Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/4 E. 2022/1525 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/09/2020
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : Marka YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/09/2020 tarih ve 2019/275 E. – 2020/224 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli markanın 43. sınıf hizmetlerde tescili için yaptığı başvurunun davalılardan …… … … davalı ……. ise 2015/95727 sayılı “… …. 1994+şekil” ve 2015/97114 sayılı “… …+şekil” ibareli markalarını mesnet göstererek yaptıkları itiraz üzerine davalı … … Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, redde ilişkin YİDK kararındaki “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu ve “…” ibaresi ile bütünlük arz etmediği yönündeki değerlendirmelerinin hatalı olduğunu, başvurunun bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, taraf markalarının görsel ve işitsel olarak benzer olmadığını, karıştırılmaları ihtimalinin de bulunmadığını, davalıların markalarının “…” kelimesine tali unsurlar eklenmek suretiyle tescil edildiklerini ileri sürerek, YİDK’nın 16/05/2019 tarih ve 2019-M-4384 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …. vekili, müvekkiline ait restoranın 1994 yılından beri faaliyet gösterdiğini, hem ülkemizde hem de yurt dışında bilinen bir işletme olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli başka markalarının da bulunduğunu, davacının yaptığı başvuru ile müvekkilinin markasından kötü niyetli olarak faydalanmaya çalıştığını, başvurunun müvekkilinin markası ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı Şirket, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu marka kapsamında yer alan 43. sınıftaki yiyecek ve içecek sağlanması hizmetlerinin ret gerekçesi markalarda aynen yer aldığı, ayrıca 2015/95727 ve 2015/97114 sayılı markaların kapsamındaki “geçici konaklama hizmetleri”nin de günümüz koşullarında konaklama hizmeti veren pek çok işletmenin aynı zamanda tüketicisine “…” hizmeti de sunuyor olmalarından kaynaklı olarak “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” ile de benzer nitelikteki hizmetler oldukları, başvuru soldan sağa okuma ilkesi uyarınca “… …” şeklinde telaffuz edilecek ise de “…” ibaresinin çok bilinen bir turistik bölgeye ilişkin ayırt edici vasfı son derece zayıf ve kimsenin tekeline bırakılması mümkün olmayan bir coğrafi yer adı olmasından kaynaklı olarak, dava konusu markada esas unsur olarak algılanacak sözcüğün “…” kelimesi olduğu, davalı markalarında da bu ibarenin tek asli unsur veya asli unsurlardan biri olarak konumlandırıldığı, bu durumun ortalama düzeydeki tüketicileri iltibasa düşüreceği, “…” ibaresinin 43. sınıfta tasviri veya sektörel bir kelime olmadığı, Türkçe karşılığı da yaygın olarak bilinir olmadığından ayırt edici vasfı bulunan bir sözcük olarak değerlendirilmesinin isabetli olacağı, başvurudaki “…” ibaresi davalıların markalarında da yer aldığından ortalama bir tüketicinin bu markalar arasında iktisadi – idari bir bağ kurma yanılgısına düşme ihtimalinin son derece yüksek olacağı, zira yiyecek içecek sağlanması hizmetlerinde şubeleşmenin yaygın olduğu, taraflar aynı hizmeti sunduğundan iltibas ihtimalinden bahsedilmemesi için karşılaştırılan işaretlerin birbirinden yeterince uzaklaşmış olmalarının gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, mahkemece mazeret dilekçesi kabul edilmeyerek karar verildiğini, aralarında sektör bilirkişisi olmayan heyetten rapor alındığını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, zayıf işareti marka olarak seçen kişinin bunun sonuçlarına katlanması gerektiği, müvekkilinin ve davalı şirketlerin markalarındaki tek asli unsurun “…” ibaresi olmadığını, aralarında ancak zayıf bir işitsel benzerlik bulunabilecek markaların karıştırılması ihtimalinin bulunmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalıların markalarının 43. sınıfta tescilli oldukları, davacının da başvurusunu 43. sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” için tescil ettirmek istediği, emtia benzerliği şartının gerçekleştiği, taraf markalarında “…” ibaresinin esas unsur olarak yer aldığı, markalarda yer alan diğer ibarelerin ayırt ediciliklerinin düşük olduğu, hükme esas alınan denetime elverişli bilirkişi raporunda da işaret edildiği üzere yiyecek ve içecek sağlanması hizmetlerinde şubeleşmenin çok yaygın olduğu, başvuru davacıların itiraza mesnet markalarından yeterince farklılaşmamış olduğundan tüketicilerin markaların farklı ticari kaynaktan geldiklerini derhal ve hiç düşünmeden farkedemeyecekleri, dolayısıyla markalar arasında SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/12/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip