Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/510 E. 2023/112 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/510
KARAR NO : 2023/112
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2020
NUMARASI : 2018/159 E. – 2020/316 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 08/10/2020 tarih ve 2018/159 E. – 2020/316 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili Şirketin “www…com” ibareli internet sitesinde, 2008 yılından beri aralıksız olarak spor haberleri, ünlü isimlerle röportajlar ve köşe yazıları yayımladığını, müvekkilinin bahsi geçen sitesinden ve faaliyetinden davalı Derneğin haberdar olduğunu, müvekkilinin “….com” ibareli marka … sayılı marka başvurusunun davalı Derneğin itirazı üzerine reddedilmesi nedeniyle Ankara 4. FSHHM’nin 2016/299 esas sayılı dosyasında açtıkları davanın derdest olduğunu, buna rağmen davalı Derneğin haksız ve kötü niyetli şekilde müvekkilinin 2008 yılından bu yana üstün ve öncelikli hakka sahibi bulunduğu “…” ibareli …sayılı dava konusu marka başvurusunu yaptığını, müvekkilinin başvuruya yaptığı itirazının 02.02.2017 tarihli … sayılı Markalar Dairesi Başkanlığı kararıyla kısmen kabul edilerek başvurudan bir kısım hizmetlerin çıkarıldığını, müvekkilinin bu karara itiraz ettiğini, ancak Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 19.10.2017 tarihli ve… sayılı yeni bir karar vererek başvuruya itirazlarının tümden reddedildiğinin, önceki kararın sehven gönderildiğinin bildirildiğini, ancak Markalar Dairesi Başkanlığı’nın anılan kararı ile müvekkili lehine oluşan kazanılmış hakkın ihlal edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 19/10/2017 tarihli kararına karşı yaptıkları itirazlarının da dava konusu YİDK kararıyla reddedildiğini, Markalar Dairesi’nin 19/10/2017 tarihli kararı ile başvuru işlem dosyasını hukuki bir neden olmaksızın ele alarak aynı konuda hakkın özüne ve müvekkilin menfaatine zarar veren yeni bir karar aldığını, ilk kararın sehven gönderildiğinin kabul edilemeyeceğini, öte yandan dava konusu başvuru ile müvekkilinin daha önce yaptığı … sayılı marka başvuru ile aynı olup aynı hizmetleri kapsadığını, anılan markasının hükümden düşmediğini, … sayılı marka başvurularının reddi nedeniyle açılan davanın derdest olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini 2008 yılından bu yana internet alan adı olarak aktif şekilde kullandığını, anılan ibare üzerinde 556 sayılı KHK’nın 8/3 ve 8/5 maddesi uyarınca öncelik ve üstün hakkının bulunduğunu, bu kullanımlardan haberdar olan davalının kötü niyeli olarak dava konusu başvuruyu yaptığını, somut olay bakımından aynı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların da oluştuğunu ileri sürerek … sayılı YİDK kararının iptalini, dava konusu başvuruya yapmış oldukları ilk itirazlarının kabulüne, aksi halde dava konusu başvuruya yaptıkları ilk itiraz sonucu verilen 02.02.2017 tarihli, … sayılı Markalar Dairesi Başkanlığı kararının geçerli sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, davacının dava konusu başvuruya ilk itirazı sonucu verilen Markalar Dairesi Başkanlığı kararının sehven verildiğini, zira davacının itiraz gerekçesi … sayılı markasının itiraz tarihinde hükümden düştüğü bu nedenle anılan markasına dayanılarak itiraz edemeyeceğini, bu durumun anlaşılması üzerine Markalar Dairesi Başkanlığı kararının düzeltilerek davacıya tebliğ edildiğini, davacı tarafça da bu karara yeniden itiraz edildiğini, dava konusu başvuru sahibi davalının “…” ibareli önceki marka tescillerinin bulunduğunu, anılan ibarenin davalı başvuru sahibini akla getirdiğini, “…” tarihinin davalı başvuru sahibinin kuruluş yılı olduğunu, ayrıca davacının sahibi olduğu internet sitesinde dahi … spor kulübü ile ilgili haberlerin yapıldığını, bu nedenlerle davacının 556 sayılı KHK’nın 8/3 ve 8/5 maddelerine dayalı iddialarının yerinde olmadığını, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, davacı tarafın sahibi olduğu ve itirazına dayanak gösterdiği “www…com” ibareli internet alan adının müvekkilinin tanınmışlığından faydalanmak ve haksız kazanç elde etmek amacıyla kötü niyetle alındığını, müvekkilinin uzun yıllardan beri kurumsallaşmak ve markasal değerini yükseltmek amacıyla çalışmalar yürüttüğünü, müvekkilinin adına “…” ibareli markaların bulunduğunu, dava konusu başvurunun önceki markalarının serisi mahiyetinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu …sayılı marka başvurusuna davacının itirazı üzerine verilen 02.02.20l7 tarihli Markalar Dairesi Başkanlığı karar içeriğinde maddi hata olduğundan, sehven verildiğinin açık bulunduğu, diğer taraftan davacının 556 sayılı KHK’nın 8/3 ve 8/5 maddelerine dayalı iddialarının yerinde olmadığı, 556 sayılı KHK.nın 8/1-b maddesi ve diğer yönlerden değerlendirmede ise tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sesçil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları nazara alınarak münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle; davacının “…” ibareli başvuru markası ile davalının “…” ibareli markaları arasında görsel ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesindeki iltibas koşulunun oluştuğu, ayrıca davacının başvurudaki “…” ibaresini tesadüfü seçmediği, spor haberlerinin, yorumlarının, fotoğraflarının yayınladığını ileri sürdüğü portalda kullanması halinin tanınmışlığı spor camiasınca bilindiği var sayılan ve öyle de kabul edilen … Spor Kulübüne ait kuruluş tarihini de gösterir “…” ibaresini alıp kullanmasında iyi niyetli olmadığı, YİDK kararının yerinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin dava konusu başvuruya itirazının kısmen kabulüne dair Markalar Dairesi kararından sonra, yeni bir kararla itirazın tümden reddine karar verilmesinin müvekkilinin ilk kararla oluşan kazanılmış hakkının gaspı niteliğinde olduğunu, YGH’nın 2013/11-308 E-2014/61 K sayılı ilamında da aynı hususlara yer verildiğini, dava konusu başvuru ile müvekkilinin … sayılı marka başvurusu arasında iltibas bulunduğunu, ayrıca 2008 yılından beri dava konusu başvuruyu oluşturan “…” ibaresini markasal olarak ve internet alan adı olarak kullandıklarını, 556 sayılı KHK’nın 8/3 ve 8/5 maddeleri koşullarının oluştuğunu, davalı başvuru sahibinin müvekkili aleyhine WIPO alan adı tahkim merkezine şikayette bulunduğunu, bu şikayetin müvekkilinin “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olduğu gerekçesiyle reddedildiğini, dava konusu başvurunun açıkça kötü niyetli bulunduğunu, davalının müvekkilinin “…” ibareli internet sitesinden ve markasal kullanımından haber olduğunu, ilk derece mahkemesince gerekçe olarak alınan Ankara 4 FSHHM’nin dosyası işbu dava dosyasından farklı mahiyette bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve … saylı YİDK kararının iptaline, dava konusu başvuruya yapmış oldukları ilk itirazlarının kabulüne, aksi halde dava konusu başvuruya yaptıkları ilk itiraz sonucu verilen 02.02.2017 tarihli, … sayılı kararın geçerli sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının davalı Şirketin marka başvurusuna, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b,8/3,8/4, 8/5 maddelerine ve kötü niyet vakasına dayalı olarak yaptığı itirazının reddine dair YİDK kararının iptalinin talep edildiği, ilk derece mahkemesince iltibas değerlendirmesinin yapıldığı gerekçeli kararın 6. sayfasında, davacının “…” ibareli” dava konusu başvurusu ile davalı Şirketin “…” ibareli markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesindeki iltibas koşullarının oluştuğunun belirtildiği, ancak yukarıda ifade edildiği üzere dava konusunun, davacının davalı Şirket tarafından yapılan marka başvurusuna yaptığı itirazının reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkin bulunduğu, diğer bir deyişle dava konusu başvuru sahibinin davacı değil davalı Şirket olduğu, bu duruma göre ilk derece mahkemesinin açıklanan gerekçesinin somut olayla uyuşmadığı, diğer taraftan bir an için davacı ve davalı ibarelerinin sehven birbirleri yerine kullandıkları kabul edilse dahi bu halde de, kısa karar ile gerekçe arasında çelişki yaratılmış olacağı, çünkü ilk derece mahkemesinin taraf markaları arasında iltibas bulunduğuna ilişkin gerekçesine göre dava konusu YİDK kararının yerinde olmadığı kabul edildiğinden davanın kabulünün gerektiği, ancak ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu husus, az yukarıda açıklanan kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2-İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 08/10/2020 gün ve 2018/159 E. – 2020/316 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinden, talebi halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 09/02/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip