Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/367 E. 2023/402 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/367
KARAR NO : 2023/402
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/12/2020
NUMARASI : 2019/98 E. – 2020/441 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü, Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabet

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 02/12/2020 tarih ve 2019/98 E. – 2020/441 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davacının 2000 yılında ABD’de kurulduğunu, o yıldan beri spor eğitimleri, spor tesislerinin sağlanması, spor içerikli eğlence ve dövüş müsabakaları programlarının yapımı hizmetleri alanlarında 8 ayrı ülkedeki şubeleri vasıtasıyla faaliyet gösterdiğini, ayrıca dünyaca ünlü “…” kafes dövüşü müsabakalarını organize ettiğini, gerek spor salonları, gerekse spor müsabakaları yayınları üzerinde “…”, “… …”, “… …” markalarını yaygın ve yoğun bir şekilde kullanarak tanınmış hale getirdiğini, davacının “… …” ibareli markalarının Türkiye’de de…numaraları ile tescilli olduğunu, davalıya ait … tescil sayılı “… … … …” markasının davacının bu markalarıyla iltibas yaratacak derecede benzer bulunduğunu, davalının … numaralı “… …” ibareli marka başvurusunun davacının itirazı üzerine kısmen reddedildiğini, taraf markalarının aynı hizmetler için tescilli olduğunu, davacının “… …” ibareli markaları tanınmış bulunduğundan farklı mal ve hizmetler yönünden de korunması gerektiğini, müvekkilinin markalarından haberdar olan davalının dava konusu marka tescillerinin kötü niyetli bulunduğunu, ayrıca davalının sosyal medya hesaplarında, web sitelerinde ve kayıtlı adresindeki iş yerinde “…” ve “… …” markalarını kullanmasının davacının tescilli marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek davalının …sayılı markasının hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini, davacının tescilli markalarına vaki tecavüzün ve haksız rekabetin tespitini, durdurulmasını, men’ini ve ref’ini talep ve dava etmiştir.
Davalı, süresinde cevap dilekçesi sunmamış, davalı vekili yargılama sırasında sunduğu dilekçelerinde davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:Mahkemece, davacının ” … … ” ibareli markasıyla, davalının ” … … … …” ibareli markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı , markalara bütünsel açıdan bakıldığında … ibaresi ortak olarak da yer alsa da iltibas düzeyinde benzerlik bulunmadığı , işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, önceki markadaki ve sonraki markadaki işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu hizmetler için ayırdığı satın alma/yararlanma süresi içinde, davalının ” … … … …” ibareli markasını gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun davacıya ait ” … … ” ibareli markadan farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, her iki marka arasında yanılgı yaşamayacağı, hedef kitle açısından davalı markası ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulan markalar algısı da oluşmayacağı, bu açıdan taraf marka işaretleri arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas bulunmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden aynı Kanun’un 6/5 maddesindeki koşulların da oluşmadığı, kötü niyet iddiasının da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, davacının “… …” ibareli markaları ile “… … … …” ibareli dava konusu markanın iltibas yaratacak derecede benzer bulunduğunu, taraf markalarının asıl unsurunun “…” ibaresinden oluştuğunu, dava konusu markada yer alan diğer unsurların yeterli ayırt ediciliği sağlamadığını, nitekim bilirkişi raporunda da taraf markları arasında 41. Sınıfta yer alan bir kısım hizmetler yönünden kısmi hükümsüzlük koşullarının oluştuğunun açıklandığını, ayrıca davalının kötü niyeli bulunduğunu, davalının kendisine ait sosyal medya hesaplarında müvekkilinin markalarının birebir olarak kullandığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti. men’i, ref’i istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda özet kısmından da anlaşılacağı üzere davacı vekili, davalıya ait … sayılı marka ile müvekkiline ait…sayılı markalar arasında SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas bulunduğunu, müvekkilinin markaları tanınmış olduğunu ve davalının kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, dava konusu … sayılı markanın hükümsüzlüğünü ve davalının “…” ibareli kullanımlarının müvekkilinin anılan markalarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitini, men’ini ve ref’ini talep etmiştir.
Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 25. maddesinin 1. fıkrasında aynı Kanun’un 5. ve 6. maddesinde sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde markanın hükümsüzlüğüne karar verilebileceği düzenlenmiş olup, 6769 sayılı SMK’nın 25. maddesinin 1. fıkrasında aynı Kanun’un 5. ve 6. maddesinde sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde markanın hükümsüzlüğüne karar verilebileceği düzenlenmiş olup, hükümsüzlük hali olarak düzenlenen SMK’nın 6/1 maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği, 6/4 maddesinde de tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddine karar verileceği, 6/9 maddesinde de kötü niyetle yapılan marka başvurularının itiraz üzerine reddedileceği düzenlenmiştir.
SMK’nın 6/1 maddesi çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; dava konusu marka 41. sınıfın tüm alt gruplarında yer alan hizmetler yönünden, davacının … sayılı mesnet markaları da 41. sınıfta yer alan “Sağlık kulübü hizmetleri yani fitnes, kişiye özel eğitim ve egzersiz tesislerinin ve etkinliklerinin sağlanması; fitnes, kişiye özel eğitim, egzersiz ve karma dövüş sporları alanlarında eğitim sağlanması; fitnes, kişiye özel eğitim, egzersiz ve karma dövüş sporları alanlarında eğitici programların ve derslerin sağlanması; küresel bir bilgisayar ağı aracılığıyla fitnes, kişiye özel eğitim, egzersiz ve karma dövüş sporları alanlarında bilgi sağlanması; beslenme, sağlık ve zindelik konularında eğitim sağlanması.” hizmetleri bakımından tescillidir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere mal ve hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı değerlendirilirken, her iki grup mal ve hizmetlerin aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamül ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/ tamamlayıcı olup olmadıkları gibi hususlarının dikkate alınması gerekmektedir. Bu kapsamda yapılan değerlendirmede, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı gibi, dava konusu marka kapsamında yer alan 41. sınıf “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” ile davacının markalarının tescilli bulunduğu 41. sınıf hizmetlerin benzer olduğu, buna karşılık dava konusu marka kapsamında yer alan diğer 41. sınıf hizmetler yönünden böyle bir benzerlik bulunmadığı kanaatine varıldığından, 41. sınıf “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” yönünden taraf markaları arasında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği kabul edilmiştir.
Tarafların marka işaretlerinin karşılaştırmasına gelince, dava konusu marka beyaz zemin üzerine standart siyah yazı karakteri ile yazılan “… … … …” , davacının mesnet markaları da “… …” ibarelerinden oluşmaktadır. Görüldüğü üzere , taraf markalarında ortak olan “…” ibaresi hem davacının markalarında hem de dava konusu markanın asli unsurunu oluşturmaktadır. Zira, davacı markalarında yer alan ve İngilizce ‘de “spor salonu, jimnastik, beden eğitimi” anlamlarına gelen “…” ibaresi, davacı markalarının tescilli bulundukları 41. sınıf hizmetler yönünden tasviri nitelikte olduğundan ayırt ediciliği bulunmamaktadır. Dava konusu markada bulunan ve İngilizce’de “zinde, formda” anlamlarına “…” ibaresinin de açıklanan anlamı ve mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere günlük hayatta yaygın kullanımı gözetildiğinde anılan ibarenin dava konusu markaya yeterli ayırt ediciliği sağlandığı söylenemeyeceği gibi dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin davalının adı ve soyadı olması, İngilizce’de “tarafından” anlamına “…” ibaresinin … ibaresine vurgu yaparak “… vasıtasıyla” sağlanan “… …” hizmetine işaret etmekten öteye gidememesi karşısında anılan ibarelerin de ayırt ediciliği bulunmayan tali unsur niteliğinde olduğu kanaatine varılmıştır. Bu hale göre yapılan değerlendirmede, tarafların marka işaretleri arasında, asli unsurlarının aynı olmasından kaynaklı olarak, SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel ve işitsel olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu kabul edilmiştir. Nitekim mahkemece alınan bilirkişi raporunda da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Davacının, SMK’nın 25/1 maddesinde hükümsüzlük sebebi olarak düzenlenen tanınmışlık ve kötü niyet iddialarının değerlendirmesinde de , mahkemece alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacı markalarının tanınmış olduğu ispatlanamadığı gibi sırf başka bir marka ile benzer marka başvurusunda bulunmak kötü niyet olarak değerlendirilemeyeceğinden ve dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığına dair başkaca bir delil de sunulmadığından, Dairemizce davacı tarafın tanınmışlık ve kötü niyete dayalı iddiaları yerinde bulunmamıştır.
Sonuç olarak, davacının … sayılı markaları ile dava konusu … sayılı marka arasında, dava konusu markanın tescil kapsamında yer alan 41. sınıf “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” hizmetleri yönünden SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas bulunduğu ve dava konusu markanın anılan hizmetler yönünden hükümsüzlüğü koşulları oluştuğu kabul edilmiş, ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki kabulü isabetli görülmemiştir.
Davacının markaya tecavüz ve haksız rekabet iddialarının incelenmesine gelince, somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 29/1-a maddesi uyarınca, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka hakkına tecavüz sayılır. Atıf yapılan 7. maddenin ikinci fıkrasının (b) bendinde ise tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması halinde marka sahibinin, bu fiillerin önlenmesini talep hakkının bulunduğu açıklanmıştır. TTK’nın 55. maddesinin ilk fıkrasının (a) bendinde de başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak haksız rekabet sayılan fiiller arasında sayılmıştır.
Davacı tarafça dosya kapsamına sunulan delillerden ihlal oluşturduğu ileri sürülen davalı kullanımlarının “…” … …” “… …” ibareli olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu kullanımlarla davacının “…” asıl unsurlu … sayılı markaları arasında “…” ibaresinin ortak olarak yer almasında kaynaklı kavramsal, işitsel ve görsel yönlerden benzerlik bulunduğu açık olup, bu kullanımların mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, davacının … sayılı markaları kapsamında da yer alan “spor yapma/yaptırma, spor ile ilgili eğitici ve eğlendirici faaliyetler yürütme” şeklinde özetlenebilecek hizmetlere ilişkin bulunduğu gözetildiğinde davalının dava konusu kullanımlarının SMK’nın 29. maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz ve TTK’nın 55/1-a maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği kanaatine varılmıştır.
Her ne kadara davalı tarafça , dava konusu kullanımların tescilli markasına ilişkin olduğu savunulmuşsa da ihlal teşkil eden kullanımlar davalı adına tescilli … sayılı markadan farklı bulunduğu gibi SMK’nın 155. maddesi karşısında davalının bu markasına bir savunma defi olarak dayanması da mümkün olmadığından davalı tarafın bu savunmasına itibar edilmemiştir.
Bu itibarla ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan nedenlerle, dava konusu 2016/10867 sayılı markanın, 41. Sınıf “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” hizmetleri yönünden kısmen hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu ve davalının dava konusu kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02/12/2020 gün ve 2019/98 E. – 2020/441 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile, dava konusu … sayılı ve “… … … …” ibareli markanın 41. Sınıfta yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” hizmetleri yönünden KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNE, fazlaya ilişkin hükümsüzlük isteminin REDDİNE
3-Davalının dava konusu kullanımlarının, davacının tescilli markalarından kaynaklanan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, markaya tecavüz ve haksız rekabeti’in men’ine, durdurulmasına, ref’ine
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 135,5‬0-TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacının davası kısmen kabul olduğundan davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacının davası kısmen reddolunduğundan davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 108,70-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 54,50-TL tebligat ve posta gideri, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 2.125,30-TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranı 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 1.062,65-TL’ye, 44,40-TL peşin harç, 44,40-TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 1.151,45‬-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 30/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH :29/04/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip