Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/484 E. 2023/580 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/484
KARAR NO : 2023/580
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2020
NUMARASI : 2020/110 E. – 2020/424 K.

DAVACI : … – (T.C. No: …)
VEKİLİ :
DAVALI : 1-…
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/12/2020 tarih ve 2020/110 E. – 2020/424 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” markasıyla 1997 yılından beri faaliyette bulunduğunu, ilk marka tescilinin bu tarihte gerçekleştirildiğini, 182698 sayılı markasının 30.06.1998 yılında, 2014/82278 sayılı markasının 02.07.2015 yılında, 2017/75680 sayılı markasının ise 18.01.2018 yılında tescil edildiğini, müvekkili tarafından 1997 yılından beri 14. sınıfta, birkaç sene sonrada 26. sınıfta faaliyet gösterilen “…” markasının TURKPATENT tarafından herhangi bir problem yaşanmaksızın tescil edildiğini, müvekkilinin yaptığı tescillere dayalı olarak yine saat ve saat sektöründe önceden beri faaliyet göstermesi nedeniyle 14, ve 26. sınıflarda “… …” ibareli marka başvurusunu yaptığını, tescil başvurusuna davalılar tarafından, itiraz edildiğini, yapılan itirazlar neticesinde marka başvurularının rededildiğini, müvekkilinin mal ve hizmet sınıfının 14 ve 26. sınıflardan oluştuğunu, müvekkilinin 1997 yılından beri işbu dava dışında bulunan “…” markasına ilişkin ilgili sınıf ve emtialarda önceye dayalı kullanımının bulunduğunu, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, YİDK tarafından davalının tanınmışlığından haksız yarar sağlanma ihtimalinin bugünkü şartlara göre 14 ve 26.sınıflarda değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, ancak müvekkilinin 14 ve 26. sınıf dışında farklı sınıfta bu markanın tescil başvurusunu gerçekleştirmesi halinde davalının bugünkü şartlara göre tanınmışlık iddiasının dikkate alınarak bu markadan haksız yarar sağlama durumunun mevcut olup olmadığını incelemesinin mümkün olacağını, davalı markası ile müvekkili markasının kavramsal, görsel, işitsel ve bütünsel olarak birbirinden farklı olduğunu, müvekkilinin söz konusu markayı ilgili mal ve hizmet sınıfında kullanmakta hukuki yararının bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-2022 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin uluslararası alanda faaliyet gösteren ve hazır giyim, çanta, ayakkabı, parfüm, kozmetik ve aksesuar gibi geniş ürün çeşitliliğine sahip alanında lider firmalardan biri olduğunu, dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut bulunduğunu, taraf markalarının esas unsurlarının aynı olduğunu, müvekkili markasının tanınmış bulunduğunu, davacıya ait eski tarihli markaların dayanak teşkil edebilmesi için her şeyden önce esas unsurunun “…” şeklinde vurgulu bir biçimde öne çıkarılan markalar olması ve işbu dava kapsamına konu olan markanın aynısı olması gerektiğini, davacı marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu 2019/22535 sayılı ve “… …” ibareli davacı marka başvurusu ile itiraza mesnet gösterilen davalı markalarının benzer olduğu, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan malların da davalı yana ait önceki tarihli markalar kapsamında yer alan mallarla aynı, aynı tür ya da benzer nitelikte bulunduğu, davalının … esas unsurlu markasının tanınımış marka olduğu ve somut olayda tanınmışlığın iltibası arttıran bir unsur teşkil ettiği, davacının önceki tarihli markalarının müktesep hak karinesine dayanak teşkil edemeyeceği, dava konusu YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkilinin 14. ve 26. sınıflarda yer alan mallarda, 1997 yılından beri “…” markasıyla faaliyet gösterdiğini, ilk marka tescilinin de 1997 yılına dayandığını, sonraki yıllarda da söz konusu ibareyi sorunsuz biçimde tescil ettirdiğini, bu tescillerin serisi niteliğinde olan dava konusu başvurunun yapıldığını, ancak bu başvurunun davalı tarafın itirazı üzerine reddedildiğini, itiraza mesnet markaların kapsadıkları mal ve hizmetler ile müvekkili başvurusu kapsamında yer alan malların farklı olduklarını, ayrıca müvekkilinin 1997 yılından beri söz konusu markayı kullanması nedeniyle başvuru konusu ibare üzerinde müktesep hakkının olduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespitlerin hatalı bulunduğunu, kaldı ki taraf markalarının kavramsal, görsel ve işitsel olarak benzer olmadıklarını, müvekkili markasının ayırt edici olduğunu, müvekkilinin davalılarla farklı sektörde faaliyet gösterdiğini, davalı markalarının tanınmış olmalarının başvurunun reddini gerektirmediği gibi bu tanınmışlığın müvekkilinin ilk marka tescil tarihi itibariyle değerlendirilmesinin gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacı tarafından 2019/22535 sayılı “… …” ibareli marka başvurusunun yapıldığı, davalı … tarafından 2005/05906, 191469, 2014/74964, 2014/63022, 2013/22543, 2012/30597 ve 2004/56579 sayılı “…” asıl unsurlu markalara dayalı olarak başvuruya itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığınca karıştırılma ve tanınmışlık gerekçelerine dayalı itirazın yerinde bulunarak başvurunun reddine karar verildiği, bu karara davacı tarafından yapılan itirazın ise YİDK’in 2020-M-2022 sayılı kararı ile reddedildiği ve kararın 23.03.2020 tarihinde davacıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
İşbu dava YİDK kararının iptali istemine ilişkin olup bu tür davaların … ile birlikte marka başvurusuna itiraz eden kişi ya da kişilere karşı açılması gerekmektedir. Somut olayda, davacının marka başvurusuna yalnızca davalı … tarafından itiraz edilmiş, davalı Kurumun Dairemize gönderdiği 25.04.2023 tarihli yazıda da ayrıca belirtildiği üzere diğer davalı …nin ise herhangi bir itirazı olmamıştır. Bu itibarla, davalı Şirkete karşı husumet yöneltilmesi doğru olmadığından ve bu husus kamu düzenine ilişkin bulunduğundan mahkemece bu davalı yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken bu davalı yönünden de esasa ilişkin nedenlerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda belirtildiği üzere dava konusu marka başvurusuna davalı … tarafından 2005/05906, 191469, 2014/74964, 2014/63022, 2013/22543, 2012/30597 ve 2004/56579 sayılı markalara dayalı olarak itiraz edilmiştir. Ancak, bu markalardan 2014/74964, 2014/63022, 2013/22543, 2012/30597 ve 2004/56579 sayılı markaların …’e ait olmadığı, bu markaların dava konusu marka başvurusuna itirazı olmayan diğer davalı Şirkete ait bulunduğu, dosya kapsamındaki marka tescil belgelerinden anlaşılmaktadır. Bu durumda, belirtilen markaların sahibi olmayan davalı …’in, anılan markalara dayanması mümkün değildir. Davalı … ile diğer davalı Şirket arasında ticari ilişki bulunması da varılan sonucu değiştirmemektedir. Zira, söz konusu markalar, ayrı tüzel kişiliği haiz … Şirketine ait olup, bu Şirketin de dava konusu marka başvurusuna itirazı bulunmamaktadır. O halde, ilk derece mahkemesi kararının yalnızca davacı tarafça istinaf edildiği de gözetildiğinde eldeki uyuşmazlık, marka başvurusuna itiraz eden davalı …’e ait 2005/05906 ve 191469 sayılı markalar ile dava konusu başvuru arasında karıştırılma tehlikesinin olup olmadığı, bu markaların tanınmış marka bulunup bulunmadıkları, şayet bu markalar tanınmış ise SMK’nın 6/5 madde koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru “… …” ibareli olup, başvurunun asli unsurunu “…” ibaresi oluşturmaktadır. Zira başvuruda yer verilen “…” ve “…” ibarelerinin ayırt ediciliğe bir katkıları yoktur. Davalı …’e ait 2005/05906 sayılı marka “…”, 191469 sayılı marka ise “… …” ibarelidir. Görüldüğü üzere bu markaların da asli unsurları “…” ibaresinden oluşmaktadır. Bu durumda, taraf markalarının asli unsurlarının aynı olduğu ve taraf markaları arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğu açık olup, bu husus ilk derece mahkemesinin de kabulündedir.
Taraf markalarının kapsamlarının karşılaştırılmasına gelince; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere mal ve hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı değerlendirilirken her iki grup mal ve hizmetlerin aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip bulunup bulunmadığı, hammadde-mamul ilişkisinin olup olmadığı, birbirlerini bütünleyici/tamamlayıcı olup olmadıkları gibi hususlarının dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre, dava konusu markanın kapsamında 14. ve 26. sınıfta yer alan mallar bulunmaktadır. Davacının 2005/05906 sayılı markası 3,6,9,2021,24. sınıf malları, 191469 sayılı markası ise 3. sınıf malları kapsamaktadır. Dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, bu mallar arasında SMK’nın 6/1 maddesi anlamında bir benzerlik yoktur.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde; her ne kadar dava konusu başvuru ile davalı …’e ait 2005/05906 ve 191469 sayılı markalar arasında işaret benzerliği mevcut ise de marka kapsamlarındaki mallar arasında benzerlik bulunmadığından, diğer bir deyişle taraf markaları arasında emtia benzerliğine ilişkin koşul gerçekleşmediğinden, somut olayda SMK’nın 6/1 maddesi koşulları bulunmamaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce yukarıda açıklanan hususlara aykırı olan dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Her ne kadar dava konusu başvurunun tanınmışlık nedeniyle reddine karar verilmiş ise de dosya kapsamındaki bilirkişi raporunda, davalı …’e ait olan markaların değil, dava konusu marka başvurusuna itirazı olmayan diğer davalı … şirketine ait markanın tekstil sektörü bakımından tanınmış olduğu açıklandığından ve dosyadaki deliller ile davalı … markalarının tanınmışlığı ispat edilemediğinden, bu nedenle dava konusu başvurunun reddine ilişkin YİDK kararı da yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince, davalı Şirketin pasif husumetinin bulunmadığı, dava konusu başvuru ile davalı … markaları arasında ise karıştırılma tehlikesinin olmadığı, dolayısıyla SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının oluşmadığı, yine davalı …’e ait markaların tanınmışlıklarının ispat edilemediği, buna göre davacı başvurusunun reddine ilişkin YİDK kararının yerinde olmadığı gözetilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 24/12/2020 gün ve 2020/110 E. – 2020/424 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,

2-Davalı … aleyhine açılan davanın HUSUMETTEN REDDİNE,
3-Davalılar … ve … aleyhine açılan davanın KABULÜ ile YİDK’in 18.03.2020 tarih, 2020-M-2022 sayılı kararının İPTALİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 125,5‬0-TL bakiye harcın davalılar … ve … tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,

5-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden istinaf kanun yoluna başvuranın aleyhine olacak biçimde hüküm kurulamayacağından İlk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/1 maddesi gereğince 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
6- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılar … ve … alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 221,70-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 98,00-TL tebligat ve posta masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.281,8‬0-TL yargılama giderine 54,40-TL başvurma harcı, 54,40-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.390,6‬0 TL’nin davalılar … ve … alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar tarafından ilk derece yargılaması sırasında ve istinaf aşamasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından, bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 04/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.