Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/403 E. 2023/344 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/403 – 2023/344
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/403
KARAR NO : 2023/344
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2020
NUMARASI : 2020/41 E. – 2020/331 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 27/11/2020 tarih ve 2020/41 E. – 2020/331 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … ile davalı şirket tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin … nolu “…” ibareli marka başvurusunun davalı şirketin yaptığı itiraz üzerine diğer davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa “…” ibaresi “hücre, ünite, cep” anlamlarına gelmekte olup kimsenin tekeline verilemeyeceğini, müvekkilinin kötü niyetli olduğu belirtilmişse de, davalı şirketin müvekkilinin başvurusundan bir gün sonra aynı ibare ile marka başvurusunda bulunduğunu, bu durumda davalı şirketin kötü niyetli kabul edilmesi gerektiğini, tarafların bu ibareyi farklı mal ve hizmetlerde kullandıklarını ileri sürerek, YİDK’nın 09.12.2019 tarih ve 2019-M-10336 sayılı karraının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, “…” ibaresi üzerindeki gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, müvekkilinin bu ibareyi başvurudan 7 ay önce yazılı, görsel ve dijital alanda kullandığını, davacının marka seçiminde kötü niyetli davrandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacının “…” ibareli markayı 9 ve 35/1, 2, 3, 4, 5 (9.sınıftaki emtiaların perakendiciliği) sınıflardaki mal ve hizmetler bakımından tescil ettirmek için 28.11.2018 tarihinde marka tescil başvurusunda bulunduğu, davalı şirketin yayına itiraz dilekçesinde Google görselleri ve Twitter hesap paylaşımına ilişkin verilere yer verildiği, Google arama motoru görselinde davalı şirket ile ilişkilendirilebilecek şekilde “…” ibareli 9. sınıfta bulunan elektro-mekanik emtialar ile ilişkili olabilecek uçan baz istasyonuna ilişkin tarihsiz görsel sorgu çıktıları bulunduğu, ayrıca “…” isimli twitter hesabından 27.04.2018 tarihinde “… “…”, ….” şeklinde tweet atıldığının tespit edildiği, davacının itiraz markalarının “…” ibarelerinden oluştuğu, davalının itiraza mesnet markalarının da 9 ve 35. sınıflarda tescilli olduğu, dava konusu “…” ibaresini, davacının dava konusu marka başvuru tarihinden önceki tarihlerde 9. sınıfta bulunan elektro-mekanik emtialarla ilişkili “…” üzerinde tanıttığı sabit olmasına rağmen, gerek “…” ibaresi, gerekse “…” ibaresinin fantezi ve anlamsız ibareler olmadığı, her ne kadar davacıya ait “…” ibaresi etrafında oluşturulmuş 9 ve 35. sınıflarda tescilli seri markalar bulunsa da, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından karşılaştırılan markalar arasında SMK’nın 6/1. maddesi hükmü bağlamında iltibas tehlikesi bulunmadığına karar verildiği, bu karara karşı davalı şirketçe itirazda bulunmadığından, “…” ibareli marka ile davalı şirkete ait “…” etrafında kümelenmiş seri markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğu varsayılsa bile eldeki davanın kapsamının bu hususu kapsamadığı, aynı değerlendirmelerin davalı şirketin ileri sürdüğü gerçek hak sahipliği iddiası bakımından da geçerli olduğu, davalı şirketin bu itiraz sebebinin de Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiği, davalı şirket söz konusu karara itiraz etmediğinden, eldeki davanın bu hususu da kapsamadığı, kötü niyet iddiası bakımından yapılan değerlendirmede; davacının dava konusu “…” markasını tescil başvuru tarihinde, her ne kadar davalı şirketin “…” ibaresini daha önce yazılı ve sanal medya ortamında “…” ürünü üzerinde kullandığı, bu ürünle ilişkilendirecek şekilde tanıtımda bulunduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği varsayılsa bile, salt bu durumun davacının marka tescil başvurusunda bulunurken kötü niyetli olarak hareket ettiğini ispatlama gücünden uzak olduğu, davacının bu markanın köken gösterme veya ayırt edicilik fonksiyonuna işlerlik kazandırmaktan ziyade dürüst ticari uygulamalara aykırı olarak ve davalı şirketin ticari faaliyetlerini baltalama amacıyla hareket ettiğine ilişkin olarak dışa yansımış objektif verilerin söz konusu olmasının gerektiği, ancak davacının engelleme, spekülasyon oluşturma, tuzaklama, şantaj vb. amaçlarla marka başvurusunda bulunduğuna ilişkin dışa yansımış nesnel olgular bulunmadığı, bu nedenle dava konusu marka başvuru tarihi itibariyle objektif olarak mevcut maddi olgular karşısında davacının kötü niyetli olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 2019-M-10336 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkili kurum kararının hukuka uygun olduğunu, dava konusu ibarenin diğer davalı tarihinden davacının başvurusundan önce markasal imaj yaratarak kullanıldığını, ticari faaliyetlerin de benzer/ilişkili olduğunu, başvurunun iyiniyetli olarak yapılmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili, davacının kötü niyetli olduğunu, “…” ibareli reklamların 27.04.2018 tarihinden itibaren televizyon, radyo ve billboard gibi mecralarda yapıldığını, ürünün özellikle deprem, sel, heyelan gibi doğal afetlerde ve acil durumlarda arama kurtarma ekiplerine iletişim desteği için dizayn edildiğini, havalanan baz istasyonu olduğunu, davacının markayı bilmemesi ve aynısını tescil ettirmeye çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka (marka ile ilgili kurum kararlarının iptali) istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf arasındaki uyuşmazlık ilk derece mahkemesi kararında tartışıldığı üzere başvurunun kötü niyetli olarak yapılıp yapılmadığı noktasında olup, davalı tarafça davalının başvurusunu “başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme ve marka ticareti yapmak ya da şantaja yönelik başvuruda bulunmak ve tescil ettirmek” gibi gerekçelerle yaptığını kanatlayamadığı, sırf işaretler arasındaki benzerliğin de kötü niyetli başvurunun delili olmayacağı, ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davalı … ile davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … ile davalı şirket vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … ile davalı şirketten ayrı ayrı alınması gereken 179,90’ar-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30’ar-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,60-TL’nin davalılardan ayrı ayrı tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı … ile davalı şirket vekilleri tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalılar uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 09/04/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.