Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/337 E. 2022/1692 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/337
KARAR NO : 2022/1692
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/03/2020
NUMARASI : 2018/297 E. – 2020/74 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün Men’i ile Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 04/03/2020 tarih ve 2018/297 E. – 2020/74 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin, 1996 yılından 2016 yılına kadar …’nin ortağı, 2016 yılından bu yana da tek sahibi ve işletmecisi olduğunu, 2005 yılından beri de … marka nolu “…” tescilli marka ve işaretlerinin sahibi bulunduğunu, markalarının, mantı, makarna, erişte ve buna ilişkin yiyecek içecek hizmetlerinin sağlanmasına yönelik olduğunu, davalının 2006 yılından 2018 yılının mart ayına kadar müvekkilinin çalışanı olduğunu, işten ayrıldığı tarihten itibaren ise müvekkiline ait işletmeden edindiği tecrübe ve müşteri kitlesini kullanmak amacıyla “…” adı altında şahıs işletmesi kurduğunu, davalının, müvekkilinin yıllar boyu emek vererek oluşturduğu ve tescilli hale getirdiği markayla haksız rekabet yarattığı, isimde karışıklığa yol açarak hem müvekkilinin markasını zedelediği, hem de haksız kazanç sağladığı ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla haksız marka kullanım tarihinden itibaren işleyen ticari faiziyle beraber şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin davacıya ait olan “…”isimli işyerinde aşçı olarak çalıştığını, iş akdini haklı nedenlerle feshederek iş yerinden ayrıldığını, müvekkilinin açmış olduğu işletmenin adresi ile davacının işletmesinin bulunduğu adresin tamamen birbirinden bağımsız farklı semtlerde olduğunu, müvekkilinin işletmesine ait tanıtım amaçlı logo, internet sitesi, reklam panosu vs. bulunmadığını, müvekkilinin davacı yanın işletmesinin işlerini etkileyebilecek veya zarar vermeye yönelik hiç bir olumsuz davranışta bulunmadığını, müvekkilinin kullandığı marka ile davacı tarafın kullandığı marka arasında iltibas veya iktisaba yol açabilecek derecede benzerliğin bulunmadığını, davacı tarafın maddi ve manevi tazminat taleplerinin sebepsiz zenginleşmeye yönelik olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafın “…” ve “…” asıl unsurlu içerisinde … emtia ürününü kapsayan … sayılı tescilli markaları olduğu, davalı tarafın ise … ürünü da satılan işyerinde menü kağıdı, tabela ,yazar kasa fişi kullanımının “öz …& …” şeklinde olduğu, davacının tescilli markalarındaki asli unsurun “…” davalı tarafın tabela ve diğer şekildeki kullanımındaki asli unsurun da “… …” şeklinde olduğu, davalı kullanımdaki diğer işaret ve yazıların ise tali unsur olarak yer aldığı, tescilli bir marka ile iltibas düzeyinde tecavüz oluşturduğu iddia edilen kullanım arasında görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin nazara alınarak belirlenmesi gerektiği, davalının “… …” ibareli markasal kullanımı ile davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, davacının tescilli markası ile davalı kullanımı arasında iltibas / karıştırılma nedeniyle 6769 sayılı SMK 7. ve 29. maddesi kapsamında marka tecavüzünün oluştuğu, davacı taraf 6769 sayılı SMK’nın 151/2-b maddesine göre maddi tazminat açısından davalının “elde ettiği net kazanç” seçeneği şeklinde tazminat istemi yönünden ise bilirkişi incelemesi sonucu dava tarihinde net kazanç oluşmadığının belirlendiği, manevi tazminat istemiyle ilgili olarak ise 3.500,00 TL manevi tazminatın dosya kapsamı ile uyumlu bulunduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davalı taraf eyleminin davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüz oluşturduğundan tecavüzün men’ine, davacı tarafın maddi tazminat isteminin reddine, davacı tarafça talep edilen manevi tazminat istemiyle ilgili olarak takdiren 3.500,00 TL manevi tazminatın 23 Mart 2018 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalının müvekkilinin tescilli markasını kendi işletmesinde iltibas ederek kazanç elde etmesi gerekçesiyle açılan maddi ve manevi tazminat davasının, yerel mahkeme tarafından maddi tazminat yönünden reddedildiğini, manevi tazminat yönünden ise marka tecavüzünü karşılamayacak bir meblağa hükmedildiğini, marka tecavüzü sabit olan davalının kazancının bulunmamasının, maddi tazminata hükmedilemeyeceği anlamı taşımadığını, mahkemenin Borçlar Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca hakkaniyete uygun bir tazminat belirlemesi gerektiğini, manevi tazminat yönünden de kusuru sabit olan davalıya çok düşük miktarda tazminat ödenmesine hükmedildiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin iyi niyetli olarak rekabet ve haksız kazanç oluşmaması amacıyla, farklı semtte, eski çalışmış olduğu iş yerinden uzakta bir esnaf lokantası açtığını, ayrıca her iki tarafın kullandığı markaların birbirinden farklı olması nedeniyle birbiri ile karıştırılmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın maddi ve manevi tazminat taleplerinin sebepsiz zenginleşmeye yönelik olduğunu, davacının gelirlerinde bir zarar meydana gelmiş ise bunu ayrıca ispat etmesi gerektiğini, müvekkili tarafından davacının “…” ibaresinin tescilli bir marka olduğunu ceza yargılaması esnasında öğrenmesi üzerine, iş yerinin ismini “…” olarak değiştirdiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, markaya tecavüzden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemi ile kullanımın meni talebine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının tescilli markasının “…” ibaresinden oluştuğu, davalının kullanımının ise “… …& …” şeklinde olduğu, davalının kullanımında davacının tescilinden farklı olarak “…” ibaresi yer alsa da, davalı kullanımlarında “…” ibaresinin küçük puntolarla ve … ibaresinin başında yazılı olduğu, bunun kullanıma bir ayırt edicilik katmadığı, davalı ve davacı markalarının 6769 sayılı SMK kapsamında benzer olduğu, davalı kullanımının kapsamı ile davacının tescil kapsamının aynı bulunduğu, bu itibarla davalının kullanımının 6769 sayılı SMK’nın 7/2-a, b ve 29/1-a maddeleri bağlamında marka hakkına tecavüze yol açtığı, davalının kullanımının hukuka uygun bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine gelince, davacı taraf 6769 sayılı SMK’nın 151/2-b maddesine göre maddi tazminat açısından davalının “elde ettiği net kazanç” seçeneği şeklinde tazminat isteminde bulunmuş, bu doğrultuda mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinde dava tarihinde davalının net kazancı oluşmadığı belirlenmiş, mahkemece de bu doğrultuda maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Ancak, Borçlar Kanunu’nun 50/2. maddesine göre, uğranılan zarar miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri gözönünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Somut uyuşmazlıkta da, bilirkişilerce davalının elde ettiği net kazancın dosya kapsamına sunulan deliller kapsamında tam olarak belirlenememesinin, maddi tazminat isteminin reddini gerektirmeyeceği, buna göre gerçek zararın tam olarak belirlenemeyeceği gözetilerek 6098 sayılı TBK’nın 50. maddesi uyarınca daha makul bir tazminat belirlenmesi kanaatine varılmış olup (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/4580 Esas, 2016/2044 Karar ve 25.02.2016 Tarih), Dairemizce TBK’nın 50/2. maddesi uyarınca belirlenen 5.000 TL maddi tazminatın somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete uygun bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Diğer taraftan davacının marka hakkının ihlali nedeniyle 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 149/1-ç maddesine dayalı olarak manevi tazminat talebinde bulunabileceği pek tabiidir. Ancak özel durumlar göz önünde tutularak hükmedilecek manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut uyuşmazlıkta manevi tazminat koşullarının davacı yararına gerçekleştiği yönündeki ilk derece mahkemesi kabulünde bir isabetsizlik yok ise de, mahkemece hükmedilen manevi tazminat tutarı, olayın oluş şekli, olay tarihindeki paranın satın alma gücü gözetildiğinde, hakkaniyete uygun görülmemiştir. Bu durumda, açıklanan hususlar dikkate alındığında Dairemizce 5.000,00 TL manevi tazminatın, somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete uygun olduğu değerlendirilmiştir.
HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıca (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 04/03/2020 tarih ve 2018/297 E. – 2020/74 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davalı taraf eyleminin davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüz oluşturduğundan tecavüzün menine,
4-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 5.000,00.TL maddi, 5.000,00.TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 683,1‬0.TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 256,17.TL harcın mahsubu ile bakiye 426,93.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen kabul edilen maddi tazminat yönünden 5.000,00.TL, kabul edilen manevi tazminat yönünden 5.000,00.TL, diğer istemler yönünden 15.000,00.TL maktu vekalet ücreti olmak üzere toplam 25.000‬,00.TL olarak hesaplanan vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen reddedilen maddi tazminat yönünden 5.000,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 650,00.TL bilirkişi ücreti, 66,50‬.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 22,00.TL tebligat ve posta masrafı, 162,10 istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 900,60‬‬.TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 600,40‬.TL.’ye 256,17.TL peşin harç, 35,90.TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 892,47‬‬.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 23,50.TL tebligat ve posta masrafı, 162,10 istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 185,60‬‬.TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 61,8‬6.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-Davalıdan alınması gereken 683,1‬0.TL nispi karar ve ilam harcından, davalı tarafından yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 623,8‬0‬.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip