Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/454 E. 2023/149 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/454 – 2023/149
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/454
KARAR NO : 2023/149
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2020
NUMARASI : 2020/167 E. – 2020/364 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün ve Haksız Tespiti ve Önlenmesi

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/12/2020 tarih ve 2020/167 E. – 2020/364 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin … sayılı “…” ve … sayılı “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin “www…..com” adlı internet sitesinin içerik sağlayıcısı olarak faaliyet gösterdiğini, bu internet sitesinin tüketicilerin, satın aldıkları mal ve hizmetler ile ilgili görüş ve düşüncelerini, kişisel bilgileri açıklamadan, ücretsiz olarak yazabildikleri bir online şikayet platformu olduğunu, söz konusu internet sitesinde, müvekkili hakkında 01.06.2020 tarihi itibariyle 334 şikayet yayımlandığını, markanın izni ve haberi olmadan tüketicilerin bu siteye girerek ya da yönlendirilerek hiçbir kontrol mekanizması olmadan şikayetlerini, markanın adı, logosu ve yazılan tüm şikayetlerin ürün görsellerinin yayımlandığını, müvekkili, hakkında yazılan şikayetlere cevap vermek, konuya ilişkin açıklama yapmak ve müvekkili şirketin kendisini aklamak adına şikayet edenin kimlik bilgisini öğrenmek istediğinde markanın siteye kurumsal üye olmak ve “www…..com” sitesine üye olabilmek için de yıllık üyelik ücreti ödemek zorunda olduğunun belirtildiğini, davalı şirketin markalardan üyelik ücreti talebinin haksız rekabet oluşturduğunu ve hukuka aykırı olduğunu, bu yönde Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.11.2015 tarih ve 2015/5144 E.-2015/12411 K. sayılı kararı ile Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.11.2018 tarih ve 2018/548 E.-2018/852 K. sayılı kararlarının bulunduğunu, buna rağmen davalı şirketin “www…..com” adlı sitesinde izinsiz olarak yer verdiği markalardan üyelik ücreti talebinde bulunmaya devam ettiğini, bir marka hakkında şikayet yazan kişinin o markadan alışveriş yapıp yapmadığına, o markanın müşterisi olup olmadığına yönelik hiçbir kontrol mekanizmasının bulunmadığını, şikayet yazan kişinin o markaya zarar vermek isteyen bir kişi olma ihtimalinin de bulunduğunu, bir markanın değerinin o markanın itibarı ile ölçüldüğünü, marka değerinin o markanın olumlu anlamda tanınmışlığı ve tüketici ve kullanıcı yorumları, geri bildirimleri ile şekillendiğini, tüketicilerin bu siteye yazdıkları yorumlara ilişkin doğruluk değerlendirme ve denetiminin yapılmaması, şikayetçi kimlik bilgilerinin gizli olması ve yorum yazmanın çok kolay olmasının bu platformu kötü niyetli kullanımlara çok açık hale getirdiğini, davalı şirket tarafından müvekkili şirkete düzenli olarak hakkında yazılan şikayetlerle ilgili bildirim yapıldığını, davalının müvekkili şirkete marka değerini koruması için üye olması yönünde baskı yaptığını, teklif mektubu sunduğunu, sitede hakkında yazılı şikayetler karşısında cevap hakkını kullanamayan ve bu sebeple rakipleri karşısında müşterilerine karşı ilgisiz bir konuma düşen müvekkili şirket tarafından davalıya ihtarname gönderildiğini, kurumsal üye olan şirketlerin şikayetçi bilgilerini derhal ve hatta şikayet yayınlanmadan görüntüleyebildiklerini, kurumsal üye olan şirketlerin şikayete verdiği cevapların derhal web sitesinde yayınlandığını, şikayetin çözümlendiğine ilişkin bilginin tüketiciler tarafından görüntülenebildiğini, halbuki davalı Şirket tarafından kurumsal üye olmayan müvekkili şirket hakkında şikayet yazanlarının kim olduğunu tespiti ve şikayete cevap verilmesinin imkansız olduğunu, tüketicilerin şikayetlerinde müvekkili markanın müşterilerine geç dönüş yapan bir şirket olduğuna yönelik de şikayetlerde bulunduklarını, davalı şirketin bu durumu da müvekkili şirkete karşı baskı aracı haline getirdiğini, davalı şirketin markaların Google arama sonuçlarından faydalanarak Google reklamlarından oldukça yüksek gelir elde ettiğini, başka site ve uygulamaların hiçbirinde tüketicilerin yorumları koz olarak kullanılarak markalardan üyelik ücreti talep edilmediğini, ileri sürerek, müvekkiline ait “…” ve “…” markalarına davalı şirketçe markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkiline ait internet sitesinin 2001 yılında kurulduğunu, birçok tüketici açısından vazgeçilmez bir hak arama platformu haline geldiğini, platformun içeriklerinin tamamen üye kullanıcılar tarafından oluşturulduğunu, sitenin içeriklere müdahale etmediğini ve üretici, müşteri ve son kullanıcı arasında etkin, tarafsız bir yer sağlayıcı ve çözüm platformu olduğunu, siteye şikayet yazabilmek için şikayetçinin üye olması, üye olmak için de SMS onayı gerektiğini, içeriklerin sadece şikayetçi tüketiciler tarafından oluşturulduğunu, bu şikayetlerin site tarafından sadece adaba ve ahlaka uygun olup olmadığı noktasında incelendiğini, şikayetçinin iletişim bilgilerine erişmek ve cevap vermek haklarının üye olsun olmasın tüm firmalara sağlandığını, platformun üye firmalardan aldığı ücretin, kendileri için aylık, dönemlik ve yıllık şikayet endekslerine ve haklarında yapılan şikayetlerin raporlanmasına yönelik verilen hizmetin karşılığı olduğunu, üye olan firmaların belirli bir süre aralığında haklarında ne kadar şikayet yapıldığını, hangi ürünlerden ne tür şikayetler aldıklarını grafikler eşliğinde hazırlanan raporlarla birlikte görüp bilgi sahibi olduklarını, böylece müşterilerine daha kaliteli hizmet sunma imkanına sahip olduklarını, şikayetin kaldırılması talebinde ve şikayetin altına cevap metnini yayınlatma talebinde para talebinde bulunulmadığını, davacı firmanın tüketicileri memnun etmek yerine müşterilerinin sesini kısma ve yaşattığı mağduriyetin tüketiciler tarafından görülmesini engelleme çabasına giriştiğini, davacı firmanın tek derdinin hakkında yazılan şikayetlerin ve tüketici mağduriyetinin ifşa olması ve bu nedenle ticari kaygılar duyması olduğunu, davacı firmanın bugüne kadar muhtelif zamanlarda yaptığı yüzün üzerindeki taleplerinin tamamının “şikayetçi iletişim bilgisi talebi” şeklinde olduğunu, bu taleplerinin de tümüyle karşılandığını, müvekkili firmanın iş modelinin davacı firmayı ilgilendiren bir husus olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, marka ihlalinin sözkonusu olabilmesi için, işaretin kullanımının markanın asli fonksiyonunu tehlikeye atması gerektiği, markanın asli fonksiyonunun ise, tüketiciye, markayı taşıyan mal ve/veya hizmetlerin hangi işletmeden geldiğini, malı veya hizmeti üretenin kim olduğunu göstermesi olduğu, platform üzerinde tüketicilerin davacı firmadan aldıkları hizmetler hakkında olumlu ya da olumsuz düşüncelerini paylaştığı, ancak ilgili marka altında bir mal ya da hizmet sunumu olmadığı, ayrıca markanın sahibi ya da menşei hakkında yanıltıcı nitelikte bir bilgi paylaşımının da bulunmadığı, bu nedenle, davacı markasının davalının internet sitesindeki kullanımların 6769 sayılı SMK’nın 7. maddesi kapsamında sayılan kullanımlardan olmadığı, teknolojinin gelişmesiyle beraber tüketici şikayetlerinin davalı şirkete ait platforma benzer sitelerde paylaşılmasının oldukça doğal bir durum olduğu, şikayetlerin münhasıran sanal platformlarda yayınlanmasının tek başına haksız rekabet teşkil etmeyeceği, ancak, davacı hakkında tüketiciler tarafından şikayet metinleri yazıldıktan sonra “….com” adlı sitede herkesin görebileceği şekilde yayınlanmadan önce davalı şirket tarafından davacı … … A.Ş.’ye süre verilerek düzeltme hakkının kullanılması gibi bir uygulamanın bulunmadığı, davacı şikayet yazan ve şikayetleri yayınlanan tüketicilerin bilgilerini talep ettiğinde dahi davalının yıllık kurumsal üyelik için ücret teklifinde bulunduğu, her ne kadar davalı tarafından üye olsun olmasın tüm şirketlerin şikayet yazan tüketicilerin bilgilerine ulaşabildiği ve cevap verme hakkı bulunduğu belirtilse de davacının her bir şikayet için tek tek e-posta ile müşteri numaralarını belirterek iletişim bilgileri için talepte bulunduğu, 30 civarındaki taleplerinden sadece 3-4 tanesine cevap verilirken kalan çoğunluğuna herhangi bir cevap verilmediği, cevap verilenler için de davacının cevap metinlerinin herkesçe görülecek şekilde platformda yayımlanmadığı, bu hususlar göz önüne alındığında internet sitesinde hakkında şikayet olan firmaların fiilen cevap ve düzeltme hakkını kullanabilmek için ücretli kurumsal üye olmalarının zorunlu tutulmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve ayrıca platforma kurumsal üye olan şirketler ile kurumsal üye olmayan rakip diğer şirketler arasında haksız rekabet hali meydana geleceği, davacının davalıya ait platform üzerinde bilgi alma, cevap ve düzeltme hakkını kullanamamasının haksız rekabet hali teşkil ettiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalı eyleminin davacıya ait “…” ve “…” markaları dolayısıyla haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve haksız rekabetin önlenmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde haksız rekabet teşkil eden uygulamaya müvekkilinin markasının da dahil edildiğini, marka ve logosunun izni ve bilgisi olmadan yayımlandığını, bunun ticari kullanım niteliğinde olduğunu, Google’ da markalarla ilgili aramalarda davalının o markayla ilgili sayfalarının çıktığını, bunun da davalıyı arama platformunda tıklanan bir site yaptığını, böylece davalının Google’dan para kazandığını, davalının müvekkiline zarar verdiğini ve marka itibarı üzerinden kazanç modeli oluşturduğunu, SMK’nın 7/3-d maddesi anlamında kullanım ile marka hakkına tecavüz edildiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının kısmen ret yönünden kaldırılarak davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacıya ücretsiz cevap hakkı tanındığını ve üye olan ve olmayan firmalar arasında ayrım yapılmadığının kanıtlandığını, az sayıda iletişim bilgisi talebine cevap verildiğinin gerçek dışı olduğunu, 30 değil 179 talebe cevap verildiğini, şikayetçilerin kimlik bilgileri kendilerinde de bulunmadığından paylaşılmasının mümkün olmadığını, iletişim bilgilerinin öğrenilmesi kapsamında cevap hakkından tüm firmaların yararlandığını, firmaların nasıl yararlanacağına müvekkilinin karar verebileceğini, davacıyla ilgili olarak karar tarihinden sonra kendilerin 98 şikayetin ulaştığını, şikayetleri yayımlayamamaları nedeniyle 98 mağdurun sesini duyuramadığını, ücret teklifinin cevap hakkı için değil bir takım ekstra bilgiye erişim için olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve her ne kadar davalı vekilince, üye olayan firmalara da ücretsiz cevap hakkının tanındığı bildirilmişse de, mahkemece görüşüne başvurulan 26.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, davacı şirket şikayette bulunan tüketicilerin bilgisini istediğinde davalının kurumsal üyelik için ücret teklif ettiği, davacının taleplerinin tamamına cevap vermediği, cevap metinlerini herkesin göreceği şekilde yayımlamadığı; davacı tarafından dosya sunulan deliler arasında yer alan ve davalı tarafça davacıya gönderilen 02.08.2018 tarihli mailde ise kurumsal üyelere panel hazırlandığının, bu panel üzerinden kişi iletişim bilgilerinin tamamının görüntülenebildiğinin, şikayetlere panel üzerinden cevap verilebildiğinin, şikayetler yayımlanmadan haberdar olunabileceğinin, kullanıcılarla hızlı çözüm sürecine girilebileceğinin, üyelik bedelinin şikayet sayısına göre belirlendiği hususlarının belirtildiği, kurumsal üye olmayan davacının hakkında internet sitesinde yer alan şikayetlerle ilgili tüketicilerin iletişim bilgilerini alabilmek amacıyla her tüketici için ayrı mail göndermesinin gerektiği; davalının bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde şimdiye kadar 179 talebe cevap verdiğine ilişkin olarak sunduğu listede ise davacının taleplerinin karşısında “…” ibaresinin yer aldığı, davanın bu şekilde kurumsal üyelere ayrıcalık tanıdığı, bu durumda, davalının, kendisine ücret ödeyerek üye olan firmalara verilen öncelik hakkı ile şikayetin yayınlanmadan çözülmesi imkanını tanıması, buna karşılık üye olmayan şirketlerin ise ancak haklarındaki şikayetler internet sitesinde yayınlandıktan sonra bu imkana sahip olmalarının haksız rekabet teşkil ettiği, zira, üye şirketlere şikâyetleri yayınlanmadan çözme imkânı sağlanırken, üye olmayan şirketlere bu imkanın verilmediği, bu suretle davalı sitesine ücret ödeyerek üye olan şirketler yararına bir avantaj sağlandığı, davalının bu şekildeki eyleminin, piyasadaki şirketleri davalı sitesine üye olmaya zorladığından, iyi niyetli ve ticari dürüstlüğe uygun bir eylem olarak kabulünün mümkün olmadığı, tüm bu nedenlerle, davalının kendisine üye olan firmalara verdiği öncelik hakkını, davacı şirkete vermemesinin haksız rekabet teşkil ettiği, nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02.03.2020 tarih, 2019/3986 E.- 2020/2200 K. sayılı ilamının da bu yönde olduğu, öte yandan söz konusu platformun yapısı gereği şikâyet edilen veya hakkında olumlu görüş bildirilen şirketlerin markalarının belirtilmesinin zorunluluk arz ettiğinden SMK’nın 29. maddesi kapsamında bir fiilin söz konusu olmadığı, marka hakkına tecavüz yönünden davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 179,90’ar-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 59,30’ar-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,60’ar-TL’nin taraflardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında taraflarca yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/02/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 13/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.