Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/361 E. 2023/286 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/361 – 2023/286
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/361
KARAR NO : 2023/286
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/07/2020
NUMARASI : 2019/371 E. – 2020/104 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 13/07/2020 tarih ve 2019/371 E. – 2020/104 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı tarafın marka tescil başvurusunda bulunduğu, “…” ibareli marka ile müvekkili şirket adına tescilli ve tanınmış “…” ibaresini taşıyan markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, müvekkilinin “…” ve “…” ibaresine ekli ibare ve şekillerden oluşmuş 181 tanesi tescilli, 242 adet marka ve marka başvurusu sahibi bulunduğunu, markaların “…” ibareli markanın tescil için başvurulduğu sınıfları da kapsadığını, müvekkili şirkete ait markalar ile davalı markanın esas ve ortak unsurlarının aynı olduğunu, “…” ibaresinin müvekkili şirket tarafından kullanımdan dolayı ayırt edici ve tanınmış hale getirildiğini, davalı şirketin, müvekkili şirket adına tescilli “…” ve “…” ibarelerini taşıyan markalarının itibarından dolayı haksız avantaj elde edeceğini ve müvekkiline ait “…” ve “…” ibareli markalarının ayırt edici karakterine zarar vereceğini ileri sürerek 2019-M-7629 sayılı YİDK kararının iptalini ve dava konusu markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekili, itiraza mesnet gösterilen markalar ile “…” markası arasında net olarak ayırt edilebilirlik söz konusu olduğunu ve markalar arasında benzerlik bulunmadığını, markalar arasında tek ortak unsurun “…” ibaresi olduğunu, söz konusu ibarenin ilgili markalar bağlamında sözlük tanımlarında(TDK) 2. tanım olan “… telefonu” anlamında kullanıldığını, “…” kelimesinin tüketici nezdinde davacının adı ve markalarını çağrıştırmadığını, bu ibarenin telekomünikasyon hizmetlerine ilişkin olup davacının tekeline bırakılamayacak bir işaret olduğunu, “…” kelimesinin ayırt ediciliğinin zayıf bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, incelemenin sadece “…” ibaresi üzerinden yapılmasının isabetli olmayacağını, dava konusu markada yaratılan algının davacı markalarından farklı olduğunu ve bütünsel açıdan benzerlik ve iltibas ihtimalinin bulunmadığını, aralarında benzerlik olmayan davalı markasının davacıya ait markalara zarar vermeyeceğini, markalarda yer alan “…” kelimesinin günlük dile yerleşmiş, anlamı herkesçe bilinen ve anılan ayırt ediciliği düşük bir kelime olup, davacı tarafından yaratılmış, fantezi bir kelime olmadığını, müvekkilinin kararının yerinde bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının itiraza mesnet gösterdiği “…, …, … ……” markalarının tescil koruması altında bulunan mal ve hizmetlerin, davaya konu markanın başvuru kapsamında bulunan 9, 35, 38, 41 ve 42. Sınıfta bulunan mal ve hizmetleri kapsadığı, karşılaştırılan emtianın aynı veya benzer oldukları, dolayısıyla emtia benzerliği şartının somut olayda oluştuğu, ancak davacı yana ait markaların “…” ve “…” ibareleri ve bu ibare etrafına eklenen başkaca sözcükler ile türetilen markalar olduğu, dava konusu markanın ise “…”, “…” kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulduğu, “…” ibaresinin günümüzde … telefonu olarak tanımlanan mobil telefonlar için halk arasında yaygın olarak kullanıldığı, “…” ibaresinin halk arasındaki bilinen karşılığı nedeniyle ayırt ediciliğinin oldukça zayıf olduğu, dava konusu markanın bir bütün olarak “…” şeklinde ele alınması gerektiği, “…” ibareli markanın her ne kadar ayırt edici gücü düşük kelimelerin birleşimiyle oluşturulan bir marka ibaresi olduğu açık olsa da bir bütün olarak ayırt ediciliğe haiz olacağı, SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırma ihtimalinin söz konusu olmayacağı, her ne kadar davacı tarafça “…” ve “…” ibaresinden türetilerek oluşturulmuş seri marka niteliğinde olan markaların tanınmış markalar olduğu iddia edilmiş olsa da, “…” ibaresinden türetilerek oluşturulan markaların ilgili sektör açısından tanınmış olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, kötüniyet iddiasının yerinde bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, gerekçeli kararda yazan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu iddiasının dayanaktan yoksun bulunduğunu, markaların birbirine iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, davalı şirketin, telekomünikasyon alanında müvekkili şirketin en büyük rakibi olup, davalı şirketin, müvekkili şirketin “…” seri markalarından haberdar olmamasının mümkün olmadığını, söz konusu marka başvurusunun müvekkilinin “…” markalarının ayırt ediciliği zayıflatmak, sulandırmak ve ticari itibarından faydalanmaya çalıştığını, davalı markası, markanın sulandırılması hallerinden haksız yararlanma ve asalak marka olarak değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı tarafça itiraza mesnet olarak gösterilen “…” ve “…” ibareleri ve bu ibare etrafına eklenen başkaca sözcükler ile türetilen markalar ile davalı şirketin başvurusuna konu “…” markası arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik bulunmadığı, zira, markalarda ortak olarak bulunan “…” ibaresinin günümüzde … telefonu olarak tanımlanan mobil telefonlar için halk arasında yaygın olarak kullanıldığı, ayırt ediciliğinin oldukça zayıf olduğu, “…” ibaresinden türetilerek oluşturulan markaların tanınmış olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı, bu nedenle dava konusu markanın davacının markalarından istifade edebileceği, onun ayırt edici karakterine zarar verebileceği yönündeki davacı iddialarının da yerinde olmadığı, kötüniyet iddiasının dosya kapsamına göre yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,60-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 31/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.