Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/515 E. 2023/511 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/515
KARAR NO : 2023/511
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2020
NUMARASI : 2018/96 E. – 2020/331 K.

DAVACI : …
VEKİLLERİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka ve Tasarım Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin
Tespiti, Önlenmesi ile Maddi ve Manevi Tazminat
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/10/2020 tarih ve 2018/96 Esas – 2020/331 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin… markası ile tanınmış ve peynir ticareti yapan bir şirket olduğunu, müvekkilinin büyük AR-GE yatırımları ve yıllarca süren bilgi ve emek sonucunda “…” olarak piyasada anılan peynirin tasarımını bularak Türkiye’de ve dünyada satışa sunduğunu, müvekkili şirketin … tasarımının 2010/01127, 2011/04935, 2013/00646 işlem numaraları ile TÜRKPATENT nezdinde tescil edildiğini, müvekkili şirketin … tasarımının yalnızca ülkemizde değil tüm dünyada yeni bir peynir türü olarak 100 üzerinde tasarım tescili ile korunduğunu, müvekkilinin … şeklinin 2015/28257 işlem numarası ile TÜRKPATENT nezdinde şekil markası olarak tescil edildiğini, müvekkili tarafından bulunan … şeklinin 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi anlamında peynir emtiası bakımından tescil engelinin olmadığının Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/488 E. sayılı dosyası ile karara bağlandığını, davalı Şirketin müvekkiline ait … tasarımının birebir aynısını “…” markası ile piyasaya sürdüğünü, davalının ürettiği ürünlerin 2014/08824 sayılı tasarımın sahibi …’ndan lisans alarak kullandığı savunmasının doğru olmadığını, zira 2014/08824 sayılı çoklu tasarım ile müvekkili tasarımlarının farklı olduğunu, bunun Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/5 D. İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi heyet raporunda da açıklandığını, davalının ürettiği peynir tasarımının ise 2014/08824 sayılı çoklu tasarımın değil, müvekkili Şirketin tescilli tasarımının birebir aynısı olduğunu, davalının eylemlerinin 6769 sayılı SMK’nın 81. maddesinde düzenlenen tasarım hakkına tecavüz fiili ile haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, tasarım ve marka hakkına tecavüz ile haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin, davacıya ait 2010/01127, 2011/04935, 2013/00646 işlem numaralı tasarımların yeni ve ayırt edici olmadığı gerekçesi ile İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2018/210 E. sayılı dosyası üzerinden tasarım hükümsüzlüğü davası açtığını, işbu davada sunulan deliller incelendiğinde, davacının tasarımlarının yeni ve ayırt edici olmadığının kolayca tespit edileceğini, müvekkiline ait “…” markası altında üretilen ürünlerin, 2016/08409 tasarım kapsamında üretildiğini, müvekkili tarafından çok az sayıda üretilen ürünlerin bu tasarımın birebir aynısı olduğunu, davalının dava konusu tasarımları ile müvekkilinin ürettiği ürünlerin tasarımının birbirinden farklı bulunduğunu, davacının tasarımlarının birden çok peynir parçasının birbirine sarılmasından oluştuğunu, müvekkili tasarımının ise yekpare bir parça olduğunu, makineden çıkış sırasında bu parça üzerinde kesitler yapıldığını, davacı tasarımlarının uç kısımları iç içe geçmiş iken müvekkili ürününün uç kısmının bir daire etrafında oluşan 6 kesitten oluştuğunu, davacının “…” markası ile piyasaya sunduğu tasarımın tescilli tasarımları ile aynı olmadığını, bu nedenle müvekkili firmanın ürünleri ile davacının satışa sunduğu ürünlerin karşılaştırılmasının ciddi hatalara sebebiyet verdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davalı tarafın kötüniyetle hareket ederek yenilik vasfı taşımayan tasarımlarını, Türkiye’deki endüstriyel tasarım verilebilirlik şartlarındaki eksiklikler/aksaklıklardan faydalanarak kendi adına 2010/001127, 2011/04935, 2013/00646 tescil no ile tescil ettirdiğini, bu tescillerin SMK’daki yenilik ve ayırt edici nitelik şartını taşımadığını ileri sürerek, 2010/001127, 2011/04935, 2013/00646 tescil nolu tasarımların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, müvekkili tarafından açılan tecavüz davasını işlevsiz bırakmak amacı ile işbu hükümsüzlük davasının açıldığını, davacının dayandığı delillerin tasarım olmadığını, makine patent evrakları olduğunu, müvekkili tescillerinden 9 yıl sonra işbu davanın açıldığını, müvekkiline ait tasarımların yeni ve ayırt edici olduklarını, davacı tarafça dayanılan görsellerle müvekkili tasarımlarının benzer olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının ürettiği peynir ürününün, davalı savunmasında geçen 2016/08409-01 sıra numaralı tasarım ile aynı olmadığı, aksine davacının 2010/01127, 2011/04935 ve 2013700646 sayılı tasarımları ve 2015/28257 sayılı şekil markasının ayırt edilemez derecede benzeri olduğu, peynirleri oluşturan şerit sayılarındaki farklılığın, küçük ayrıntılardaki farklılık olarak değerlendirilebileceği, tasarım hukuku bakımından küçük ayrıntılardaki farklılıkların aynı olarak kabul edilmesi nedeniyle tüketicinin taraflara ait ürünleri aynı olarak değerlendireceği, dolayısıyla davalı ürünlerinin davacı adına tescilli 2015/28257 sayılı şekil markası ve 2010/01127, 2011/04935, 2013700646 sayılı tasarımlara ilişkin hakları ihlal ettiği, davacı tarafın marka, tasarım ve haksız rekabet ihlali iddialarının bu şekilde kanıtlandığı, davalı tarafça lisans alınsaydı davacının elde edilebileceği maddi zararın, Borçlar Kanununun 50/2 maddesine göre belirlendiği, davacının marka ve tasarımlarının davalı ürünlerinde kullanılmasından dolayı 10.000 TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun görüldüğü, birleşen