Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/387 E. 2022/1237 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/387
KARAR NO : 2022/1237
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/05/2019
NUMARASI : 2014/912 E. – 2019/386 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU :İstirdat

BİRLEŞEN DAVA
ANKARA 7 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2014/769 E. SAYILI DOSYASI

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
İHBAR OLUNAN :

DAVANIN KONUSU :İstirdat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22/05/2019 tarih ve 2014/912 E. – 2019/386 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Asıl ve birleşen davada davacı vekili, müvekkilinin doğal gaz ihtiyacını Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu çerçevesinde davalıdan tedarik ettiğini, alınan doğal gaza ilişkin faturaları ödedikten sonra Organize Sanayi Bölgesi içinde yer alan ve doğal gazı kullanan kuruluşlara yansıtarak onlardan tahsil ettiğini, müvekkilinin doğal gaz ihtiyacının tamamının dava dışı üçüncü kişi … firmasının mücavir alanı içinde kalan istasyonlardan çekildiğini, doğal gaz tüketimi için iletim bedeli yanında doğal gaz taşıma bedelinin de ödendiğini, EPDK tarafından 27.01.2004 tarih ve 291 sayılı Kurul kararı ile taşıma bedelinin 22,778 TL/m3 olarak belirlendiğini; 27.09.2004 tarih ve 368 sayılı Kurul kararı ile taşıma bedelinin üst sınırının 8,786 TL/m3’e düşürüldüğünü, …’ın taşıma bedelinin indirilmesinin geçerli bir nedeninin bulunmadığı gerekçesiyle idari yargıda iptal davaları açtığını, Danıştay 13. Dairesi’nin söz konusu kurul kararlarına karşı açılan davalarda Kurul kararlarının iptaline karar verdiğini, bunun üzerine EPDK’nın 30.10.2007 tarih ve 1360/4 sayılı Kurul Karan ile iptal kararlarının gereğini yerine getirmek üzere en başta uygulamaya konulan 291 sayılı Kurul Kararının uygulanmasına karar verdiğini, EPDK’nın bu kararı üzerine …’ın davalı ve diğer özel sektör gaz tedarikçilerinin nakilleri üzerinden alınan taşıma bedellerinin farkını talep ettiğini, bu kapsamda davalının da taşıma bedeli farkından kaynaklanan alacaklarını tahsile giriştiğini, müvekkilinin de, bu durum karşısında yasal haklarını saklı tutarak 6183 sayılı Kanunun 48. maddesi uyarınca teminat karşılığında davalı tarafından kendilerine bildirilen borcun 36 aya kadar tecil edilmesi talebinde bulunmak zorunda kaldığını, davalı tarafından müvekkilinin taksitlendirme talebinin kabul edildiği ve davalı tarafından bildirilen borcun tutarının 36 taksite bölündüğünü, müvekkilinin gaz tedarikinde sorun yaşamamak için, davalı şirket tarafından talep edilen tutarın 36 aylık taksitini ihtirazi kayıtla ödemek zorunda kaldığını, müvekkil kuruluşun davalı şirket ile arasındaki akdi ilişkiye göre böyle bir borcu olmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile asıl davada; 28.09.2012 – 29.08.2013 tarihleri arasında ihtirazı kayıtla yapılan toplam 2.283.826,68 TL’nin ve birleşen davada 31/08/2012 tarihinde ihtirazi kayıtla ödemek zorunda kalınan 176.971,02 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek amme alacaklarına uygulanan faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili, 4646 Sayılı Kanun ile kendisine verilen yetkiye dayanarak eneıji piyasasında uygulanacak tarifeleri belirleyen EPDK’nın, tarife uygulamaları için kararlar aldığını, bu kararlara göre uygulama yapılmasının zorunlu olduğunu, şehirlerde doğal gaz dağıtım ve satış faaliyetlerinin EPDK’dan Şehir Dağıtım Lisansı alan şirketler tarafından gerçekleştirildiğini ve dağıtım şirketlerinin, kendi dağıtım bölgelerindeki tüketicilere verdikleri hizmetin karşılığı olarak abonelerden “Birim Hizmet ve Amortisman Bedeli”, serbest tüketicilerden de “Taşıma Bedeli” aldığını, 4646 sayılı Kanun öncesi aldığı yetkiye müsteniden doğal gaz dağıtım faaliyeti yapan dağıtım şirketlerinin uygulayacakları perakende satış fiyatlarının üst sınırının ise EPDK tarafından alınan kararlar ile yıllık olarak belirlendiğini, davacının, …’ın dağıtım bölgesinde yer aldığını, 4646 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat gereğince dağıtım şirketlerinin yetkili olduğu bölgelerde bulunan serbest tüketicilere müvekkili Kuruluş tarafından yapılan doğal gaz satışlarında, toptan satış fiyatına o bölgede geçerli olan taşıma bedelinin eklendiğini ve serbest tüketicilerden tahsil edilen bu taşıma bedellerinin, yine mevzuat gereği, dağıtım şirketine aynen aktarıldığını, ancak ilişkin oldukları yıl itibariyle ilgili dağıtım şirketlerinin uygulayacakları taşıma bedelinin üst sınırını belirleyen ve işbu dava ile ilgisi bulunan 1008 sayılı Kurul Kararının bazı maddelerinin Danıştay 13. Dairesi tarafından iptal edildiğini, müvekkili Kuruluş tarafından 3548 sayılı Kurul Kararının hukuka aykırı olduğu ve iptali gerektiği iddiası ile dava açıldığını, davanın derdest bulunduğunu …’ın EPDK’nın 3548 sayılı Kararına istinaden düzenlemiş olduğu 17.05.2012 tarih ve 44892 no’lu “2007 yılı Ocak – Eylül farkı” konulu Taşıma Bedeli fark faturasını müvekkiline gönderdiğini ve fatura tutarının …’a ödendiğini, fark taşıma bedeli faturalarının tahsili için ilgili serbest tüketiciler nezdinde gerekli işlemlerin başlatıldığını ve müvekkili Kuruluş müşterilerine yapılan doğalgaz satış miktarlan için hesaplanan taşıma bedeli fark tutarlarının aralarında davacının da bulunduğu müşterilere bildirildiğini, davacının Ankara 13. İdare Mahkemesi’nin 2012/1041 E. sayılı dosyası üzerinden 6.214.516,39 TL bedelin tahakkukuna ve ödenmesine ilişkin işlemin iptali talebi ile dava açtığını, ayrıca 28.06.2012 tarihli dilekçeleri ile borcun 6183 sayılı Kanun’un 48. Maddesine göre 36 ay tecil edilmesini talep ettiğini, bu talebinin müvekkili Kuruluş Yönetim Kurulu kararı ile kabul edildiğini, davacının idare mahkemesinde dava açtıktan sonra aynı konuda işbu davayı açmasında hukuki bir menfaat bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın EPDK’nın doğalgaz taşıma bedelinin belirlenmesine ilişkin 368, 415 ve 616 sayılı kararlarının Danıştay 13. Dairesi tarafından iptal edilmesinin ardından, bu kararlardan önce yürürlükte olan 291 sayılı karar gereğince hesaplanan ve davacı tarafından ihtirazı kayıtla ödenen doğalgaz taşıma bedel farkının davalıdan istirdadına ilişkin bulunduğu, EPDK, 27.09.2004 tarihli ve 368 sayılı kararı ile 27.01.2004 tarihli ve 291 sayılı önceki kararında “Şubat ayı için 22.778 TL/m³” olarak belirlenen doğalgaz taşıma bedelini, “Ekim ayından itibaren 8.786 TL/m³” olarak, 30.12.2004 tarihli ve 415 sayılı kararla “9.307 TL/m³” olarak, 27.12.2005 tarihli ve 616 sayılı karar ile ise “9.662 TL/m³” olarak değiştirildiği, EPDK’nın 368, 415 ve 616 sayılı kararlarının, Danıştay 13. Dairesi’nin 23.01.2007 tarihli, 2005/4522 Esas ve 2007/291 karar sayılı, 2005/6023 Esas ve 2007/292 Karar sayılı, 2006/997 Esas ve 2007/293 Karar sayılı kararlarıyla iptal edildiği, bu kararların iptali üzerine EPDK tarafından verilen 30.10.2007 tarihli ve 1360/4 sayılı karar ile 2004, 2005, 2006 yılları için 291 sayılı kurul kararının taşıma bedeline ilişkin maddelerinin uygulanmasına karar verildiği, bu karar üzerine davalının davacıya gönderdiği yazı ile iptal edilen kararların yürürlükte olduğu dönemde 291 sayılı karara göre eksik