Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/453 E. 2023/463 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/453 – 2023/463
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/453
KARAR NO : 2023/463
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2018
NUMARASI : 2017/401 E. – 2018/302 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Tescili

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/07/2018 tarih ve 2017/401 E. – 2018/302 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin … sayılı “…” ibareli marka başvurusuna, davalı Şirketin … sayılı “…” ibareli markasını gerekçe göstererek yaptığı itirazın Markalar Dairesi Başkanlığınca kabul edilerek, başvurularının 9. ve 36. sınıf mal ve hizmetler yönünden kısmen reddine karar verildiğini, bu karara karşı yaptıkları itirazlarının da dava konusu YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, markalarda ortak olan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, ayrıca müvekkilinin önceki markalarından kaynaklı müktesep hakkının olduğunu, redde mesnet markanın kullanılmadığını ileri sürerek YİDK’ın 2017-M-6776 sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tüm emtia yönünden tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, taraf markaları arasında iltibas koşullarının oluştuğunu, davacının dava konusu ibare üzerinde müktesep hakkının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu ibarenin uyuşmazlık konusu 36. Sınıf “gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” açısından 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca tanımlayıcı bulunduğu, mutlak tescil engelinin resen nazara alınması gerektiğini, başvurunun bahsi geçen hizmetler yönünden bu nedenle reddinin gerektiğini, dava konusu YİDK kararında bu hizmetler yönünden ret gerekçesi farklı olsa da YİDK kararının sonucu itibariyle isabetli bulunduğu, diğer yandan uyuşmazlık konusu 9. ve 36. sınıf mal ve hizmetler yönünden, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’ nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu, davacının tanınmışlık ve müktesep hak iddialarının yerinde bulunmadığı, redde mesnet markanın kullanılmaması nedeniyle davalı Şirketin kötü niyetli olduğu iddiasının da yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında benzerlik bulunmadığını, markalarda ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, bu nedenle anılan ibarenin iltibasa neden olmayacağını, ayrıca redde mesnet markanın ayırt ediciliğinin düşük bulunduğunu, müvekkilinin başvurusunda yeterli ayırt ediciliğin sağlandığını, müvekkilinin “… …” ibareli markaları nedeniyle kazanılmış hakkının bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, marka başvurusunun kısmen reddine dair YİDK kararının iptali istemine ve başvurunun tescili istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacı Şirketin, 9.,35.,26.,38.,41. ve 42. sınıf mal ve hizmetlerde tescili için, … sayılı ve “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, davalı Şirketin “…” ibareli markalarına dayalı olarak iltibas iddiasıyla başvuruya yaptığı itirazının Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edilerek dava konusu başvuru ile davalı Şirketin … sayılı ve “…” ibareli markası arasında iltibas bulunduğu gerekçesiyle başvurunun 9. sınıf malların tamamı ile 36. sınıfta yer alan “gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri, gümrük müşavirliği hizmetleri” yönünden kısmen reddine karar verildiği, davacı Şirketin bu karara karşı yaptığı itirazının da YİDK’ın 2017-M-6776 sayılı kararıyla reddedildiği, anılan kararın başvuru sahibi davacıya 21.08.2017 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü sürenin son günü 21.10.2017 tarihinin cumartesi gününe rastladığı gözetildiğinde, 23.10.2017 tarihinde açılan işbu davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu başvuru tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408-409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, dava konusu başvurunun reddedildiği uyuşmazlık konusu 9. ve 36. sınıf mal ve hizmetler, redde mesnet … sayılı marka kapsamında da aynen yer aldığından somut olayda emtia benzerliğine ilişkin koşulun gerçekleştiği anlaşılmıştır.
İşaretlerin karşılaştırılmasına gelince, dava konusu başvuru “…” ibaresinden oluşmaktadır. Redde mesnet … sayılı marka da “…” ibareli olup, somut olayda uyuşmazlık “…” ibaresinin taraf markalarında ortak olarak yer almasının iltibasa sebebiyet verip vermeyeceği noktasında toplanmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığı değerlendirilirken, markaların birbirlerine olan görsel, sescil ve kavramsal benzerlikleri yanında, markaya konu unsurların ayırt edicilik gücünün de dikkate alınması gerekir. Bu kapsamda yapılan değerlendirmede, dava konusu başvuruda yer alan “…” ve “Kredi” ibarelerinin gerek münferit gerekse de “…” olarak ,uyuşmazlık konusu 9. ve 36. sınıf mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliğinin düşük bulunduğu, ayırt ediciliği düşük markaların koruma düzeyinin düşük tutulması gerektiği, böyle durumlarda küçük farklılıkların dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabileceği, dava konusu başvurunun da bir bütün olarak “…” ibaresinden oluştuğu ve başvuruda yer alan “…” ibaresi ile yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı kanaatine varıldığından dava konusu başvuru ile redde mesnet … sayılı marka arasında, işaretler yönünden benzerlik bulunmaması nedeniyle, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas koşullarının oluşmadığı kabul edilmiş, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kabulü yerinde görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporlarındaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Öte yandan, ilk derece mahkemesince dava konusu başvurunun uyuşmazlık konusu 36. sınıf “gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” yönünden tasviri nitelikte bulunması nedeniyle dava konusu başvurunun anılan hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca da tescilinin mümkün olmadığı, mutlak tescil engelinin resen nazara alınması gerektiği, başvurunun bahsi geçen hizmetler yönünden bu nedenle reddinin gerektiği, dava konusu YİDK kararında anılan hizmetler yönünden red gerekçesi farklı olsa da sonucu itibariyle YİDK kararının yerinde bulunduğu gerekçesiyle de davanın reddine karar verilmişse de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2012/2649-2013/16149 E/K sayılı ilamında da belirtildiği üzere, dava konusu başvurunun iltibas nedeniyle kısmen reddine dair YİDK kararının iptali istemiyle açılan işbu davada, dava konusu edilen YİDK kararında tartışılmayan hususların dikkate alınması mümkün bulunmadığından ilk derece mahkemesinin bu gerekçesi de yerinde bulunmamıştır.
Ayrıca, davacı vekili dava dilekçesinde, müktesep hak iddiasında bulunmuşsa da, dava konusu başvuru sahibi davacının, davalı Kurum nezdinde ileri sürmediği bu iddiasının işbu davada dinlenilmesi mümkün olmadığı gibi taraf markaları arasında iltibas koşullarının bulunmadığı kanaatine varıldığından, davacının bu iddiası sonuca da etkili değildir.
Her ne kadar davacı tarafça, dava konusu başvurunun tescil edilmesi talep edilmiş ise de YHGK’nun 22.03.2017 tarih, 2017/78-521 E.K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere mahkemelere tescil isteminin kabulü ya da reddi yönünde tanınmış bir yetki bulunmadığından ve tescil işleminin idari nitelikte bir işlem olup Kurul kararının kabulüne bağlı doğal bir sonuç olduğundan davacının bu talebi yerinde görülmemiş, anılan talep ayrı bir dava olarak nitelendirilemeyeceğinden bu talebin reddi nedeniyle davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında, uyuşmazlık konusu 9 ve 36. sınıf mal ve hizmetler yönünden, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/07/2018 gün ve 2017/401 E. – 2018/302 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile… YİDK’ın 2017-M-6776 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davacı tarafın, marka başvurusunun tescili talebinin reddine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 148,5‬0-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 371,50-TL tebligat gideri ile istinaf aşamasında yapılan 60,00-TL tebligat ve posta gideri, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 2.393,60-TL yargılama giderine, 31,40-TL peşin harç, 31,40-TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.456,40‬-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 06/04/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.