Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/417 E. 2023/396 K. 27.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/417
KARAR NO : 2023/396
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2020
NUMARASI : 2019/139 E. – 2020/435 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 30/11/2020 tarih ve 2019/139 E. – 2020/435 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı şirket vekili ile davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirketin “…” ibareli markanın 32. sınıfta tescili için başvurduğunu, başvuruya yaptıkları itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa başvurunun müvekkilinin “…” markası ile yoğun görsel, işitsel ve konseptsel benzerlik yarattığını ve kapsamında da 32. sınıf emtianın bulunduğunu, başvurudaki “…” ibaresinin çatı markası olması nedeniyle benzerlik karşılaştırmasında dikkate alınmayacağını, markaların karıştırılması ihtimalinin bulunduğunu ileri sürerek YİDK’nın 25.12.2018 tarih ve 2018-M-11429 sayılı kararının iptaline ve davalı şirketin … sayılı marka başvurusunun hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, “…” ibaresinin ilk kez müvekkili tarafından yaratılıp kullanıldığını, piyasada meşhur ve maruf hale getirildiğini, bu ibareyi taşıyan ilk marka başvurusunun da müvekkili tarafından yapıldığını, müvekkilinin tescilli …numaralı markasının bulunduğunu, davacının başvurusunun müvekkilinin başvurularından sonra yapıldığını, müvekkilinin dava konusu ibareyi ambalajlarında, reklam ve tanıtımlarında, bardaklarında, broşürlerinde uzun süredir kullanmakta olduğunu, davacının itiraza mesnet marka başvurusunun kötü niyetli olarak yapıldığını, YİDK kararının hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli önceki başvurusu – tescilli markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede benzerlik bulunduğu, her ne kadar her iki markada kendi sektörlerinde “…” ve “…” şeklinde ayrı ayrı bilinen ve tanınan markalar çatı ibare olarak yer almış ise de taraf markaları aynı ibareyi taşıdıklarından slogan markalarda bütünsel yaklaşımın ön planda olduğu, diğer yönden davalı başvurusundaki … ibaresinin daha belirgin olarak yazılma seçeneği varken diğer ibareler ile aynı puntoda yer aldığından çatı markasından ziyade markanın bütünü olan “…” ibaresinin öne çıktığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar için ayırdığı satın alma süresi içinde, davalının marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının tescilli markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, başvuru konusu işaret ile davacının markası arasında görsel ve sesçil benzerlik nedeniyle işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar algısı da oluşabileceği, SMK’nın 6/5. maddesindeki tanınmışlık ve SMK’nın 6/9. maddesindeki kötüniyet koşulu oluşmasa da var olan iltibas ortadan kalkmadığından bu iddiaların sonuca etki etmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında işitsel, görsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığını, markalarda ortak yer alan ibarenin karıştırılmaya sebebiyet vermeyeceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, bilirkişi raporunun ve bu rapora dayalı olarak oluşturulan kararın hukuka aykırı olduğunu, başvurudaki “…” ibaresinin başlı başına ayırt ediciliği sağladığını, gerçek hak sahipliğine ilişkin delillerin incelenmediğini, müvekkilinin … numaralı “…” ibareli marka başvurusunun görmezden gelindiğini, markaların karıştırılmasının olanaksız olduğunu, davacının mesnet marka başvurusunu kötü niyetli olarak yaptığını, bu markaya karşı açtıkları davanın derdest olduğunu, müvekkilinin marka başvurusunu davacıdan bir ay önce yaptığını, markanın müvekkili ile özdeşleştiğini, hükümsüzlük talebiyle açılan davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı şirketin 22.01.2018 tarihinde …sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvurunun davalı Kurum tarafından SMK’nın 5/1-b ve 5/1-c maddesi uyarınca reddedildiği, bunun üzerine davalı şirketin 26.02.2018 tarihinde “…” ibareli marka başvurusunu yaptığı, başvuru kapsamında 32. sınıftaki “Biralar, bira yapımında kullanılan preparatlar”ın yer aldığı, davacının 22.02.2018 başvuru tarihli “…” ibareli markasını mesnet göstererek başvuruya itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddine karar verildiği, bu karara yönelik davacı itirazının ise YİDK’nın 23.01.2019 tarih ve 2019-M-340 sayılı kararıyla reddedildiği, anılan kararın davacıya 25.01.2019 tarihinde tebliğ edildiği, işbu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 21.03.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince, taraf markaları arasında iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olup, davalı … ile davalı şirket vekillerinin istinaf itirazları gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık taraf markaları arasında, SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408-409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru 32. sınıftaki “Biralar, bira yapımında kullanılan preparatlar” mallarını kapsamaktadır. Davacının itirazına mesnet markası da aynı mallar yönünden tescilli olduğundan taraf markaları arasında emtia benzerliği şartı gerçekleşmiştir.
Marka işaretlerinin karşılaştırmasına gelince; taraf markaları çatı markaları yanında ortak “…” ibaresinden oluşmakta olup, taraf markalarında başkaca bir ibare yer almamaktadır. Ankara 5. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2019/4 E. – 2020/116 K. sayılı dosyasında taraflar arasında görülen ve Dairemiz incelemesinden geçen dava dosyasında alınan denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda yapılan ayrıntılı açıklamaya göre, dava konusu marka ile davacının itiraza mesnet markasının tescilli olduğu emtialar dikkate alındığında taraf markalarında ortak unsur durumunda bulunan ve çekişme konusunun temelini oluşturan “…” ibaresinin, biranın türü veya üretim yöntemine ilişkin tüketiciyi bilgilendirici bir açıklama niteliğinde olduğu, bira üretimi yapan herkesin kullanacağı tasviri nitelikte genel bir ibare olduğu anlaşılmıştır. Bu hale göre, taraf markalarında ayırt ediciliği çatı markası niteliğindeki “…” ve “…” ibareleri sağlamaktadır. Markalarda ortak olarak yer alan “…” ibaresinden kaynaklı ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali ise bulunmamaktadır. Bu durumda, Dairemizce işaret benzerliği şartının oluşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11-696 E.-2016/778 K. sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında iltibas koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalı … vekili ile davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekili ile davalı şirket vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 30/11/2020 gün ve 2019/139 E. – 2020/435 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 44,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 135,50-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan 32,50-TL tebligat ve posta masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam194,60-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Davalı şirket tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 148,60-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip resen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalılardan ayrı ayrı peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 25/04/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip