Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/436 E. 2023/335 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/436 – 2023/335
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/436
KARAR NO : 2023/335
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2020
NUMARASI : 2019/67 E. – 2020/165 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararı İptali – Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/09/2020 tarih ve 2019/67 E. – 2020/165 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirketin “…” ibareli marka tescil başvurusunun 5/1-a-c-d, 6/f-9 ve 18/f-1 maddeleri uyarınca tescil başvurusu yapılan sınıflarda tanımlayıcı ibare olması nedeni ile tescilinin mümkün bulunmadığını, dava konusu “…” ibaresinin sektöründeki pek çok firma tarafından kullanılan bir ibare olduğunu, bu ibarenin tüketiciler tarafından müşterilere ve abonelere çağın gereklerine uygun şekilde … finans, bankacılık ve tüm mal ile hizmetlerde yatırım ve kredi verilmesi olarak algılanacağını, tanımlayıcı bir ibare olarak algılanacağını, bu nedenle davalının başvurusunun reddinin gerektiğini, davalının 09. Sınıfta “…” ibaresini içeren pek çok marka başvurunun ret edildiğini ileri sürerek YİDK’nın 2018-M-10304 sayılı kararının iptaline, … başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusunun iptaline, hükümsüzlüğüne ve sicilinden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, dava konusu “…” ibareli markanın ayırt ediciliğinin bulunduğunu, tanımlayıcı olmadığını, Türkçe’de kullanılan alışılagelmiş bir kombinasyon olmadığını, kelimelerin bir araya gelerek gerçek manasını terk ettiğini, müvekkilinin kötüniyetli bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin “…” ibareli marka başvurusu ile davacının YİDK kararında geçen tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi açısından iltibas ihtimali oluşmadığı, davalı başvurusunun SMK’nın 6/9 ve MK 2 anlamında kötüniyetli yapıldığının da kanıtlanmadığı, diğer yönden başvuru ibaresinin somut/soyut ayırtediciliği bulunduğu, cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak da belirtmediğinden tanımlayıcı olmadığı, ticaret alanında herkes tarafından kullanılan adlar ve işaretler kapsamına da girmediğinden davalı marka başvurusunun SMK’nın 5/1-a-c-d maddeleri yönünden mutlak ret engeli de oluşturmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkemenin “…” ibaresinin tanımlayıcı olmadığı gerekçesinin yerinde olmadığını, bu ibarenin sektörde pek çok firma tarafından kullanıldığını, bir kimsenin tekeline verilemeyeceğini, söz konusu ibarenin tanımlayıcı olduğunu, ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davanın reddinin yerinde olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, YİDK kararı iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı şirketin “…” ibareli marka başvurusu ile davacının YİDK kararında geçen tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi açısından iltibas ihtimali oluşmadığı, davalı başvurusunun SMK’nın 6/9 ve MK 2 anlamında kötüniyetli yapıldığının da kanıtlanmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki diğer istinaf itirazlarının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- “… …” ibaresi yönünden, tescili talep edilen 9, 35, 36, 38 ve 42. sınıf mal ve hizmetler yönünden 6769 sayılı SMK’nın 5/1-a-c-d maddeleri uyarınca tescil engeli bulunup bulunmadığı yönünde yapılan incelemeye gelince; dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 5/1-a maddesinde, 4. madde kapsamında marka olamayacak işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 4. maddesinde ise “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. O halde, teşebbüslerin mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmesi ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla her türlü işaretin marka olarak tescili mümkündür. Bu madde kapsamında tanımlanan ayırt edicilik, soyut ayırt edicilik olarak kabul edilmektedir. Bir işaretin soyut ayırt ediciliğinin varlığının kabul edilebilmesi için işaretin belli bir bütünlük arz etmesi gerekmektedir. Bütünlük arz etmek, işaretin fark edilebilir, bir bütün olarak tanınabilir, sınırlarının tespit edilebilir olması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, işaretin tüketici tarafından uzun incelemeler sonucu anlaşılabildiği hallerde işaretin bütünselliğinden söz edilemez. Örneğin onlarca meyve sebzeden oluşan bir kompozisyon ya da birçok cümleden oluşan bir paragraf bütünlük şartını sağlamadığından soyut anlamda ayırt edici değildir. İşaret birçok unsurdan oluşsa da, bu unsurların kendi içinde bir bütünlük oluşturması halinde bütünlük şartının sağlandığının kabulü gerekir. Diğer yandan da SMK’nın 5/1-c maddesi uyarınca marka başvurusu “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten” özellikleri taşıyorsa marka olarak tescili mümkün bulunmadığı gibi SMK’nın 5/1-d maddesi uyarınca da, ticaret alanında herkes tarafından kullanılan adlar ve işaretler markanın esas unsuru olarak alınamazlar.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/8510 Esas, 2018/1875 Karar ve 12/03/2018 Tarihli kararına konu uyuşmazlıkta, davacının “…” ibareli marka tescil başvurusunun davalı Kurum tarafından 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c bentleri uyarınca reddine dair kararın iptaline yönelik açılan davanın, başvuruya konu ibarenin “… elektronik kitap” anlamına geldiği, tüketici algısı bakımından elektronik kitap teknolojisinin yanında bu içeriğe interaktif özellikler katılarak elektronik kitap formunun … teknolojiye uyarlandığı yönünde bir algı oluşacağı, markada geçen “…” kelimesinin ayırt edicilik katmaya yetmediği, “… e-kitap” şeklinde kullanımların bulunduğu, günlük hayat içerisinde oldukça yoğun kullanıldığı, bir teknolojiyi tanımladığı, marka algısı oluşturmayacağı, tür ve karakteristik özelliğini tanımlama yanında bu hizmetlerin asgari seviyede kaynağına işaret edebilecek ayırt edici bir işaret olmadığı, Kurumun daha önce benzer ibareleri tescilinin, aynı hatalı değerlendirmeyi sürdürmesini talep hakkını davacı dahil hiç kimseye vermeyeceği gerekçesiyle reddedildiği ve bu kararın Yargıtayca onandığı anlaşılmaktadır.
Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/3539 Esas, 2017/5347 Karar ve 16/10/2017 Tarihli kararına konu uyuşmazlıkta, “…” ibareli markanın tescili için yapılan başvurunun 9. Sınıftaki bir kısım emtia bakımından 556 sayılı KHK’nın 7/a ve 7/c maddeleri uyarınca reddedilmesi üzerine açılan davanın, başvuruya ve davaya konu işaretin “…” ibaresinden oluştuğu, “…” kelimesinin İngilizce de “zeka, akıl” anlamına, “…” ibaresinin ise “denge sağlayan kişi veya nesne” anlamına geldiği, işaretin tescili istenen mallar yönünden ayırt ediciliğinin bulunmadığı, doğrudan tanımlayıcılık taşıdığı, ibarenin bir kişinin tekeline verilemeyeceği, bu ifadenin birçok alandaki test cihazlarında yaygın olarak kullanıldığı gerekçesiyle reddine dair verilen kararın Yargıtayca onandığı görülmektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/8971 Esas, 2016/3907 Karar ve 11/04/2016 Tarihli kararına konu uyuşmazlıkta da, “…+şekil” ibareli marka tescil başvurusunun “Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri” yönünden 556 Sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca kısmen reddedilmesi üzerine mahkemece 556 Sayılı KHK’nın 7/1-a,c ve d bentleri uyarınca tescil engelinin bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın Yargıtayca onanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava ve başvuru konusu “…” ibaresi, ilişkin olduğu mal ve hizmetlerden bağımsız olarak değerlendirildiğinde, başvuru, “…” ve “…” ibarelerinin düz yazı ile yazılmasından ibaret olup, başvuruda yer alan şekil unsuru, herhangi bir ayırt edicilik içermemektedir. “…” kelimesi “gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, akil” anlamlarına gelmekte olup “…” kelimesinin ise, bir girişime, bir işletmeye, işleyebilmesi, gelişebilmesi için gereken parayı ve krediyi sağlamak işi anlamındadır. Dava konusu “…” ibaresi ilk kez duyulduğunda ya da görüldüğünde, ortalama tüketiciler nezdinde, bilişim yoluyla verilen bir hizmeti çağrıştıracağı ve marka algısı yaratmayacağı gibi 6769 sayılı SMK’nın 5/1-a-c-d maddeleri uyarınca tescil engeli bulunduğu da anlaşılmaktadır.
Bu itibarla mahkemece; dava konusu “…” ibaresinin başvuru kapsamında bulunan tüm mal ve hizmetler yönünden, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-a, c ve d maddesi gereğince marka olarak tescil edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/09/2020 tarih ve 2019/67 E. – 2020/165 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, Türk Patent ve Marka Kurumunun 2018-M-10304 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Davalı şirket adına tescil edilen … sayılı “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZÜĞÜ ile sicilden terkinine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 179,90.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 135,5‬0.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 125,40.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı, 87,00.TL tebligat ve posta giderleri toplamından oluşan 2.174,5‬0 TL yargılama gideri ve 44,40.TL başvurma harcı, 44,40.TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.263,3‬0.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/04/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.