davaya konu 2010/01127, 2011/04935 ve 2013/00646 tescil sayılı tasarımların, davacının ileri sürdüğü deliller nazarında 6769 sayılı SMK hükümleri yönünden yenilik ve ayırt edicilik vasfını taşıdığı ve bu açıdan davacı iddiasının kanıtlanmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, asıl davada davalı taraf eyleminin davacıya ait marka ve tescilli tasarım haklarına yönelik tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti ile önlenmesine, 10.000.00 TL maddi, 10.000.00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, kararın hüküm özetinin Türkiye genelinde yayınlanan bir gazetede ilanına, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili katılma yoluyla, mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarının çok düşük olduğunu, yine hüküm altına alınan maddi tazminatın da sembolik bir rakam olarak kaldığını, reddedilen manevi tazminat yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin yasaya ve usule aykırı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve asıl davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, asıl davada hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, dosyaya sundukları delillerin bilirkişi raporlarında incelenmediğini ve tartışılmadığını, birleşen davada da bilirkişi heyet ve ek raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davacının mevcut tasarımlarının yeni bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Asıl dava, marka ve tasarım hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, birleşen dava ise tasarım hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere ilk derece mahkemesince, birleşen davaya konu tasarımların hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Zira, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan 11.10.2019 ve 06.01.2020 tarihli kök ve ek bilirkişi raporlarında, birleşen davada davacı tarafından sunulan deliller denetime elverişli olacak biçimde değerlendirilmemiş, yenilik ve ayırt edicilik hususunda genel değerlendirmeler yapıldıktan sonra dava konusu tasarımların yenilik ve ayırt edicilik niteliklerini taşıdığı açıklanmıştır. Oysa, davacı tarafından sunulan delillerin, dava konusu tasarımların yeniliklerini kıracak nitelikte olup olmadıklarının belirlenmesinden sonra şayet bu deliller yenilik kıracak nitelikte iseler, dava konusu tasarımlarla bu görsellerin denetime elverişli olacak biçimde karşılaştırılmaları, ortak ve farklı yönlerinin tek tek sayılması ve buna göre dava konusu tasarımların yenilik ve ayırt edicilik niteliklerini taşıyıp taşımadıklarının tespit edilmesi, ayrıca dava konusu tasarımların mutlak yenilik kriterini haiz olup olmadıklarının da değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu durumda, mahkemece anılan hususların tespiti için ek rapor ya da yeni bir bilirkişi raporu alınmak suretiyle hüküm tesisi yerine yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Öte yandan, ilk derece mahkemesince asıl davada TBK’nın 50. maddesi uyarınca maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiş ise de bu yönden de ilk derece mahkemesi eksik incelemeye dayanmaktadır. Gerçekten de TBK’nın 50. maddesi uyarınca hakimin talep edilebilecek tazminatı hakkaniyete uygun olarak belirlemesi için tüm araştırmalara rağmen zarar görenin zararının tam olarak tespit edilememesi gereklidir. Uğranılan zararın miktarı hususunda gerekli araştırma yapılmadan doğrudan doğruya TBK’nın 50. maddesine göre zararın tespiti mümkün değildir. Somut olayda da, davacı tarafça SMK’nın 151/2-c maddesi kapsamında uğranılan zararın tespiti talep edilmiş, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda ise emsal lisans sözleşmesi sunulmadığından ve davalıya ait fatura ve ticari defterler de dosyada bulunmadığından, talep edilebilecek tazminatın hesaplanamadığı anlaşılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesince, SMK’nın 151/2-c maddesi uyarınca yoksun kalınan kazanç tutarının hesaplanmasında, davalı tarafın dava konusu tasarımları bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedelinin belirlenmesi gerektiğinden, davacı taraf emsal lisans sözleşmesi sunması için süre verilmesi, emsal lisans sözleşmesi sunulmaması halinde gerekirse usulüne uygun ihtarat çıkararak taraf ticari kayıtlarının getirtilmesi ve bu şekilde temin edilen kayıtlar incelenmek suretiyle emsal lisans bedelinin ne miktarda olabileceği hususunda bilirkişi raporu alınması, tüm bu incelemelere rağmen davacının zararının tespit edilememesi halinde ise TBK’nın 50. maddesi uyarınca hakkaniyete uygun bir maddi tazminatın hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde doğrudan doğruya TBK’nın 50. maddesine göre takdir edilen tazminatın hüküm altına alınması da doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan ve somut uyuşmazlığın çözümünde esasa etkili delil niteliğinde olan hususların değerlendirilmediği anlaşıldığından, taraf vekillerinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülebilmesi için mahkemesine iadesine, kararın niteliğine göre, taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 14/10/2020 gün ve 2018/96 Esas – 2020/331 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4- Davacı-karşı davalı… …. A.ş vekili tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde anılan tarafa iadesine,
5-Davalı-karşı davacı … tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 342,00 nispi istinaf karar ve ilam harcı ile 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 401,30 TL harcın istek halinde anılan tarafa iadesine,
6-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
8-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 13/04/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip