Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/346 E. 2023/311 K. 13.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/346
KARAR NO : 2023/311
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2019
NUMARASI : 2018/279 E. – 2019/416 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ : Av. …- [16610-16850-04640] UETS

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 27/11/2019 tarih ve 2018/279 Esas – 2019/416 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili adına tescilli “…” ibareli tanınmış markaların bulunduğunu, davalı Şirketin ise … sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili markaları ile dava konusu başvuru arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, davalı Şirketin bitkisel sağlık ürünleri üzerine çalıştığını, dava konusu markayı çikolata, pasta, dondurma ve gofret gibi ürünlerde tescil ettirmeye çalışmasında hukuki menfaat bulunmadığını, dava konusu markayı yedekleme amacı güttüğünü ve kötü niyetli olduğunu, davalı ile müvekkili arasında “…” ibareli markalardan kaynaklanan uyuşmazlıklar olduğunu, dava konusu başvurunun aynı mal ve hizmetleri içerdiğini, markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, “…” ibaresinin dava konusu başvurunun asli unsurunu oluşturduğunu, iptali istenen YİDK kararında belirtildiği gibi “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olmadığını, nitekim Yargıtay’ın emsal kararlarının da bu yönde bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-3877 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın 30, 32 ve 35.sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Kurum vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket temsilcisi, davacının 2000 yılındaki markasının mahkeme kararı ile iptal edildiğini, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, koruma kapsamının dar tutulması gerektiğini, kötü niyetli olmadıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “…+şekil” ibareli başvuru markası ile davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi nezdinde başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi kapsamında iltibasın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, her ne kadar mahkemece “…” ibaresinin zayıf bir ibare olduğu ve bu ibareye ilişkin kullanımlara marka sahibinin katlanması gerektiği kabul edilmiş ise de bu tespitlerin haksız ve hukuka aykırı bulunduğunu, “…” ibaresinin, “uygun, dinç, seçilim değeri yüksek, uygun, yakışır, yetenekli, değer” gibi anlamlara geldiğini, mahkemece hangi hukuki gerekçeler ile dava konusu markanın zayıf olduğunun, tür ve cins ihtiva ettiğinin belirtilmesinin gerektiğini, sundukları emsal kararlar ve bilirkişi raporlarının, müvekkili Şirketin “…” markasının kullanım sonucu yüksek ayırt ediciliğe haiz olduğunu ortaya koyduklarını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, markanın TÜRKPATENT nezdinde tescilli olduğu takdirde zayıf bir marka olduğu, tür, cins ve nevi belirttiği gibi iddialarla korumadan yararlanamayacağını kabul etmediğini, buna göre ilgili markanın kurum nezdinde tescilli olduğu takdirde hukuki himayeden yararlanacağını, kaldı ki müvekkili markalarının, kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla da kabul edildiği üzere soyut ve somut ayırt edicilik niteliğine sahip olduğunu ve toplum nezdinde maruf hale geldiğini, mahkemece verilen kararın aksine dava konusu markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik mevcut olduğunu, bunun da karıştırılmaya yol açacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin olmadığı, zira Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2022 tarihli, 2021/1685-2022/6319 E/K sayılı ilamında da belirtildiği üzere “…” ibaresinin sağlıklı, zinde, formda, uygun, vs. anlamlarına geldiği ve gıda maddeleri yönünden ayırt ediciliğinin düşük düzeyde olduğu, buna göre uyuşmazlık konusu gıda malları yönünden tescili istenen dava konusu başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığının kabulünün gerektiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 13/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/04/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip