Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/256 E. 2022/1625 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/256
KARAR NO : 2022/1625
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/09/2020
NUMARASI : 2019/197 E. – 2020/226 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/09/2020 tarih ve 2019/197 E. – 2020/226 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirketin… sayılı “…” marka başvurusuna yönelik itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğini, anılan karara yönelik bir kez daha itirazda bulunmaları üzerine YİDK tarafından verilen nihai kararın da hatalı ve hukuka aykırı bulunduğunu, müvekkilinin “…” ibaresi üzerinden gerçek hak sahibi olduğunu, 29.09.2000 yılında ticaret unvanı olarak bu ibareyi tescil ettirdiğini ve o tarihten beri markasal olarak da kullandığını, ayrıca müvekkilinin… sayılı “… …” marka başvurusunun da bulunduğunu, ancak markasının tescil ücreti yatırılmadığından müddet durumuna düştüğünü, buna rağmen müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğunu ve markasını 37. sınıf hizmetlerde ciddi bir biçimde uzun zamandır kullandığını, dava konusu markanın müvekkilinin markası ile ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğunu, markalar arasında bağlantı kurulması ihtimalinin dahi müvekkilinin haklarının ihlali sonucunu doğuracağını, dava konusu başvurunun kötüniyetli olduğunu ileri sürerek 2019-M-2536 sayılı YİDK karar iptali ve… sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, somut olayda davacının tescilli olmayan gerçek hak sahibi iddiasına konu markası ile başvuru konusu marka incelendiğinde, ortak olan unsurun ayırt ediciliği düşük olan “…” ibaresi olduğunu, markalar bütünüyle değerlendirildiğinde benzerliklerden çok farklı unsurların yer aldığını ve davacının gerçek hak sahibi itirazının değerlendirilmesi açısından markalar arasında aynılık ya da yüksek oranda benzerlik kriterinin sağlanmadığını, diğer yandan YİDK kararında da belirtildiği üzere itiraz sahibi tarafından eskiye dayalı kullanım iddiasının kanıtlanması amacıyla çeşitli gazete ve dergi haberleri ile fatura örnekleri sunulmuş ise de markalarda yer alan ortak unsur olan “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının “… …” şeklindeki logosuyla “inşaat sektöründe” gayrimenkul yapımı ve satımı işleriyle iştigal ettiği, dolayısıyla ilgili hizmetlerde anılan marka üzerinde tescilsiz bir hak sahipliğinin, dava konusu markadan daha evvelki tarihten beri mevcut olduğu, bununla birlikte dava konusu… sayılı marka başvurusu kapsamından yayına itiraz aşamasındayken 37. Sınıftaki “İnşaat Hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri. Temizlik Hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri; temizlik araçları ve makinelerinin kiralanması hizmetleri”nin çıkartılmış olduğu, çıkartılan bu hizmetler bakımından başvuru sahibince itiraz edilmediği, davacı yanın üstün hak sahipliği bulunduğu kanaatine varılan “İnşaat Hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri”nin YİDK öncesinde zaten başvuru kapsamından çıkartıldığı, dava konusu marka kapsamında YİDK karar aşamasında kalan hizmetler yönünden davacının “…” ibaresi üzerinde önceye dayalı üstün bir hak elde ettiğinin ispatlanamadığı, ayrıca davacının önceye dayalı hak sahipliği iddialarına konu “… …” şeklindeki kullanım ile dava konusu … ibareli marka arasında yapılan incelemede, “…” kelimelerinin özellikle inşaat sektörü kapsamında kalan mal ve hizmetler açısından ayırt edici vasfı tanımlayıcılığa yakın ibareler olduğu, iki tarafın da markasında kullanılan tüm kelimeler (…, …) “inşaat hizmetleri” açısından oldukça zayıf nitelikte olup markaların görsel stilizasyonları ve sahip oldukları şekil unsurları bakımından birbirlerinden asgari oranda uzaklaştıkları, dolayısıyla taraf markalarının inşaat sektörü kapsamında değerlendirilebilecek mal ve hizmetler açısından benzer görülmesi mümkün olmadığı gibi dava konusu markada “…” kelimesine eklenen “-cı” yapım eki ile oluşan “…” tamlamasının da yine kavramsal olarak “… …” tamlamasından asgari düzeyde uzaklaştığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, gerçek hak sahipliği ilkesi çerçevesinde dava konusu markanın hak gaspına sebep olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanını tescil ettirdiğini ve tescil tarihinden itibaren de ticaret unvanını markasal olarak kullandığını, davaya konu marka başvurusunda müvekkiline ait marka ile aynı mallar/hizmetler için tescil talebinde bulunulduğundan, tescil başvurusuna cevaz verilmesi durumunda müvekkilinin markası üzerinde iltibasa sebebiyet vereceğini, müvekkilin zarara uğrayacağını, şirketlerin faaliyet alanının yerel mahkemenin belirttiğinin aksine benzer olduğunu, dava konusu “…” ibareli markanın, müvekkili şirketin ticaret unvanına ortalama tüketiciler nezdinde ayırt edilemeyecek kadar benzediğini, gerek tescil edilmek istenen emtialar arasındaki bağlantı gerekse de markaların aynı kanallarda birlikte sunulması ise tüketici ve sektördeki diğer aktörler nezdinde firmalar arasında ekonomik veya hukuki bir bağ olduğunun düşünülmesine, iltibasa sebep olacağını, müvekkili şirketin markalaştırdığı esas unsur ile benzer olan davalının marka başvurusunun tescile konu edilmesinin açıkça kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı adına… sayısı ile kayıtlı markanın hiç tescil edilmediği ve müddet konumunda olduğu, dolayısıyla davacının dava konusu markanın başvuru tarihinden daha evvelki bir tarihte sicildeki hukuki varlığını koruyan herhangi bir markasının mevcut olmadığı, bu nedenle sicildeki önceki bir markaya dayalı benzerlik ve karıştırılma ihtimali gerekçeli bir itiraza dayanmasının mümkün olmadığı, davacının “inşaat hizmetleri” ve bununla bağlantılı hizmetler dışında kalan hizmetler bakımından “… …” ibaresi üzerinde üstün hak sahibi olduğu iddialarını ispatlayamadığı, davacının önceye dayalı hak sahipliği iddialarına konu ettiği “… …” şeklindeki kullanımı ile dava konusu davalı şirketin başvuru konusu yaptığı “…” ibareli marka arasında benzerlik ve iltibas olmadığı, zira “…” kelimelerinin özellikle inşaat sektörü kapsamında kalan mal ve hizmetler açısından ayırt edici vasfının çok düşük olduğu, karşılaştırılan markalar bu bağlamda değerlendirildiğinde, markaların görsel olarak sahip oldukları şekil unsurları bakımından birbirlerinden uzaklaştıkları, dolayısıyla taraf markalarının inşaat sektörü kapsamında değerlendirilebilecek mal ve hizmetler açısından benzer bulunmayacağı, diğer taraftan dava konusu markada “…” kelimesine eklenen “-cı” yapım eki ile oluşan “…” tamlamasının da yine kavramsal olarak “… …” tamlamasından asgari düzeyde uzaklaştığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip