Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/323 E. 2021/273 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : …
KARAR NO : …
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2020
NUMARASI : …

İHTİYATİ TEDBİR

DAVANIN KONUSU : İhtiyati Tedbir Kararına İtiraz

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30.12.2020 tarih ve … sayılı kararın Dairemizce incelenmesi ihtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalıya ait … sayılı tasarımların yenilik ve ayırt edicilik vasfına sahip olmadığını ve görünür nitelikte bulunmadığını ileri sürerek, anılan tasarımların hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini, müvekkilinin Türkiye’de giriştiği ticari ve sınai faaliyetlerin davalının anılan tasarımlarından doğan hakkına tecavüz teşkil etmediğinin tespitini, davalıya ait anılan tasarımlardan doğan hakların müvekkiline ve üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesinin engellenmesi ve üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 19.10.2020 tarihli kararla ihtiyati tedbir isteminin kısmen kabulüne, dava devam ederken davaya konu tasarımın bir başkasına devrinin uyuşmazlığın çözümünü zorlaştıracağı, taraf değişikliği nedeniyle yargılamayı gereksiz geciktireceği, davalı tasarımlarının hükümsüzlüğü de talep edildiğinden, diğer talep yönünden ise hükümsüzlüğe karar verilmesi halinde de geriye etkili sonuç doğuracağı gerekçesiyle dava aşamasında … sayılı tasarımların dava sonuna kadar 3. kişilere devrinin önlenmesi konusunda ihtiyati tedbir konulmasına, ancak dava konusu tasarımlar tescilli olup sahibine kullanma hakkı da verdiğinden 3. kişilere devir de bu hakkını kısmen kısıtladığından, ihtiyati tedbirin 5.000 TL. teminat karşılığında uygulanmasına, bu davanın davacısına yönelik bu tasarımların kullanılmasının ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine, ancak dava konusu tasarımlar tescilli olup sahibine kullanma hakkı da verdiğinden tedbir de bu hakkını kısıtladığından ihtiyati tedbirin 15.000 TL. teminat karşılığında uygulanmasına karar verilmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin……eleman üretimi alanında Türkiye’nin bilinen markalarından biri olarak 1987 yılında ticari hayatına başladığını, müvekkiline ait tasarımların yenilik ve ayırt edicilik vasfının bulunduğunu, kullanım esnasında da görünür durumda olduğunu, her biri bakımından ayrı ayrı yenilik ve ayırt edicilik incelemesi yapılmasının gerektiğini, bir kısmının kamuya sunulmasının otomatik olarak diğer tasarımların da kamuya sunulmuş olması sonucunu doğurmayacağını, hiçbir inceleme ve tespit yapılmadan, mahkemece tensiple birlikte tedbir kararı verilmesinin hukuka, hakkaniyete ve adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu, müvekkilinin tasarım hakkını davacıya karşı kullanamayacaksa böyle bir hakkının mevcut olmadığı sonucunun doğacağını, hükmedilen teminatın müvekkili tarafından yatırılarak, tescilli tasarımını davacıya karşı da kullanabilmesi yönünde tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin tasarım hakkını ortadan kaldırır nitelikteki bu tedbir kararına teminat olarak hükmettiği meblağın, dava konusu tasarımların maddi değeri düşünüldüğünde oldukça yetersiz kaldığını ileri sürerek, müvekkili aleyhine verilen ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına, tedbir kaldırılmayacaksa 15.000 TL değerindeki teminatın müvekkilince yatırılmasına ve müvekkilinin tasarımının davacıya karşı da kullanılabilmesine, bu taleplerinin her ikisi de kabul görmezse müvekkilinin ileride oluşacak zararının karşılanabilmesi için teminatın 1.000.000 USD’a yükseltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece 30.12.2020 tarihli kararla, açılan davada taleplerden birinin tasarımın hükümsüzlüğü olduğuna göre, ileride davacı lehine karar verilirse kararın geriye etkili sonuç doğuracağı, yani tasarımların hiç tescil edilmemiş gibi sonuç doğacağı, bu açıdan ihtiyati tedbir kararının verildiği, aksi halde de yani davacı aleyhine karar verilmesi durumunda da davalı lehine teminatın öngörüldüğü, davalı tarafın teminat oranına itirazının kısmen haklı bulunduğu, mahkemece verilen ihtiyati tedbirin ne şekilde uygulanabileceğine bu kez açıklık getirildiği, önceki kararda bazı hükümlerin izah edilerek düzeltildiği, davacı vekilinin dava dilekçesinde bazı tasarımlar hakkında (parentez içinde) hariç deyimi kullanmasına rağmen, tekrar aynı tasarımlar hakkında talebini yenilemesinin ve dilekçenin başlangıç sayfası dahil değişik sayfalarındaki bazı taleplerinde ise bu tasarımları parentez içinde saymayarak, bütün tasarımlar hakkında tedbir talebinde bulunmasının karışıklığa yol açtığı, karmaşıklığın önüne geçmek için bu kez bu tasarımlara yönelik ihtiyati tedbire itirazın haklı bulunarak, parentez içinde sayılan …sayılı tasarımlarla ilgili ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği gerekçesiyle..sayılı tasarımların dava sonuna kadar 3. kişilere devrinin önlenmesi konusunda ihtiyati tedbir konulmasına, ancak dava konusu tasarımların tescilli olup sahibine kullanma hakkı da verdiğinden 3. kişilere devir de bu hakkını kısmen kısıtladığından, ihtiyati tedbirin 36.000 TL. teminat karşılığında uygulanmasına, davaya konu …. sayılı tasarımların hükümsüzlüğü de talep edildiğinden hükümsüzlüğe karar verilmesi halinde de geriye etkili sonuç doğuracağından, davacının yukarıda belirtilen tasarımlar kapsamında ürettiği ve ticarete konu ettiği ürünlere el konulmasının, satışının ve her türlü şekilde ticarete konu edilmesinin davalı tarafca engellenilmesinin önlenilmesi konusunda ihtiyati tedbir uygulanmasına, ancak dava konusu tasarımlar tescilli olup sahibine kullanma hakkı da verdiğinden, tedbir de bu hakkını kısıtladığından, ihtiyati tedbirin 14 ayrı tasarım açısından 140.000 TL. teminat karşılığı uygulanmasına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dosyanın bulunduğu aşamada esasa dönük bir inceleme yapılmadan, davacının sunduğu belgelerin sıhhati incelenmeden, müvekkilince işin esasına yönelik gerçekleştirilecek açıklamalar alınmadan ve dahi değerlendirilmeden, tensip ile birlikte, müvekkiline ait tasarımların davacıya karşı kullanabilmesinin önlenmesinin, müvekkilinin Anayasadan doğan mülkiyet hakkının haksız yere kısıtlanması niteliğinde olduğunu, bu tedbirle beraber davacı tarafın dilediği gibi müvekkilinin tasarımlarını kullanabileceğini, üretimini gerçekleştirerek satışını yapabileceğini, bu varsayımda istediği tasarımı, patenti vesair her türlü fikri ve sınai hakkı kullanmak isteyen kötü niyetli üçüncü şahısların, söz konusu hakların hükümsüzlüğü için dava açabileceğini ve aldığı tedbir kararı ile de söz konusu hakkı dilediği gibi kullanabileceğini, kaldı ki somut davanın oldukça karmaşık ve yerinde inceleme ile teknik raporlar gerektiren komplike bir dava olduğunu, tarafların tüm beyanları alınmadan, sadece davacı tarafın sunduğu deliller incelenerek, davanın sonunda verilecek hüküm etkisi yaratan bir ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hukuka uygun olmadığını, huzurdaki davanın zaten müvekkilinin tasarımlarının karşı tarafça kullanılmasının engellenmesi, ürünlerin toplatılması vs… konulu bir dava olmadığını, halihazırda müvekkilince bu konularda açılmış bir davanın da bulunmadığını, müvekkilinin kendisine ait tasarım haklarını davacıya karşı kullanabilmesi için dava açmasının gerektiğini, açılacak bu davada zaten şartları oluşmuşsa müvekkilinin bu taleplerinin ilgili mahkeme tarafından engellenebileceğini, karşı tarafın müvekkilinin tasarımlarının hükümsüzlüğü için açtığı huzurdaki davada verilen tedbir kararı ile davacının ne gibi ciddi ve muhtemel zararının engellenmeye çalışıldığının anlaşılamadığını, her ne kadar dosyada davacı tarafın delil tespiti ile bir bilirkişi raporu aldırmışsa da söz konusu bilirkişi raporunun da tedbir kararı verilmesine uygun olmadığını, zira müvekkilinin beyanlarının, özellikle de müvekkilinin söz konusu tasarımları gizlilik sözleşmeleri ile kamuya sunduğu hususunun dikkate alınmadan düzenlendiğini, kaldı ki yerel mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının alınan ön rapor doğrultusunda değil tensip ile otomatik olarak verildiğini, ön incelemesi dahi yapılmamış bir dosyada, taraf iddialarının tüm yönleri ile değerlendirilmeden, müvekkilinin Anayasa’dan doğan mülkiyet hakkının sınırlandırılması niteliğindeki verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasının gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin 30.12.2020 tarihli gerekçeli kararı ile verdiği ….sayılı tasarımları bakımından, müvekkil tarafından davacının belirtilen tasarımlar kapsamında ürettiği ve ticarete konu ettiği ürünlere el konulmasının, satışının ve her türlü şekilde ticarete konu edilmesinin engellenmesinin önlenmesine dair verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılarak, davacının bu husustaki ihtiyati tedbir talebinin reddedilmesine, bu talepleri kabul edilmezse söz konusu kararın kaldırılarak bu tasarımlar bakımından ters tedbir kararı verilerek müvekkilin ilgili tasarımları davacı tarafa karşı kullanabilmesine, ancak buna karşılık teminat yatırmasına karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Talep, ihtiyati tedbir kararına itiraz istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece davacıya, 19.10.2020 tarihli tensip zaptı ile birlikte ihtiyati tedbir hakkındaki ara karar da tebliğ edildiği halde, davalıya çıkarılan tebligat parçasında, tensip zaptı ile birlikte, ihtiyati tedbir hakkındaki ara kararın da tebligata ekli olduğu belirtilmemiş, bu durumda mahkemece verilen ihtiyati tedbire ilişkin gerekçeli kararın davalıya tebliğ edilmediği ve davalının anılan ihtiyati tedbir kararına itirazının süresinde olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıdaki özet kısmında da belirtildiği üzere davacı tarafça sunulan dava dilekçesinde, davalı tasarımlarının yenilik ve ayırt edicilik vasfına sahip olmadığı ve görünür nitelikte bulunmadığı ileri sürülerek, anılan tasarımların hükümsüzlüğü talebinin yanında, 6769 sayılı SMK.’nın 154. maddesi uyarınca, davacının Türkiye’de giriştiği ticari ve sınai faaliyetlerin, davalının anılan tasarımlarından doğan hakkına tecavüz teşkil etmediğinin tespiti talebinde de bulunulmuş, buna ilaveten davalıya ait anılan tasarımlardan doğan hakların davacıya ve üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesinin engellenmesi ve üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. Dolayısıyla işbu davada 6100 sayılı HMK.’nın 390/1. maddesinde düzenlenen, asıl dava ile birlikte talep edilen ihtiyati tedbir istemi söz konusudur.
O halde davacının ihtiyati tedbir talebinin dinlenme koşullarının bulunup bulunmadığının, asıl davadaki istemleri de gözetilerek, öncelikle 6769 sayılı SMK ve ardından da 6100 sayılı HMK hükümlerine göre incelenmesi gereklidir. Zira SMK.’nın 159/1. maddesinde ihtiyati tedbir sebepleri açıkça düzenlendiğinden, bu sebeplerin mevcudiyeti halinde, ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanununda yer alan ihtiyati tedbir sebeplerine başvurulmasına gerek kalmayacaktır.
6769 sayılı SMK.’nın “İhtiyati tedbir talebi ve ihtiyati tedbirin niteliği” başlıklı 159/1. maddesi hükmüne göre “Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.”
Davacının anılan maddede düzenlenen ilk şartı taşıdığı, yani “bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişilerden olduğu” açıktır. Zira asıl davadaki talebi, aynı Kanunun 77 ve 154. maddelerine dayanmaktadır.
SMK.’nın 159. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesi için davalının kullanımın tecavüz teşkil etmesi veya kullanımın tecavüz teşkil ettiği yönünde ciddi ve etkin çalışmalar yapılması gibi iki temel sebebinin mevcudiyeti aranmaktadır.
Esasen SMK.’nın 159. maddesi sınai mülkiyet hakkına tecavüz dolayısıyla talep olunabilecek ihtiyati tedbirleri düzenlediğinden, anılan maddenin somut uyuşmazlıkta uygulanabilme imkanı bulunmamaktadır. SMK.’nın 159. maddesi hükmünde açıkça düzenlenmeyen konularda, örneğin hükümsüzlük davalarında mahkemeden istenebilecek ihtiyati tedbirler hakkında, Hukuk Muhakemeleri Kanununun uygulanması gerektiği konusunda duraksanmamalıdır.
İhtiyati tedbirin şartlarını düzenleyen 6100 sayılı HMK.’nın 389/1. maddesinde ise “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmü yer almaktadır.
Anılan hükme göre ihtiyati tedbir kararı sadece “uyuşmazlık konusu” hakkında verilebilir. Aslında aynı gereklilik, 6769 sayılı SMK.’nın 159/1. maddesi hükmünde yer alan “dava konusu kullanımın” ibaresi ile de vurgulanmıştır. İşbu davada ise davacı, davalıya ait tasarımların hükümsüzlüğünü ve kendisinin faaliyetlerinin davalının anılan tasarımlarından doğan hakkına tecavüz teşkil etmediğinin tespitini istemektedir.
Davacının ilk talebi olan hükümsüzlük istemi açısından davanın konusu, davalının mal varlığına dahil bulunan tasarım haklarıdır. O halde hükümsüzlük davasında, uyuşmazlık konusu olan tasarımların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde bir ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi mümkün ise de, somut olayda davacının üzerine tedbir konulmasını istediği şey, davalının tasarımlarından kaynaklanan haklarının kullanılmasının engellenmesi olup, bu husus hükümsüzlük davasının konusu değildir.
Davacının ikinci talebi ise kendisinin faaliyetlerinin davalının anılan tasarımlarından doğan hakkına tecavüz teşkil etmediğinin tespiti istemine ilişkindir. O halde davacının anılan talebi yönünden de davalının tasarımlarından kaynaklanan haklarının kullanılmasının engellenmesi, davanın konusu değildir.
Bu noktada böyle bir tedbir kararının verilebilmesinin hangi hallerde mümkün olabileceği sorusu akla gelebilir. Öncelikle tescilli bir sınai mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesi yönündeki ihtiyati tedbirinin, Anayasal bir hak olan mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesi olduğu gözden kaçırılmadan, her somut olayın özellikleri ve tarafların menfaatler dengesi gözetilerek, sınırlı bir şekilde uygulanması gereklidir.
6769 sayılı SMK.’nın 159/1 ve 6100 sayılı HMK.’nın 389/1. maddesi hükümleri birlikte yorumlandığında, bu türden bir tedbir isteminde ancak, kendisine karşı sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahiplerince, 6769 sayılı SMK 149. maddesi uyarınca herhangi bir talep ileri sürülen kişilerce bulunulabileceği kabul edilmelidir. Somut uyuşmazlıkta ise davalının davacıya karşı adli merciler nezdinde, 6769 sayılı SMK 149. maddesi uyarınca herhangi bir talepte bulunmadığını davacı da kabul etmektedir.
6769 sayılı SMK.’nın 154. maddesinde belirtilen bildirimin de yukarıdaki bentte açıklanan ve 6769 sayılı SMK 149. maddesinde sayılan sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahiplerince adli merciler nezdinde ileri sürülen taleplerden olmadığı tabiidir.
6769 sayılı SMK.’nın 154/1. maddesi hükmü “Menfaati olan herkes, Türkiye’de giriştiği veya girişeceği ticari veya sınai faaliyetin ya da bu amaçla yapmış olduğu ciddi ve fiili girişimlerin sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil edip etmediği hususunda, hak sahibinden görüşlerini bildirmesini talep edebilir. Bu talebin tebliğinden itibaren bir ay içinde cevap verilmemesi veya verilen cevabın menfaat sahibi tarafından kabul edilmemesi hâlinde, menfaat sahibi, hak sahibine karşı fiillerinin tecavüz teşkil etmediğine karar verilmesi talebiyle dava açabilir. Bildirimin yapılmış olması, açılacak davada dava şartı olarak aranmaz. Bu dava, kendisine karşı tecavüz davası açılmış bir kişi tarafından açılamaz.” şeklinde olup, anılan madde uyarınca bildirimin dava şartı olup olmadığı ve davacının somut uyuşmazlıkta bu şartı yerine getirmiş bulunup bulunmadığı hususları ise mahkemece asıl talep hakkında yapılacak yargılama sırasında değerlendirilecektir.
Bir an için somut uyuşmazlıktaki gibi hakkında hükümsüzlük kararı verilmesi ihtimali bulunan bir tescilli sınai mülkiyet hakkına dayanan kişilerce, başkaları aleyhine bu haklarının kullanılmasının önemli zararlara neden olabileceği ve bu durumun ihtiyati tedbir yoluyla engellenmesi gerektiği düşünülebilir ise de, hükümsüzlük nedeni olarak ileri sürülebilecek tüm bu gerekçelerin, tescilli sınai mülkiyet hakkı sahiplerinin 6769 sayılı SMK 149. maddesi uyarınca adli merciler nezdinde herhangi bir talepte bulunmaları halinde, bu taleplere karşı bir savunma olarak ileri sürülebileceği, hatta bu konuda önceki davalarda alınmış bilirkişi raporları varsa bunların delil olarak sunulabileceği ve bu talepleri inceleyen mahkemelerce veya diğer adli mercilerce de bu savunmaların değerlendirileceği açıktır.
Yoksa eldeki uyuşmazlık gibi konusu tescilli sınai mülkiyet hakkının davacıya karşı kullanılması olmayan bir davada, tescilli sınai mülkiyet hakkının kullanılmasının önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda tüm talepler açısından dava şartı olarak aranan hukuki yarar şartı da anılan ihtiyati tedbir talebi yönünden sağlanmamış bulunmaktadır.
Bu durumda, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilir” hükmü dikkate alındığında, istinaf mahkemesinin dosya kapsamına göre, tedbir kararı verilmesi veya verilmiş bir tedbir kararının kaldırılması gerektiği görüşünde ise bu kararı kendisinin vermesi gerektiğinden ve Dairemizce yukarıda açıklandığı üzere, ilk derece mahkemesince uyuşmazlık konusu olan davalı tasarımlarının üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde verilen ihtiyati tedbir kararı yönünden bir isabetsizlik görülmediğinden, ancak diğer ihtiyati tedbir talebi yönünden kararın kaldırılmasına karar verildiğinden, infaz aşamasında bir tereddüte meydan verilmemesi için ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararının tamamen kaldırılması ve davalı tasarımlarının üçüncü kişilere devrinin önlenmesi konusundaki ihtiyati tedbir kararının yeniden hükme yazılması gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30.12.2020 gün ve ….ayılı kararlarının KALDIRILMASINA;
2-İhtiyati tedbir isteminin KISMEN KABULÜNE, davaya konu tasarımların dava devam ederken bir başkasına devrinin uyuşmazlığın çözümünü zorlaştıracağından, taraf değişikliği nedeniyle yargılamayı gereksiz geciktireceğinden, dava aşamasında … sayılı tasarımların dava sonuna kadar 3. kişilere devrinin önlenmesi konusunda İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA, ancak dava konusu tasarımlar tescilli olup sahibine kullanma hakkı da verdiğinden 3. kişilere devir de bu hakkını kısmen kısıtladığından ihtiyati tedbirin 36.000 TL. TEMİNAT karşılığı (nakdi veya koşulsuz banka teminatı) uygulanmasına,
3-Diğer ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE,
4-İhtiyati tedbire itiraz eden davalıdan peşin olarak alınan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının talep halinde ihtiyati tedbire itiraz eden davalıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında ihtiyati tedbire itiraz eden davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın tebliğ işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 05/03/2021 tarihinde HMK.’nın 362/1-f maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/03/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip