Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/327 E. 2022/1720 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/327 – 2022/1720
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/327
KARAR NO : 2022/1720
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/09/2020
NUMARASI : 2019/224 E. – 2020/161 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/09/2020 tarih ve 2019/224 E. – 2020/161 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin… sayılı “…” ibareli marka başvurusunun davalı Şirketin “…” ibareli markalarını mesnet göstererek yaptığı itiraz üzerine davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa müvekkili olan üniversitenin 21/07/2010 tarihli ve 27648 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6005 sayılı Kanun ile kurulduğunu, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu, markanın tanınırlığının müvekkili sayesinde olduğunu, müvekkilinin önceye dayalı hak sahibi olduğunu, ayrıca davalı şirketin kendi adına tescil ettirdiği markayı 5 yıllık sürede fiilen kullanmadığını, SMK’nın 9. maddesi koşullarının gerçekleştiğini ileri sürerek, YİDK’nın 10/09/2019 tarih ve 2019-M-7352 sayılı kararının iptaline ve davalı şirkete ait … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiş, hükümsüzlük talebine ilişkin dava tefrik edilmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket vekili, dava konusu markanın müvekkiline ait markalar ile iltibas oluşturduğunu, “…” ibaresinin ilk olarak müvekkili tarafından kullanıldığını ve bu ibareyi taşıyan birden fazla markanın da sahibi olduğunu, bu markaların seri marka niteliği taşıdığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu marka kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler yönünden ayniyet/benzerlik şartının gerçekleştiği, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer oldukları, zira karşılaştırılan markaların esas unsurunu “…” ibaresinin oluşturduğu, bu ibarenin davaya konu hizmetleri doğrudan tanımlamadığı, tasviri nitelikte olmadığı, soyut-somut ayırt ediciliğinin bulunduğu, davacı marka başvurusunda yer alan “…” ibaresinin ilgili tüketici kesiminde hizmetin verildiği yer olarak algılanacağı, bu nedenle ayırt ediciliğinin bulunmadığı, yukarıda ifade edildiği şekli ile “…” ibarelerinin de davaya konu hizmetler bakımından tanımlayıcı vasıflarının bulunduğu, bu nedenle bu ibarelerin de ayırt edicilik incelemesinde dikkate alınamayacağı, davacının marka başvurusunda yer alan şekil unsurunun da iltibas tehlikesini bertaraf etmeye yeter derecede ayırt ediciliğinin bulunmadığı, zira 41. sınıf hizmetlerin hitap ettiği dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin bu şekil unsurunu “…” kelimelerinin baş harfleri olan “…” nün stilize edilmiş yazı biçimi olduğunu algılayabilecekleri, bu nedenle bu şekil unsurunu dava konusu “…” kelime anlamından farklı bir şekilde değerlendirmeyecekleri, şekil unsurunu bu ibare içinde eritecekleri, “…” kelimesi her ne kadar tek başına 41. sınıfta bulunan hizmetler bakımından ayırt ediciliği güçlü bir ibare olmasa da, karşılaştırılan markalar arasında ayırt ediciliği bulunan en önemli unsurun bu kelime ibaresi olduğu, markalar genel görünüş olarak karşılaştırıldığında yukarıda izah edilen gerekçelerle “…” ibaresi haricinde ayırt ediciliği sağlayan bir unsur bulunmadığı, bu nedenle redde mesnet alınan önceki tarihli markaları gören, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, davacıya ait marka başvurusu ile karşılaştığında, bu hizmetlerden yararlanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markanın, davalı şirkete ait markaların serisi bir marka olduğunu düşünebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markalar arasındaki farklılıkları kavrasa bile, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu hususunda yanılsamaya düşebileceği, bu nedenle 556 sayılı KHK’nın 8/1. maddesi hükmü koşullarının somut olayda oluştuğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, yerel mahkemenin yalnızca KHK hükümlerini göz önünde bulundurduğunu, özel nitelikteki 6005 sayılı Kanun’u dikkate almayarak hatalı bir karar verdiğini, müvekkilinin dava konusu markasının kaynağını anılan Kanun’dan aldığını, bu ibarenin marka olarak kullanımının engellenemeyeceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, her biri 41. sınıf hizmetlerde tescilli olan, …sayılı “…” ibareli başvuru ile redde mesnet … sayılı “… …” ve … sayılı “… …” ibareli markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira taraf markalarının asli unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, dava konusu başvuruda yer alan “…” ibaresinin tescil ettirilmek istendiği sınıf bakımından hizmetin verildiği yer algısını oluşturduğu, bu nedenle ibarenin başvuruya yeterli ayırt edicilik katmadığı, davacı üniversitenin kanunla kurulmuş olmasının da doğrudan üniversite isminin marka olarak tesciline imkan vermeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 13/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.