Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/354 E. 2023/282 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/354
KARAR NO : 2023/282
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2020
NUMARASI : 2019/261 E. – 2020/450 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : 1-…
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararı İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/12/2020 tarih ve 2019/261 E. – 2020/450 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı firmanın … nolu “…” ibareli marka başvurusuna, tescilli ve tanınmış “…” seri markalarına dayalı olarak yaptığı itirazın nihai olarak reddi kararının hukuka aykırı olduğunu, zira taraf markalarının aynı emtiada, yani 30. Sınıfa giren gıda ürünlerinde kullanılacağını, tüketicinin bu ürünleri dikkat düzeyi düşükken ve fazla zaman ayırmadan anlık kararlarla satın aldığını, ayrıca bu ürünlerin daha ziyade küçük yaştaki çocuklara hitap ettiğini, bu durumun markaların karıştırılma ihtimalini arttırdığını, davalının markasında geçen “…”, “…”, “…” ibarelerinin Türkçe’de de yaygın olarak bilinen anlamları olduğunu bu yüzden ayırt edici niteliklerinin bulunmadığını, “…” ibaresinin de davalının çatı markası olduğunu, dava konusu edilen markada esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, davalının bu markasını taşıyan ürünlerini gören tüketicilerin davacının “…” markasının serisi olarak yeni bir ürün piyasaya sunduğunu düşüneceklerini, davalının davacının bu tanınmış markasını ihtiva eden marka başvurusunda bulunurken davacının markasının tanınmışlığından ve kullanıcıya verdiği güvenden hiçbir yatırım yapmadan yararlanma amacını güttüğünün açık olduğunu, davalının binlerce kelime arasından, özgün ve diğer firmaların markaları ile iltibas yaratmayacak bir marka seçme şansı varken davacının tanınmış “…” markasını kendi markasına esas unsur olarak seçmesinin davalının bu tanınmışlıktan faydalanma amacını ve aynı zamanda kötüniyetini gösterdiğini, dava konusu edilen YİDK kararında davalının önceki marka tescili nedeniyle kazanılmış hakkı bulunduğundan bahsedilse de, davalının bu hakka dayanak olarak gösterilen “… … …” markasını kullanmadığını ileri sürerek YİDK’nın 2019-M-3077 sayılı kararının iptalini ve davalı şahsın … sayılı markasının dava sonuna kadar tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının markalarıyla dava konusu edilen markanın benzemediğini, markalarda tek ortak unsur olan “…” ibaresinin tek başına yüksek bir ayırt edici niteliğe sahip olmadığını, Türkçe’de altın anlamına gelen bu ibarenin günlük hayatta sıklıkla kullanıldığını, davalının markasında tek başına esas unsur olabilecek unsurların “…” ibaresinden ziyade markada geçen ve tanınmış marka olarak koruma altında olan “…” ibaresi, çikolata görselleri ve davalı ile özdeşleşmiş bulunan bina şekilleri olduğunu, davacının emsal olarak sunduğu Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2017/5145 E. ve 2019/1772 K. sayılı kararının ise o davaya konu markada “… …” ibaresinin tek başına yer alması nedeniyle huzurdaki davaya emsal olamayacağını, davacının “…” ibareli markasını tanınmışlığını ispat edemediğini, bu hususu ispat edebilseydi dahi markalar benzemediğinden bu tanınmışlığın dava konusu markanın tesciline bir etkisinin olmayacağını, kötüniyet iddialarının da soyut kaldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “… …” ibareli ve diğer tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK’nın 6/1. maddesindeki iltibasın bulunmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK’nın 6/5. maddesindeki tanınmışlık koşulunun da oluşmadığı, davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hususlarının kanıtlanmadığı, dava konusu marka açısından kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiasının da sabit olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, “… … … …” ve “… …” marka başvurularının müvekkilinin … markaları ile benzer olduğuna ve markalar arasında karıştırma ihtimali olduğuna dair kararlar bulunduğunu, çatı markaların benzerlik ve karıştırma ihtimalinde dikkate alınmayacağını, mahkemenin karar verirken bu hususu göz ardı ettiğini, halbuki davalının “…” çatı markasını içeren ve müvekkilinin … markasını aynen içererek oluşturulan marka başvurusunun reddedilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin “…” ibareli veya esas unsurlu seri markasının, davalının “… … … …” markasıyla ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararı iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının “…” asıl unsurlu markaları ile davalı Şirketin … nolu “… …” ibareli marka tescil başvurusu arasında, 556 sayılı KHK.’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Her iki tarafın da markalarını 30. sınıf emtialarda kullanmak istediği, bu anlamda davacının itiraza mesnet markaları ile davalı Şirketin marka tescil başvurusunun konusunu oluşturan emtiaların, birbirine ayniyet derecesinde benzer olduğu açıktır.
Tarafların markalarını kullanmak istedikleri ibareler açısından yapılan incelemede, davacı markalarının “…” asıl unsurundan, davalı Şirketin başvurusunun ise “… …” ibaresinden oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı Şirket başvurusunda yer alan “… …” ibaresi de tıpkı “…” ibaresi gibi asıl unsur olarak algılanacaktır. Diğer bir deyişle “… …” ibaresi de dava konusu başvuruda asıl unsurlardan birisi olarak yer almıştır. Esasen “…” ibaresi davalı şirketin çatı markası olduğundan, benzerlik incelemesinde dikkate alınmayacaktır. “Altın” anlamına gelen “…” ibaresi ise ticari hayatta, sunulan ürün veya hizmetin kalite ve değerini göstermek amacıyla sıklıkla kullanılsa da, dava konusu markaların ilgili olduğu 30. sınıf emtia yönünden vasıf bildirmez. Dolayısıyla benzerlik değerlendirilmesinde belirleyici unsurlardan biri olarak nazara alınır. Bu durumda davacı markalarında asıl unsur olan bu ibarenin, davalı Şirket başvurusunda da yer alması, davalı başvurusunun, davacı markalarının serisi olduğu izlenimi yaratacak, taraf markaları arasında, 556 sayılı KHK.’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesi oluşturacaktır.
Esasen aynı taraflar arasında görülen emsal bir davada, davalı şirketin “… …” ibareli marka tescil başvurusunun, davacının “…” ibareli markaları ile iltibasa neden olduğu ve “…” ibaresinin 30. sınıf emtialarda vasıf bildirmediği hususları, Yargıtay 11. Hukuk Rairesinin 24.04.2017 gün ve 2015/13753 E.-2017/2329 K. sayılı ilamı ile de tespit edilmiştir. “…” ibaresinin 29 ve 30. sınıf mallar yönünden zayıf marka olmadığı ve korunması gerektiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.11.2017 gün ve 2016/3593 E.-2017/5985 K., 09.10.2019 gün ve 2018/4938 E.-2019/6370 K., 13.02.2018 gün ve 2016/7017 E.-2018/1040 K., 22.11.2017 gün ve 2016/4284 E.-2017/6429 K. sayılı ilamları ile de belirtilmiştir.
Yine aynı taraflar arasında görülen emsal bir davada, davalının “… … … …” ibaresinden oluşan marka tescil başvurusu için, iş bu davadaki aynı gerekçelerle verilen Dairemize ait 14.09.2017 gün ve 2017/707 E.-764 K. sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04.03.2019 gün ve 2017/5145 E.-2019/1772 K. sayılı ilamı ile onanmış olup, anılan kararın, iş bu dava yönünden de emsal teşkil edeceği açıktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca, iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu bildirildiğinden, Dairemizce de bu konuda yeni bir bilirkişi raporu alınmasına gerek görülmemiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 07/12/2020 gün ve 2019/261 E. – 2020/450 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, Türk Patent ve Marka Kurumunun 2019-M-3077 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Davalı şirket adına tescil edilen … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, sicilden terkin edilmesine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 4.080‬,00-TL bilirkişi ücreti, 195,10-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 89,8‬0-TL tebligat masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 4.527‬,00-TL yargılama giderine, 44,40-TL başvurma harcı, 44,40-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 4.615,8‬0-TL davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 31/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip