Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/295 E. 2023/232 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/295
KARAR NO : 2023/232
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/10/2020
NUMARASI : 2019/73 E. – 2020/281 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05/10/2020 tarih ve 2019/73 E. – 2020/281 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar … ile … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 1925 yılında kurulduğunu, …’nün kuruluşundan bu yana Türkiye Liglerinde ve Avrupa liglerinde birçok başarı elde ettiğini, müvekkilinin “… ” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı gerçek kişinin “… …” ibareli marka başvurusuna anılan markalarına dayalı olarak yaptıkları itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edilerek başvurunun reddine karar verildiğini, ancak bu karara karşı davalı başvuru sahibi tarafından yapılan itirazın dava konusu YİDK kararı ile kabul edilerek başvurunun reddi kararının kaldırıldığını, oysa dava konusu başvuru ile müvekkilinin “…” ibareli markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, markada yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davalının müvekkili gibi İzmir’de ikamet ettiğini, müvekkilinin markalarından haberi olmamasının mümkün bulunmadığını, dava konusu markanın müvekkiline ait zannedileceğini, davalının müvekkiline ait marka değerinden faydalanarak kazanç elde edeceğini ve müvekkilinin marka haklarını ihlal edeceğini ileri sürerek, YİDK’ın 2018-M-10617 sayılı kararının iptalini ve … sayılı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, taraf markaları arasında iltibasa neden olabilecek bir benzerlik olmadığını, müvekkilinin ve davacının faaliyet alanının farklı bulunduğunu, “…” ibaresinin …’de bulunan bir semt ismi olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, dava konusu “… …” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” asıl unsurlu markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, başvuru ibaresindeki … ibaresinin kapsamındaki hizmetler açısından tali ve tanımlayıcı olduğu, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu hizmetler için ayırdığı satın alma/yararlanma süresi içinde, davalının “… …” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının “…” asıl unsurlu ve ibareli tescilli markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, her iki markada yanılgı yaşayabileceği, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı hizmetler algısı oluşabileceği yani markaları karıştırabileceği, bu nedenle taraf markaları arasında SMK 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu YİDK kararının iptali ve dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı … vekili, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin …’de maruf semt adı olduğunu, dava konusu markanın davacı markalarıyla benzer bulunmadığını, uyuşmazlık konusu 41. sınıf hizmetlere ilişkin sektörde semt adı ihtiva eden marka kullanımlarının olağan ve yaygın bir uygulama olduğunu, SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, taraf markaları arasında iltibas koşularının oluşmadığını, markalarda ortak olarak yer alan “…” ibaresinin maruf bir semt adı olduğunu, davacının müvekkilinin markasının tescil edilmek istendiği 41. sınıf “eğitim-öğretim hizmetleri”nde faaliyetinin bulunmadığını, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının dikkate alınmadığı ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden, davalı gerçek kişinin “… …” ibaresinin, 41. sınıf hizmetler yönünden tescili için yaptığı … sayılı marka başvurusuna davacı tarafın “…” ibareli markalarına dayalı olarak SMK’nın 6/1, 6/4, 6/5 ve 6/9 maddeleri gereğince yaptığı itirazının, Markalar Dairesi Başkanlığınca SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca kabul edilerek başvurunun reddine karar verildiği, başvuru sahibi davalı gerçek kişinin bu karara yaptığı itirazının da YİDK’ın 2018-M-10617 sayılı kararıyla, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas bulunmadığı gerekçesiyle kabulüne karar verilerek başvurunun reddi kararının kaldırıldığı, anılan kararın davacı tarafa 17/12/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 12/02/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında, başvuru kapsamında yer alan 41. Sınıf hizmetler yönünden, karıştırılma tehlikesinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olup kararı istinaf edenlerin sıfatı da gözetildiğinde, istinaf incelemesine konu uyuşmazlık dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca iltibas bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; mahkemece alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında, uyuşmazlık konusu 41. sınıf hizmetler yönünden emtia benzerliği şartı gerçekleşmiştir. İşaretler yönünden ise; taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresi, maruf bir yerleşim yeri yer adı olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26.11.1999 tarih, 1999/5790-9590 E.K. sayılı kararında da belirtildiği gibi ülkemizdeki şehir, bölge, coğrafi yer veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişinin tekeline bırakılamayacağı, bu şekildeki şehir, ilçe veya maruf yerleşim yeri adlarının coğrafi işaret anlamını taşımamak kaydıyla yanlarına ilave ekler yapılması suretiyle marka olarak tescilinin mümkün bulunduğu, dava konusu markanın “… …” ibaresinden, davacının itirazına mesnet markalarının ise “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu, taraf markalarında “…” ibaresi ortak olsa da anılan ibarenin maruf bir yerleşim yeri adı olması nedeniyle taraf markalarında bu ibarenin ortak olarak yer almasının iltibasa neden olmayacağı, dava konusu başvuru ve davacının itirazına mesnet markalarında yer alan diğer kelime ve şekil unsurlarının taraf markalarını farklılaştırdığı, bu haliyle tarafların marka işaretleri benzer olmadığından SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmış, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kabulü yerinde bulunmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında, SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşulları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar … ile … vekillerinin istinaf başvurularının ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/10/2020 gün ve 2019/73 E. – 2020/281 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 44,40.TL harçtan mahsubu ile bakiye 135,50-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,

5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan 32,50-TL posta masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 194,60-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan ve 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip resen taraflara iadesine (HMK m.333),

9-Davalılar … ile … tarafından ayrı ayrı peşin olarak yatırılan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 23/02/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/04/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip