Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/421 E. 2023/72 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/421 – 2023/72
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/421
KARAR NO : 2023/72
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/10/2020
NUMARASI : 2019/325 E. – 2020/305 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/10/2020 tarih ve 2019/325 E. – 2020/305 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin, 2004 tarihinde özel bir kanunla haberleşme ve iletişim alt yapısını kurmak, işletmek ve ticari faaliyette bulunmak amaçlarıyla kurulduğunu, ilerleyen yıllarda müvekkilinin faaliyet alanına kablo operatörlüğü, kablo alt yapısı ve bu alt yapı üzerinden yürütülen hizmetlerin eklendiğini, müvekkili adına tescilli “…” ibareli pek çok markanın bulunduğunu, bu markaların neredeyse tamamının kapsamında 41. sınıftaki hizmetlerin yer aldığını, bu markaların yıllardır müvekkili tarafından yoğun bir biçimde ve Türkiye çapında kullanılarak tanınmış marka haline geldiğini, müvekkilinin ilgili mevzuatta öngörülen izinleri almak suretiyle “…” ibaresini markasında kullandığını, davalı şahsın ise bu izinleri almadan … sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuruda “…” ibaresinin kullanılması nedeniyle öncelikle başvurunun, mutlak ret nedenleri kapsamında reddedilmesinin gerektiğini, öte yandan davalının markasında esas unsur olarak yer alan “…” ibaresinin, müvekkilinin tescilli ve tanınmış markalarında geçen “…” ibaresi ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalının başvurusunda yer verilen şekil unsurunun tali unsur niteliğinde bulunduğunu, “…” ibarelerinin de tamamlayıcı nitelikte olduğunu ve ayırt edici nitelikten yoksun bulunduğunu, davalının “…” esas unsurlu markasının, müvekkilinin “…” esas unsurlu markalarını, çok küçük farklılıklarla neredeyse birebir içerdiğini, bu ibarelerde sadece son iki harfin değişik olduğunu, markaların işitsel ve anlamsal açılardan da benzer bulunduğunu, davalının markasının, müvekkilinin “…” ibareli seri markalarının bir devamı olarak algılanabileceğini, taraf markalarının birebir aynı hizmetler üzerinde kullanılacağını, davalının başvurusunun tescil edilmesi halinde müvekkilinin tanınmış markalarından haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya ayırt edici niteliğinin zedelenmesi şartlarının gerçekleşmesinin kaçınılmaz olduğunu, bu nedenle davalının dava konusu markasının tescilinin SMK’nın 6/5 maddesi hükmüne de aykırı bulunduğunu, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığını ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-4619 sayılı kararının iptaline ve dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı…vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvurunun SMK’nın 5/1-b maddesi kapsamında ayırt edici nitelik taşıdığı, aynı Kanunun 5/1-c maddesi anlamında bir tescil engelinin bulunmadığı, davalının “Şekil+…” ibareli başvuru markası ile davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi nezdinde başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK’nın 6/1 maddesindeki koşulların bulunmadığı, başvuru markası olan “Şekil+…” ibaresi üzerinde davacının SMK’nın 6/3. maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği iddiasının kanıtlanmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK’nın 6/4-5 maddesindeki tanınmışlıktan kaynaklanan bir tescil engelinin olmadığı, SMK’nın 6/6 maddesi kapsamında bir hak sahipliği ve dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddialarının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, “…” markası SMK mad. 5/1-b-c-g kapsamında marka olarak tescil edilemeyeceğini, başvuruda yer alan “…” ibaresinin, başvuru kapsamında yer alan hizmetler yönünden tanımlayıcı olduğunu, resmi işaretlerin tescil edilebilmesi için yetkili makamlardan izin alınması gerektiğini, dolayısıyla başvurudaki “…” ibaresinin, SMK’nın 5/1-g maddesi kapsamında tescilinin mümkün olmadığını, … Milletine referans yapan bu kelimenin, SMK’nın 5/1-b maddesi kapsamında ayırt ediciliğinin bulunmadığını, coğrafi kaynak belirteceği için de SMK’nın 5/1-c maddesi kapsamında tanımlayıcı olduğunu, başvuruda yer verilen “…” kelimesinin de, kapsamındaki hizmetler yönünden somut ayırt ediciliğinin bulunmaması ve tanımlayıcı olması karşısında “…” ibaresinin, somut ayırt edicilik taşıdığından bahsedilemeyeceğini, müvekkiline ait “…” markaları ile dava konusu “…” esas unsurlu marka arasında SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, müvekkili markasının ayırt ediciliğinin, uzun yıllar süren yoğun kullanım sonucu arttığını, bu hususun hükme esas alınan bilirkişi raporunda gözetilmediğini, dava konusu başvurunun tescili halinde müvekkilinin tanınmış markalarının sulanacağını ve ayırt ediciliklerinin zarar göreceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu başvurunun tek başına “…” ibaresinden oluşmadığı, bir bütün olarak dava konusu başvurunun ayırt ediciliğinin bulunduğu ve tanımlayıcı nitelik taşımadığı, bu itibarla somut olayda herhangi bir mutlak tescil engelinden söz edilemeyeceği, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, markalarda “…” ibaresinin ortak olarak yer almasının karıştırılmaya yol açmayacağı, marka işaretleri arasında benzerlik görülmediğinden, davacı markalarının tanınmışlığından kaynaklanan bir tescil engelinin de olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 125,5‬0-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/01/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 24/02/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.