2 ay geçmeden müvekkilinin beş bina yakınına ”… … …” adıyla bir … daha açarak rekabet yasağını ihlal ettiğini, davalının 01.02.2018 tarihli ihbarı ile tahliye ihbarında bulunduğunu ileri sürerek, davalının fiilinin haksız rekabet ve rekabet yasağının ihlali olduğunun tespitini ve önlenmesini, davalıya ait ”… … …” işletmesinin kapatılarak faaliyetten men edilmesini, ihtarname tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faiziyle birlikte 1.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini, müvekkilinin kiracılık hakkının devam ettiğinin ve 01.02.2018 tarihli ihtarnamenin hükümsüz olduğunun ve bu haliyle mecurun tahliye olunamayacağının tespitini talep ve dava etmiş, 19/10/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 26.912,06-TL’na yükseltmiştir.
Davalı, sözleşmede böyle bir maddenin olmadığını, tutanağa ilgili maddenin sonradan eklendiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalının davacının güven ve itibarını sarsacak söz ve davranışlarda bulunduğu iddiası konusunda yargılama aşamasında dosyaya herhangi bir delilin sunulmadığı, taraflar arasındaki sözleşme maddesinin bir haksız rekabet ya da rekabet yasağına ilişkin olmadığı, bundan dolayı çözümün haksız rekabet veya rekabet yasağı değil, sözleşmeye aykırılık olarak değerlendirilmesinin gerektiği, söz konusu maddenin sözleşme imzalandıktan sonra davalının haberi olmadan eklendiği iddiası konusunda mahkemece dinlenen tanık beyanlarından, davalı tarafın sözleşme anında söz konusu maddenin eklendiğini bizzat bildiğinin anlaşıldığı, bundan dolayı davalının anılan savunmasına itibar edilmediği, söz konusu şarta davalı tarafından uyulmadığının da sabit olduğu, davalının söz konusu maddeye uymaması nedeniyle sözleşmeye aykırı davrandığı, davalının dükkanının açmasından sonra davacının işlerinin düştüğü, ancak düşen bu işlerin tamamının sorumlusunun davalı olamayacağı, davacının ve davalının vermiş olduğu hizmet kaliteleri, söz konusu dükkanların etrafında olan büyük marketlerin indirim uygulamaları gibi hususların da davacının gelirlerini etkileyeceği, bundan dolayı davacının zararının bilirkişi tarafından her ne kadar 26.912,06-TL olarak belirlenmiş ise de, söz konusu belirlemenin haksız rekabete göre yapıldığı, yukarıda belirtilen sebepler göz önüne alındığında, davacının zararının TBK 50/2. maddesi uyarınca sözleşmeye aykırılıktan dolayı 10.000,00-TL olacağı yönünde kanaatin oluştuğu, yine davacı tarafından manevi tazminat talebinde bulunulmuş ise de mevcut olayda sözleşmeye aykırılığın bulunduğu, davacının kişilik haklarına yönelik herhangi bir saldırının olmadığı, bundan dolayı manevi tazminat talebinin reddinin gerektiği, yine olayda herhangi bir şekilde haksız rekabet ve rekabet yasağı bulunmadığından dolayı, davacının işletmenin faaliyetinin sonlandırılmasına yönelik talebinin reddinin gerektiği, ayrıca davacının kiracılık ilişkisinin devamına yönelik talebinin ise söz konusu ilişkinin, taraflar arasındaki ilişkiden bağımsız, davacı ile üçüncü kişiler arasındaki başka bir ilişki olduğundan dolayı reddinin gerektiği gerekçesiyle davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000,00-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin tüm taleplerin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, taraflar arasındaki sözleşmenin kabul edildiği yerde, bunun en doğal/yasal hüküm ve sonuçları arasında yer alan rekabet yasağının varlığının kabul edilmemesinin büyük bir çelişki olduğunu, “Ticari işletmenin devri, işletme içinde yerine göre en önemli unsuru teşkil eden müşteri çevresinin de alıcıya geçmesine neden olur. Bu itibarla taraflar, devir sözleşmesinden devreden bakımından bir rekabet yasağı öngörmemiş olsalar bile devreden, devrettiği işletme ile rekabet etmeme borcu altına girer (Yarg.11.HD, 25.11.1976, E.4568, K.5124, Eriş, Gönen : Açıklamalı İçtihatlı TTK, Ticari İşletme ve Şirketler, I.Baskı, Ankara 1987, s.203-204, Nr.238). bu borcun kaynağını MK.’nın 2. maddesi oluşturur (Yarg.11 HD, 25.05.2006, E.2005/3383, K.6167 (Batider 2008, C.24, S.3, s.544-545)” (Arkan, Sabih:,s.44; Arslanlı, Halil: Kara Ticareti Hukuku, s.113), bu durumun hem de bir kötüniyet/kasıt (=kusur) ile zarar doğuracak surette kurulan bir illiyet bağına da konu olmasına, yani tam bir haksız (fiil) rekabet oluşturmasına rağmen, aksi yönde karar verilmesinin hukuka aykırı bulunduğunu, dolayısıyla haksız rekabetin tespiti, men’i ve maddi tazminat bakımından bu doğrultuda karar verilmesinin zaruri olduğunu, devrin (akdi ve kanuni) hüküm ve sonuçları arasında yer alan kiracılık hakkının devamının tespitine de karar verilmesinin gerektiğini “Ticari işletmenin tacire ait olmayan bir taşınmazda faaliyet göstermesi halinde işletmenin devrinin, kiracılık hakkının da devralana geçmesine neden olacağı söylenebilir (TTK.m.11,3)..”(Arkan:s.44 vd.), nitekim somut olayda kendilerine ait dükkanın kirasının devamı yönünde tarafların baştan rızasının ve muvafakatinin de bulunduğunu, manevi tazminat bakımından ise davalının en başından beri kötüniyet sergilediğini, dahası bunu bir rekabet hakkı olarak gördüğünü, müvekkilinin ve ailesinin güvenlerinin boşa çıkarılarak şehir değişikliği dahil, tüm fedakarlıklarının ve beklentilerinin boşa gittiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde, davacının sözleşmeye aykırılığa ilişkin bir talebinin olmadığından ve davanın da sözleşmeye aykırılıktan değil, haksız rekabete dayalı olarak açıldığından, hukuki olarak dinlenilmesinin bile sakıncılı iken, buna dayanarak 10.000 TL tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, tartışmalı hükmün sözleşmeye haberleri olmadan eklendiğini, davacı yan tarafından eklenen bu hükmün ekonomik özgürlüğü sınırlayan, TBK’nın 27. maddesine de aykırı, kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olduğundan, kesin olarak hükümsüz bulunduğunu, tarafların marketlerinin olduğu yerde 5-6 adet marketin ve birçok ekmek satan bayiinin bulunduğunu, davacının sürekli zarar etmesinin mümkün olmadığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, TTK’nın 54 vd. maddelerine dayalı, davalının fiilinin haksız rekabet ve rekabet yasağının ihlali olduğunun tespiti ve önlenmesi, davalıya ait işletmenin kapatılarak faaliyetten men edilmesi, davacının kiracılık hakkının devam ettiğinin tespiti ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve mahkemece dinlenen tanık beyanlarından ve davalı tarafından sunulan sözleşmenin asıl nüshasında dahi rekabet yasağı hükmünün bulunmasından, mahkemece davalının sözleşme anında söz konusu maddenin eklendiğini bizzat bildiğinin kabul edilerek, taraflar arasındaki sözleşmede yer alan rekabet yasağı hükmünün sözleşme imzalandıktan sonra, davalının haberi olmadan eklendiği savunmasına itibar edilmemesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin tüm ve davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Taraflar arasında, davalıya ait işletmenin davacıya devri konusunda 22.08.2017 tarihli adi yazılı bir sözleşmenin imzalandığı, bu sözleşmeye dayalı olarak resmi kurumlar nezdinde devir işlemlerinin gerçekleştirildiği, devir sözleşmesinde rekabet yasağı hükmünün yer aldığı, davalının buna rağmen aynı sokakta, davacının devraldığı iş yerine yaklaşık 120 metre yakında, aynı iş kolunda, 23.11.2017 tarihinde yeni bir işletme açarak marketçilik faaliyetine başladığı, davacının da bu nedenle zarara uğradığı hususları, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ve mahkemece yapılan incelemeler sonucunda anlaşılmıştır.
TBK.’nın 202 vd. maddeleri uyarınca bir işletmenin devri, işletmenin en önemli unsuru olan müşteri çevresinin de alıcıya geçmesine neden olur. Bu itibarla işletmenin devri sözleşmesinde rekabet yasağı ön görülmemiş olsa bile devreden, devrettiği işletme ile rekabet etmeme borcu altına girer. Yargıtayın yerleşmiş uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay 11. H.D., 25.05.2006 tarih ve 2005/3383 E.- 2006/6167 K.).
“Devir sözleşmesinde müşteri çevresinin kapsam dışında tutulduğu açıkça belirtilmemişse, devir sözleşmesinin rekabet yasağını da içerdiği kabul olunmalıdır.” (Prof. Rıza Ayhan, Prof. Hayrettin Çağlar, Prof. Mehmet Özdamar, Ticari İşletme Hukuku, Genel Esaslar, 14. Baskı, s:157).
Somut uyuşmazlıkta da ticari işlemesini devreden davalının, devir sözleşmesinde davacıya devrettiği marketin sokağında veya 500 metre yakınında, … işletemeyeceğine dair bir hüküm bulunduğu halde, devrettiği işletme ile aynı sokakta, aynı iştigal konusuyla faaliyette bulunmasının, ticari işletme devir sözleşmesinden doğan rekabet etmeme borcuna aykırılık ve TTK.’nın 54 vd. maddeleri uyarınca haksız rekabet oluşturduğunun ve davacının anılan Yasanın 56. maddesinde düzenlenen istemlerde bulunabileceğinin kabulü gerekir. Nitekim davacı da dava dilekçesi ile TTK.’nın 56/1-c maddesi uyarınca, haksız rekabetin önlenmesini ve davalıya ait ”… … …” işletmesinin kapatılarak faaliyetten men edilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi ile davalının, davacı ile aynı yerde ve aynı iştigal konusunda faaliyette bulunduğu ve davalının bu fiili ile davacının müşteri portföyünün etkilenip zarara uğradığı anlaşıldığından, Dairemizce bu konuda daha ileri bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Davacının uğradığı zarar bedeline ilişkin mahkemece karar yerinde yapılan değerlendirmelere Dairemizce de iştirak edilmiş, mahkemece hükmedilen maddi tazminat bedeli kadri maruf bulunmuş, her ne kadar dava dilekçesinde faiz talebinde bulunulduğu halde, mahkemece hükmedilen maddi tazminat için faize hükmedilmemesi doğru değilse de, davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde bu konuda hiçbir itirazda bulunulmadığından, mahkemece yapılan bu yanlışlık, Dairemizce kararın kaldırılması nedeni yapılamamıştır.
Yine davacının bu durumda TTK’nın 56/1-e maddesine dayanarak manevi tazminat talep etmesi mümkün bulunduğundan, Dairemizce tarafların sosyal ve ekonomik durumları, oluş şekli ve olay tarihindeki paranın satın alma gücü nazara alınarak, 7.000,00 TL tutarında manevi tazminatın tahsiline karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmüş, özünde bir haksız fiil olan bu eylemi nedeniyle davacı yararına dava dilekçesindeki talebi ile bağlı kalınarak, hükmedilen manevi tazminat miktarına, 16.04.2018 tarihli ihtarnamenin 17.04.2018 tebliğ tarihi ve ihtarnamede verilen 10 günlük atıfet mehili dikkate alınarak, 27.04.2018 tarihinden itibaren yasal türden temerrüt faizi yürütülmüştür.
Her ne kadar davacı tarafça sunulan dava dilekçesinde, kiracılık hakkının devam ettiğinin tespitine yönelik taleplerde bulunulmuş ve TTK’nın 11/2. maddesinde, aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunduğu hükme bağlanmış ise de, davacı tarafça dava dışı mal sahibi … ile devir tarihinden sonra, 25.08.2017 tarihinde ayrı ve yeni bir kira sözleşmesinin imzalandığı, dava dışı … tarafından da 01.02.2018 tarihinde, işletmeyi kendisinin işleteceğinden ve kira süresinin bittiği 25.08.2018 tarihinden itibaren yenilenmeyeceğinden bahisle bir ihtarname keşide edildiği anlaşılmıştır. Sonuçta davacının dava konusu işletme devir sözleşmesine dayanarak davalıdan kiracılık hakkının devrini, mal sahibinden de buna muvafakat etmesini isteyebileceği açık ise de, somut uyuşmazlıkta davacının mal sahibi ile yeni bir kira sözleşmesi imzalaması nedeniyle artık davacının muhatabı, imzaladığı yeni kira sözleşmesi hükümleri uyarınca dava dışı mal sahibi …’dır. O halde mahkemece bu konudaki talebin, davacı ile üçüncü kişiler arasındaki başka bir ilişki olduğundan dolayı reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davacının TTK’nın 54 vd. maddelerine dayalı, davalının fiilinin haksız rekabet ve rekabet yasağının ihlali olduğunun tespiti ve önlenmesi ile manevi tazminat taleplerinin de kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, davalı vekilinin tüm ve davacı vekilinin yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/11/2020 gün ve …. K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalının …. adresinde, davacıya devrettiği işletme ile aynı iş kolunda, marketçilik faaliyetinde bulunması fiilinin, haksız rekabet ve rekabet yasağının ihlali olduğunun tespitine ve önlenmesine,
4-Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile; 10.000,00.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile; 7.000,00.TL’nin, 27.04.2018 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Fazlaya ilişkin istemlerin REDDİNE,
7-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 1.161,27 TL. nispi karar ve ilam harcından, peşin ve ıslah harcı olarak alınan toplam 801,14 TL’nin mahsubu ile bakiye 360,13.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
8-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre kabul edilen maddi nitelikli talepler yönünden 5.100,00.TL, maddi tazminat yönünden 5.100,00.TL ve manevi tazminat yönünden 5.100,00.TL olmak üzere toplam 15.300,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre reddedilen maddi nitelikli talepler yönünden 5.100,00.TL, reddedilen maddi tazminat yönünden 5.100,00.TL ve manevi tazminat yönünden 5.100,00 TL olmak üzere toplam 15.300,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.400,00 bilirkişi ücreti, 288,25 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 92,00 TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 1.780,25 TL’nin, davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 645,13 TL.’ye, 35,90 TL başvurma harcı, 358,63 TL peşin harç ve 442,51 TL ıslah harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 1.482,17 TL.’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
12-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
13-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
14-Davalıdan Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 1.161,27.TL. nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 1.101,97.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
15-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2021
….