alınan taşıma bedelinden dolayı toplam 2.460.797,70 TL borç tahakkuk ettirdiğini bildirdiğini, davacının, bildirilen bu miktarı ihtirazı kayıtla ödediği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, düzenlenen sözleşmeler kapsamında davacıya satışını yaptığı doğalgaz bedelini, sözleşme tarihlerinde yürürlükte olan EPDK kararlarına göre hesaplayarak fatura eden ve davacının ödemelerini herhangi bir ihtirazı kayıt ileri sürmeksizin tahsil eden davalının, söz konusu kararların iptalinden sonra geriye dönük olarak, iptal edilen kararlardan önce yürürlükteki 27.01.2004 tarih 291 sayılı karar gereğince taşıma bedel farkını isteyip isteyemeyeceğinden kaynaklandığı, taraflar arasında iptal edilen idari kararlardan bağımsız, tamamen özel hukuk hükümlerine tabi borç-alacak ilişkisi doğuran sözleşme ilişkisi bulunduğu, gerek Doğalgaz Piyasası Kanunu’nda gerek taraflar arasındaki sözleşmede gerekse bu kanunun ikincil mevzuatında davacı tüketiciden geriye dönük taşıma bedel farkı alınabileceğine ilişkin hüküm bulunmadığı, EPDK’nın, Danıştay’ın iptal kararları üzerine aldığı 30.10.2007 tarihli ve 1360/4 sayılı kararla geçmişe etkili olarak 291 sayılı kararın uygulanması gerektiği yönünde olan ve “taşıma bedel farkı alınması gerektiği” sonucunu doğuran kararı, özel hukuk alanında kurulmuş olan sözleşme şartlarını değiştirir nitelikte olmadığı, diğer yandan Danıştay’ın iptal kararı, o kararın tarafları için bağlayıcı bulunup o davada taraf olmayan davalı hakkında uygulanmasının hukuka uygun olmadığı, davalının davacıdan geçmişse dönük olarak taşıma bedeli farkı talep edemeyeceği, her ne kadar ,davacı tarafından davalı aleyhine açılan Ankara 13. İdare Mahkemesi’nin 2012/1749 E. sayılı dosyası üzerinden görülen dava sonucunda verilen karara istinaden davalı tarafından 18.04.2014 tarihinde 2.813.648,03 TL ve 20.06.2017 tarihinde 686.883,06 TL olmak üzere toplam 3.500.531,13 TL davacıya geri ödenmişse de davacının davadan sonrada davalıya diğer taksitler için ödeme yapmaya devam ettiği, yapılan ödemenin davayı kabul anlamı taşıyan ve davayı konusuz bırakan bir ödeme olmadığı, ödemenin davalı tarafından ihtirazi kayıtla yapıldığı, bu nedenle yapılan ödemenin davayı konusuz bırakmadığı, yapılan ödemelerin infazda dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile 2.283.826,68 TL’nin davalıdan tahsiline, alacağın 178.872,19 TL’sine 28/09/2012 ,181.112,87 TL’sine 31/10/2012, 183.149,85 TL’sine 30/11/2012, 185.254,73 TL’s ine 31/12/2012, 187.359,61 TL’sine 31/01/2013, 189.260,80 TL’sine 28/02/2013, 191.259,87 TL’sine 29/03/2013, 193.402,66 TL’sine 30.04.2013, 195.507,53 TL’sine 31/05/2013, 197.408,71 TL’sine 28/06/2013, 199.649,39 TL’sine 31/07/2013, 201.618,47 TL’sine 29/08/2013 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, davalı tarafından 18/04/2014 ve 20/06/2017 tarhnde yapılan ödemelerin infazda nazara alınmasına, birleşen davanın kabulü ile 176.791,01 TL’nin davalıdan tahsiline, davacıya ödenmesine, alacağa 31/08/2012 tarihinden itibaren avans faiz uygulanmasına, davalı tarafından 18/04/2014 ve 20/06/2017 tarihinde yapılan ödemelerin infazda nazara alınmasına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece hüküm altına alınan tutarların ödeme tarihlerinden itibaren 6183 sayılı Yasanın 51. Maddesi uyarınca gecikme zammı oranında işleyecek faiziyle tahsiline verilmesi gerektiğini, bu konuda emsal yargı kararlarının bulunduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının faizin türü yönünden düzeltilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilince tahakkuk ettirilen tutarın EPDK kararı gereği olduğunu, müvekkilinin serbest tüketiclerden aldığı bu bedeli dağıtım şirketine aynen aktardığını, bu bedelden müvekkilinin gelir elde etmediğini, sadece aracılık yaptığını, EPDK kararının uygulanmasının müvekkili açısından bir zorunluluk olduğunu, taşıma bedeli müşteriler tarafından ödenen bir bedel olduğu için özel hukuk hükümlerine tabi kalmaksızın EPDK kurul kararlarına göre talep edilmesinin mecburi bulunduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davda idari yargının görevli bulunduğunu, ayrıca davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, davacı tarafça Ankara 13. İdare Mahkemesinde açtığı dava sonucunda verilen karar gereği davacıya toplamda 3.500.531,09 TL iade edildiğini, müvekkilince EPDK kararı gereği tahsil edilen tutarın iadesinde faize hükmedilmemesi gerektiğini, ayrıca ancak yasal faiz talep edilebileceğini, temerrüt gerçekleşmediğinden belirlenen faiz başlangıç tarihlerinin de hatalı olduğunu, EPDK kararının uymakla yükümlü olan davalının dava açılmasına sebebiyet vermediğini bu nedenle yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının davanın kabulü yönündeki kararının kaldırılmasına aksi kanaate olunması halinde faiz, avukatlık ücreti ve yargılama giderleri yönünden mahkeme kararının düzeltilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE :Asıl ve birleşen dava, davacıdan fazla olarak tahsil edildiği ileri sürülen taşıma bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının doğalgaz ihtiyacını davalıdan tedarik ettiği, bu tedarikin davacının bulunduğu bölgede dağıtım lisansına sahip olan dava dışı … firmasının mücavir alanı içerisinde bulunan istasyonlardan sağlandığı, bu nedenle davacı tarafından davalıya ödenen kalemler arasında doğalgaz satım bedeli yanında doğalgaz taşıma bedelinin de bulunduğu, 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu ile Doğalgaz Piyasası Tarifeler Yönetmeliği uyarınca doğalgaz taşıma bedeli üst sınırının EPDK tarafından belirlendiği, doğalgaz taşıma bedelini belirlenmesine ilişkin 368, 415 ve 616 sayılı EPDK kararlarının Danıştay 13. Dairesi kararıyla iptal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan yeni hukuki durum karşısında EPDK’nın iptal edilen kararların düzenlendiği yıllara ilişkin taşıma bedelinin belirlenmesinde bu kararlardan önce yürülükte olan 291 sayılı Kurul kararının uygulanmasına karar verildiği, 291 sayılı EPDK kararında iptal edilen kararlara göre daha yüksek taşıma bedeli belirlenmesi nedeniyle oluşan taşıma bedeli farkını dava dışı dağıtıcı şirkete ödeyen davalının serbest tüketici konumuında olan davacıdan anılan Kurul kararı neticesinde ortaya çıkan taşıma bedeli farkını tahsil ettiği, işbu asıl ve birleşen davanın da davacıdan tahsil edilen taşıma bedeli farkının istirdatı istemiyle açıldığı, davacının iptal edilen kararların yürüklükte olduğu dönemlere ilişkin olarak, bahsi geçen kararlar ile belirlenen taşıma ücretini ödediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, taraflar arasında iptal edilen EPDK kararlarından bağımsız olarak özel hukuk hükümlerine tabi sözleşme ilişkisi olduğu, bu sözleşmede davacı serbest tüketiciden geriye dönük olarak taşıma bedeli farkının alınabileceğine dair bir düzenleme bulunmadığı gibi 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu ile Doğalgaz Piyasası Tarifeler Yönetmeliği’nde de bu yönde bir hüküm bulunmadığı, ayrıca dava konusu taşıma bedeli farkının dayanağını teşkil eden ve iptal edilen kararların yerine 291 sayılı Kurul kararının uygulanmasına ilişkin 15/12/2011 tarihli 3548 sayılı kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verilen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 16/01/2014 tarih, 2012/1749-2014/18 E/K sayılı ilamında Kurulun 3548 sayılı kararı ile 291 sayılı karara göre belirlenen taşıma bedelinin hukuka aykırı olduğunun kabul edildiği, yine benzer uyşmazlıklarda Danıştay 13. Hukuk Dairesi’nin 2010/2144-2014/3949 E/K, 2012/690-2016/1758 E/K, 2010/1990-2014/3947 E/K sayılı ilamlarında da aynı sonuca varıldığı, bu itibarla davalının dava konusu taşıma bedeli farkını davacıdan tahsilinin yerinde olmayıp bu bedeli ihtirazi kayıtla ödeyen davacının istirdat isteminin yerinde bulunduğu, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/2730 E.-2019/4498 K sayılı ilamınında da aynı yönde olduğu, diğer taraftan yukarıda açıklandığı üzere davaya konu uyuşmazlığın fazladan tahsil edilen taşıma bedelinin istirdadı istemine ilişkin olup taşıma işlerinin 6102 sayılı TTK’da düzenlendiği, aynı Kanun’un 5. maddesi uyarınca taşıma işlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların mutlak ticari dava niteliği taşıdığı gibi, işbu davada bir anonim şirket olan davalının fazladan tahsil ettiği paranın istirdadının talep edildiğinden uyuşmazlığın çözümünde adli yargı görevli olup davalı tarafın yargı yolu itirazının yerinde bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/2730 2019/4498 E/K sayılı ilamının da aynı yönde bulunduğu, ayrıca aynı nedenle ilk derece mahkemesince hükmedilen tutarlar yönünden avans faizine hükmedilmesinde de bir isabetsizlik görülmediği gibi Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 15.11.2018 tarih, 2018/2217-11590 E.K., 23.09.2013 tarih, 2013/14525-13036 E.K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere sebepsiz zenginleşme halinde ihtirazi kayıtla yapılan ödeme nedeniyle geri verme borcu bakımından ayrıca bir ihtara gerek bulunmadığından mahkemece davacı tarafça ihtirazi kayıtla ödenen miktarların ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı, ayrıca davalı tarafça Ankara 13. İdare Mahkemesince verilen iptal kararı gereği asıl ve birleşen davanın konusunu oluşturan tutarların yargılama sırasında davacıya ödendiği, davacının faiz isteminin yerinde bulunmadığı, bu nedenle dava konusu edilen tutar davacıya ödenmekle davacının hukuki yararı kalmadığı savunulmuşsa da Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin yukarıda bahsi geçen 2013/14525-13036 E.K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere sebepsiz zenginleşenin, sebepsiz zenginleşmeye konu para için daha yüksek veya daha düşük oranda faiz almış olduğu ispat edilmediği sürece; zenginleşmenin gerçekleştiği tarih ile geri vermenin talep edildiği tarih arasındaki süre için, paranın kullanma değerinin karşılığı olarak, temerrüt faizi kadar faizle yükümlü tutulması gerektiği, açıklanan nedenle davacı tarafın faiz istemi yerinde olup, davalı tarafça sadece asıl ve birleşen davanın konusunu oluşturan ana para tutarlarının ödenmesinin davayı konusuz bırakmayacağı, bu itibarla ilk derece mahkemesince davalı tarafından yapılan bu ödemelerin infazda dikkate alınmasına karar verilerek yazılı şekilde hüküm tesisin yerinde bulunduğu anlaşılmakla, davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalıdan alınması gereken 168.097,09.TL nispi karar ve ilam harcından davalı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 42.024,33.TL harcın mahsubu ile bakiye 126.072,76.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-İstinaf aşamasında davacı ve davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı ve davalı uhdesinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 06/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip