Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/302 E. 2023/271 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/302 – 2023/271
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/302
KARAR NO : 2023/271
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMES İ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2020
NUMARASI : 2019/254 E. – 2020/214 K.

DAVACI
VEKİLİ :

DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/09/2020 tarih ve 2019/254 E. – 2020/214 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, bu markaları yurt içinde ve yurtdışında uzun yıllardır kullandığını, davalıların “… …” ibareli marka başvurusuna yaptıkları itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa başvurunun müvekkilinin markalarına ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, müvekkili markalarının bir serisi olarak algılanacağını, iltibasa sebebiyet vereceğini, “…” ibaresi üzerinde tescil ve koruma bakımından öncelik hakkına sahip olanın müvekkili olduğunu, davalıların benzer marka başvurularının itirazları üzerine reddedildiğini, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığını, marka başvurusuna itirazlarının reddinin hukuka uygun olmadığını, taraf markalarının aynı hizmetlerde kullanıldığını, davalı markasının müvekkilinin markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını ileri sürerek, YİDK’nın 01.04.2019 tarih ve 2019-M-2880 sayılı kararının iptaline ve davalının … sayılı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirketler vekili, müvekkillerinin adi ortaklık sözleşmeleri bulunduğunu, ayrıca 2013 yılında kurulmuş … A.Ş. unvanlı şirketlerinin de bulunduğunu, müvekkillerinin 2010 yılından beri … İstanbul projesinde çalıştıklarını ve “…” unsurlu markaları kullandıklarını, … …’nin Avrupa’nın en büyük toplu konut projesi olduğunu, davalı adi ortaklık şirketlerinin 2010 yılından beri basında …… gibi isimlerle anıldıklarını, davacının itiraza mesnet markaları aleyhine hükümsüzlük davası açtıklarını, davalarının sonucunun beklenmesini talep ettiklerini, “…” ibareli markaların gerçek hak sahibinin müvekkilleri olduğunu ve kazanılmış haklarının bulunduğunu, dava konusu “… …” ibareli markanın davacının markalarından farklı olup taraf markalarının karıştırılması ihtimalinin bulunmadığını, “…” ibaresinin “belirli bir … çerçevesinde oluşturulmuş kapsamlı eğlence platformu”nu ifade ettiğini, dünyanın farklı yerlerinde bu adı taşıyan yüzlerce park bulunduğunu, bu ibarenin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu, davacının müvekkillerine ait olduğunu bildiği ve iştigal alanı olmayan 37. sınıftaki “…” markasını şantaj yoluyla satmak için müvekkillerinden önce aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalıların “… …” ibareli marka başvurusu ile davacının YİDK kararında ve dava dilekçesinde geçen “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, davalı markasındaki “…” ibaresinin markadaki vurgusu ve ön planda oluşu nedeniyle davacı markalarından uzaklaştığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu hizmetler için ayırdığı satın alma/faydalanma süresi içinde, davalının “… …” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının YİDK kararında ve dava dilekçesinde geçen tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, davacının YİDK kararında ve dava dilekçesinde geçen tescilli markalı hizmetinden faydalanmak isterken davalının “… …” ibareli başvuru markalı hizmetinden faydalanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markaları arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı hizmetler algısının da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK’nın 6/1. maddesindeki iltibasın bulunmadığı, davacı tarafın önceye dayalı kullanımı ve gerçek hak sahipliği kanıtlanmadığından SMK’nın 6/3. maddesindeki, ayrıca tanınmışlığa ilişkin SMK’nın 6/4 ve 6/5. koşulların oluşmadığı, dava konusu marka ibaresi üzerinde davacı tarafın kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içerdiği hususları da kanıtlanmadığından SMK 6/6 maddesindeki koşulların da oluşmadığı, kötü niyete dair delil bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davalıların “…” ibareli başvurularının reddine dair kararların dikkate alınmadığını, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığını, müvekkilinin “…” ibareli ve esas unsurlu markalar üzerinde tescil ve koruma bakımından öncelik hakkına sahip olduğunu, bilirkişi raporunun ve bu rapor doğrultusunda oluşturulan gerekçeli kararın çelişkili olduğunu, benzerlik ve iltibas değerlendirmesinin hatalı olarak yapıldığını, müvekkilinin markasındaki “…” ibaresi ile başvurudaki “…” ibaresinin aynı anlama geldiğini, başvurunun ayırt ediciliğinin bulunmadığını, taraf markalarının aynı hizmetlerde kullanılacağını, “…” kelimesinin ön plana çıkartıldığı yönündeki değerlendirmenin dayanaktan yoksun olduğunu, zira farklı bir renkle ve fontla yazılmadığını, başvurunun müvekkilinin tanınmış markalarının devamı gibi algılanacağını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı şirketlerin … sayılı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, marka kapsamında 37. sınıf hizmetlerin yer aldığı, davacı tarafından “…” esas unsurlu markalara dayalı olarak başvuruya itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddine karar verildiği, bu karara yönelik davacı itirazının ise YİDK’nın 01.04.2019 tarih ve 2019-M-2880 sayılı kararıyla reddedildiği, anılan kararın 03.04.2019 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, işbu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 31.05.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince, taraf markaları arasında iltibas koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup, davacının istinaf itirazları gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık taraf markaları arasında, 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru 37. sınıf hizmetleri kapsamaktadır. Davacının itirazına mesnet markaları da bu sınıftaki hizmetlerde tescilli olup dava konusu başvuru kapsamındaki emtianın tamamı davacının itirazına mesnet … sayılı markaları kapsamında aynen yer aldığından Dairemizce taraf markaları arasında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği kabul edilmiştir.
Marka işaretlerinin karşılaştırmasına gelince; dava konusu başvuru “… …”, davacının emtia benzerliği şartı gerçekleşen itiraza mesnet markaları ise “…” ve “… …” ibarelerinden oluşmaktadır. “…” ibaresi her iki taraf markasında da yer almaktadır. Taraf markalarındaki “…”, “…”, ve “…” ibarelerinin ayırt ediciliği düşük olduğundan markaların asli unsuru “…” ibaresidir. Buna göre, başvuru ile itiraza mesnet markalar arasında “…” ibaresinin ortak olarak yer almasından kaynaklı görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmakta olup, düzenlenme tarzı itibariyle başvuruya yeterli ayırt edicilik katılmamıştır. Bu halde, markalar aynı hizmetler üzerinde kullanıldığında tüketiciler nezdinde ilişkilendirilmeleri ihtimali de dahil karıştırılmaları ihtimalinin bulunduğu, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11.02.2019 tarih ve 2017/4172 E.-2019/1024 K. sayılı kararında da tarafların “…” ve “… …” ibareli markalarının benzer bulunduğu anlaşılmış, işaret benzerliği şartının da gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11-696 E.- 2016/778 K. sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Bu durumda, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında, başvuru kapsamındaki tüm mallar yönünden, SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesİ 21/09/2020 gün ve 2019/254 E. – 2020/214 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile; YİDK’nın 01.04.2019 tarih ve 2019-M-2880 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davalıları adına tescil edilen … sayılı “… …” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE

4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 191,80-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 68,20-TL tebligat masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.222,10-TL yargılama giderine, 44,40-TL başvurma harcı, 44,40-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.310,90-TL davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 02/04/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.