Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/296 E. 2023/231 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/296 – 2023/231
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/296
KARAR NO : 2023/231
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/09/2020
NUMARASI : 2019/112 E. – 2020/270 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 30/09/2020 tarih ve 2019/112 E. – 2020/270 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar … ile … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin % 99,79’u … Belediyesi’ne, % 0,21’i … Belediyesi’ne bağlı şirketlere ait olan özel hukuk tüzel kişiliği haiz bir şirket olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli ve … sayılı başvurusunun, davalı Şirketin “…” ibareli markalarına dayalı olarak yaptığı itiraz sonucu, iltibas gerekçesiyle nihai olarak dava konusu YİDK kararı ile reddedildiğini, oysa taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığı gibi dava konusu başvurunun müvekkilinin önceki markalarının serisi mahiyetinde olduğunu, müvekkilinin yaklaşık 30 yıldır “…” ibareli marka ve logolarını kullanarak hizmet verdiğini, bu sürede taraf markalarının karıştırılmadığını, markaların hitap ettiği tüketici kitlesinin ve ihtiyaçlarının da farklı olduğunu ileri sürerek, YİDK’ın 2018-M-11732 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, müvekkilinin “…” ibaresini ihtiva eden 100’e yakın markanın sahibi olduğunu, taraf markalarının iltibasa neden olacak düzeyde benzer bulunduğunu, başvuruda yer alan “…” ibaresinin yeterli ayırt ediciliği sağlamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının “…” ibareli marka başvurusu ile davalının “…” ibareli tescilli markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak bir benzerlik bulunsa da benimsenen bilirkişi raporunda da ifade edildiği gibi dava konusu başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, taraf markaları arasında iltibas koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı … vekili, tarafların markaları kapsamında 39. sınıf hizmetlerin yer aldığını, ayrıca ortak olarak yer alan “…” asıl unsuru nedeniyle marka işaretleri arasında da 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin 100’e yakın “…” ibareli markanın sahibi olduğunu, anılan ibarenin müvekkili ile özdeşleştiğini, dava konusu başvuru ile müvekkilinin markaları arasında iltibas bulunduğunu, “…” ibaresi ile dava konusu markaya ayırt edicilik sağlanmadığını, davacının sadece İstanbul’da faaliyet göstermesi, müvekkilinin ise 81 ilde faaliyet göstermesi nedeniyle dava konusu başvurunun müvekkiline ait olduğunun zannedileceğini, benzer uyuşmazlıklarda verilen bilirkişi raporlarının da aynı yönde bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacının, 29.07.2016 tarihinde … sayılı ve “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, marka başvurusu kapsamında 39. sınıf hizmetlerin yer aldığı, davalı gerçek kişi tarafından “…” ibareli markalara dayalı olarak başvuruya itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu gerekçesiyle itirazın kabulüne karar verilerek dava konusu başvurunun reddine karar verildiği, davacının bu karara karşı itirazının ise YİDK’ın 2018-M-11732 sayılı kararıyla reddine karar verildiği, anılan kararın dava konusu başvuru sahibi davacıya 04.01.2019 tarihinde tebliğ edildiği ve işbu davanın iki aylık hak düşürücü içerisinde 01.03.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Bu açıklamalardan sonra taraf markalarının sınıfsal açıdan benzerliği hususu değerlendirildiğinde, mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava konusu başvuru kapsamında yer alan 39. Sınıf hizmetlerin tamamı redde mesnet markalar kapsamında da yer aldığından 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesinin aradığı ilk şart olan emtia benzerliği şartının somut uyuşmazlıkta sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Marka işaretlerinin karşılaştırılmasına gelince, dava konusu başvurunun “…” ibaresinden, redde mesnet markaların ise “…” asıl unsurundan oluştuğu görülmektedir. Dava konusu başvuruda yer alan “…” ibaresi, “…” veya “…” kelimelerinin kısaltması olarak algılanacağından ayırt ediciliği bulunmayan tali unsur konumunda olup dava konusu başvurunun asli unsuru” …” ibaresinden oluşmaktadır. Redde mesnet markaların asli unsuru da “…” ibaresinden oluştuğundan, asli unsurları itibariyle dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca benzerlik ve karıştırma tehlikesi bulunmaktadır.
Her ne kadar, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin, uyuşmazlık konusu olan 39. Sınıf hizmetler yönünden ayırt ediciliği düşük olduğu açıklanarak başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı açıklanmış ve mahkemece de bilirkişi raporu hükme esas alınarak tarafların marka işaretlerinin benzer olmadığı sonucuna varılmışsa da; “…” ibaresinin, uyuşmazlık konusu olan 39. sınıf hizmetlerin tamamı yönünden ayırt ediciliğinin düşük bulunduğu söylenemeyeceği gibi ayırt ediciliği düşük olanlar bakımından da, yukarıda açıklandığı gibi “…” veya “…” kelimelerinin kısaltması olarak algılanacak olan “…” ibaresinin başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı kanaatine varıldığından taraf markaları arasında işaretler yönünden de 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi çerçevesinde anlamsal, görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu kabul edilmiş, mahkemenin taraf markaları arasında benzerlik olmadığı yönündeki değerlendirmesi isabetli görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş, teknik yönlerden mevcut bilirkişi raporundan faydalanılmıştır.
Öte yandan, dava konusu başvuru sahibi davacı, başvurunun önceki markalarının serisi mahiyetinde bulunduğunu ileri sürmüşse de davacının bu iddiası da yerinde görülmemiştir. Zira, davacının müktesep hak teşkil ettiğini ileri sürdüğü bir kısım markalarının asli unsurlarının, dava konusu başvurunun asli unsurundan farklı bulunduğu , bir kısmının ise dava konusu başvuru tarihi itibariyle henüz çekişme konusu olmaktan çıkmadığı diğer bir deyişle markaların tescil tarihlerinden dava konusu başvuru tarihine kadar 5 yıllık sürenin geçmediği anlaşıldığından, davacı yararına müktesep hak koşullarının oluşmadığı kabul edilmiştir.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas koşullarının oluştuğu, bu bağlamda dava konusu YİDK kararının yerinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar … ile … vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/09/2020 gün ve 2019/112 E. – 2020/270 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın Reddine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 44,40.TL harçtan mahsubu ile bakiye 135,50-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,

5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan 32,50-TL posta masrafı, 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 181,10-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan, 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip resen taraflara iadesine (HMK m.333),

9-Davalılar … ile … tarafından ayrı ayrı peşin olarak yatırılan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 23/02/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/04/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.