Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/364 E. 2023/409 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/364 – 2023/409
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/364
KARAR NO : 2023/409
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/10/2020
NUMARASI : 2019/64 E. – 2020/257 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Kullanmama Nedeniyle Marka İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/10/2020 tarih ve 2019/64 E. – 2020/257 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin kurucu ortaklarından …’nın 10.08.1987 tarihinde “…” adı altında ticari faaliyetine başladığını, şahıs firması kimliği ile artan iş yoğunluğunun karşılanamayacağını düşünen …’nın 08.05.1997 yılında dava dışı … ve … ile birlikte müvekkili şirketi kurduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markayı tanınır hale getirdiğini, davalının… sayılı “…” ibareli markayı tescil ettirdiğini öğrendiklerini, davalının söz konusu markayı tescil ettirdiği tarihten itibaren hiçbir zaman kullanmadığını, “…” ibareli markanın gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanı ile dava konusu marka arasında iltibas bulunduğunu, davalının müvekkili Şirketin uzun yıllardan beri aralarında husumet ve davalar bulunan … ve eşi …’ın akrabası olduğunu, dava konusu markayı kötü niyetli olarak tescil ettirdiğini ileri sürerek, asli talep olarak dava konusu… sayılı markanın tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından iptaline ve sicilden terkinine karar verilmesine, bu talebin kabul görmeme ihtimaline binaen fer’i talep olarak dava konusu… sayılı markanın SMK’nın 6/3, 6/6, 6/9 ve 25 madde hükümleri uyarınca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, mahkemenin yetkisiz olduğunu, müvekkilinin markasını tescil ettirdiği yerin Karaman olması nedeniyle davayı görmeye Karaman 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkili bulunduğunu, müvekkilinin tescilli markasını sürekli olarak kullandığını, kullanmamaya dayalı hükümsüzlük içeren 556 sayılı KHK m.14 hükmünün Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiğini, kullanmamaya dayalı hükümsüzlük davasının 6769 sayılı SMK ile yeniden yürürlüğe girdiğini ancak Kanun’un yürürlük tarihinin 10.01.2017 tarihi olduğu dikkate alındığında 5 yıllık kullanmama halinin bu tarihten itibaren değerlendirilmesi gerektiğini, davacının somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacı şirketin ticari faaliyetlerinin 1993 yılında sonlandığını ve 1997 yılına kadar herhangi bir faaliyet göstermediğini, kötü niyet iddiasının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının yerleşim yerinin Ankara olması nedeniyle yetki itirazının yerinde olmadığı, dava konusu markanın SMK’nın 9. maddesi uyarınca kullanmama nedeniyle iptalinin talep edilebileceği, davalının dava konusu markasını ciddi surette kullandığına ilişkin delil ibraz etmediği, markasını kullanmamasına ilişkin haklı somut sebep ileri süremediği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalıya ait 2012/80642 sayılı markanın iptaline ve sicilden terkinine, davacının asli talebi kabul edildiğinden, fer’i talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, davacının tescilli markası bulunmadığını, işletme adının marka olarak korunamayacağını, ayrıca davacı kullanımlarının müvekkilinin markasının tescilli olduğu sınıftan farklı bulunduğunu, müvekkilinin tescilli markasına karşı davacının işletme adından kaynaklı hakkını ileri süremeyeceğini, dava konusu markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin geçtiğini, davacının sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğradığını ve dava açmakta hukuki menfaati bulunmadığını, davacının markasal kullanımlarına 5 yıl ara verdiğini, taraf markalarının benzer olmadığını, müvekkilinin marka tescilinin kötü niyetli olduğunun iddia edilemeyeceğini, 556 sayılı KHK’nın kullanmama nedeniyle iptal davasını düzenleyen 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiğini, SMK’nın 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girdiğini, anılan Kanunun 9. maddesinde düzenlenen markayı kullanma yükümlülüğünün 10.01.2017 tarihinde başladığını, bu sürenin müvekkilinin markayı kullanma yükümlülüğü olmadığı tarihi kapsar şekilde geçmişe yürütülmesinin yasal olmadığını, davacının uzun süredir müvekkilinin markasından haberdar olmasına rağmen işbu davayı açmasının kötü niyetli bulunduğunu, diğer taraftan da ilk derece mahkemesinin yetkisiz olduğunu, davacının iddiasını somutlaştırma yükümlülüğüne uymadığını, ilk derece mahkemesince yargılama gideri ve vekalet ücretinin hatalı belirlendiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemişti.

GEREKÇE: Dava, kullanmama nedeniyle marka iptali, bu talebin reddedilmesi halinde SMK’nın 6/3,6/6 ve 6/9 maddelerine dayalı marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davadaki asli talebin markanın kullanılmama sebebiyle iptaline ilişkin bulunduğu, 6769 sayılı SMK’nın 9/1. maddesinde yer alan düzenleme ile kanun koyucunun Markalar Sicilini kullanılmayan markalardan arındırma amacını güttüğünün anlaşıldığı, bu yasal düzenlemeden önce de, mülga 556 sayılı KHK’nın 42/1-c ve 14. maddesinde en az beş yıldır kullanılmayan markaların, hükümsüzlük/iptal davaları ile sona erdirilmesinin hedeflendiği, 556 sayılı KHK henüz yürürlükte iken, 42/1-c maddesinin AYM’nin 09.04.2014 ve 2013/147-2014/75 sayılı, 14. maddesinin ise 14.12.2016 tarih ve 2016/148 – 189 sayılı kararıyla iptal edildiği, ikincisinin Resmi Gazete’de yayın tarihinin 06.01.2017 olduğu ve bu tarih itibariyle kullanmama nedeniyle hükümsüzlük/iptal davalarına ilişkin mülga KHK’da yer alan yasal dayanak ortadan kalkmış ise de, markanın son beş yıllık süre içerisinde kullanılmamasının, bu tarihten önce TBMM tarafından kabul edilen 22.12.2016 tarihli 6769 sayılı SMK’nın 9, 19, 25, 26 ve 27.maddelerinde, iptal ve def’i sebebi olarak kabul edildiği, kural olarak kanunlar geriye yürümez ve ileriye etkili olarak sonuç doğurur ise de, TBMM’nin geçmişe etkili olacak şekilde kanun çıkarmasına da bir engel bulunmadığı, her ne kadar 6769 sayılı SMK’da kullanmama nedeniyle iptal ve def’i haklarını düzenleyen Kanun maddelerinin yürürlük tarihi konusunda özel bir düzenleme yapılmadığı için Resmi Gazetede yayını tarihi itibariyle yürürlüğe girdiği anlaşılmakta ise de, Kanunun Resmi Gazetede yayın tarihinin 10.01.2017, kabul tarihinin ise 22.12.2016 olduğu dikkate alındığında, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 14. maddesinin iptaline dair AYM kararının 06.01.2017 tarihinde R.G.’de yayınlanması ve bu tarihte yürürlüğe girmesi nedeniyle, 14. maddenin bu tarihe kadar hukuki varlığını sürdürüyor olması karşısında, SMK’nin kabul tarihi konusunda kanun koyucunun iradesi 22.16.2016 tarihinde ortaya çıktığından, Kanun Koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde kullanmama sebebiyle markanın iptalini öngördüğünün kabulünün gerektiği, Kanunun kabulünden sonra ve henüz yürürlüğe girmesinden önce, yürürlük konusunda öngörülemeyen AYM kararı ile ortaya çıkan kanun boşluğunun bu şekilde doldurulması gerektiği (Numan Sabit SÖNMEZ,” 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa Göre Markanın Kullanılmaması Neticesinde Ortaya Çıkan Sonuçlar” İHFM,S.76(1), s.283 vd.; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2019/1765 Esas, 2019/4421 Karar), SMK’nın 9. maddesi uyarınca tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verileceği, kullanmama nedenine dayalı iptal davası açabilmek için herhangi bir hak düşürücü bir süre bulunmamakta olup, önemli olanın, dava tarihinden geriye doğru tescil anına kadar beş yıllık sürenin dolması olduğu, dava konusu… sayılı marka yönünden dava tarihi itibariyle tescil tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin dolmuş bulunduğu ve dolayısıyla süre yönünden iptal koşulunun oluştuğu, SMK’nın 9. maddesi uyarınca markasını kullanma külfeti altında bulunan davalının, somut uyuşmazlık açısından kullanımını ispat etmesi gerektiği ancak davalının dava konusu markanın tescilli olduğu emtia sınıfı kapsamında Türkiye’de ciddi bir şekilde kullanıldığını ispatlayamadığı, diğer yandan davalının yerleşim yerinin cevap dilekçesinde dahi Ankara olarak belirtilmesi karşısında SMK’nın 156/5 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi yetkili bulunduğu gibi davacının da, dava konusu markanın kapsamıyla aynı alanda ticari faaliyette bulunması nedeniyle bu davayı açmakta hukuki yararı olduğu, ayrıca ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan vekalet ücreti ve yargılama gideri tutarlarında da bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60 TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 30/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 24/04/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.