Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/25 E. 2022/1614 K. 16.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/25
KARAR NO : 2022/1614
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2019
NUMARASI : 2017/456 E. – 2019/561 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzünün Men’i, Ref’i, Haksız Rekabetin Tespiti, Markanın Ticaret Unvanından Terkini, Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/12/2019 tarih ve 2017/456 E. – 2019/561 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli ticaret unvanı ve markasıyla Ortadoğu ve Afrika’da dünyanın dördüncü büyük mücevher üreticisi konumunda olduğunu, “…” ibareli markasını Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde ilk olarak 1996 yılında tescil ettirdiğini, markanın 14. sınıftaki emtialar için tescilli ve tanınmış olduğunu, davalının müvekkiline ait markayı “…” isimli kuyumcu dükkânının tabelasında, davalılardan …’a ait kartvizitlerde, faturalarında ve ticaret unvanında haksız ve izinsiz olarak kullanmak suretiyle 6769 sayılı SMK’nın 7 ve 29. maddelerinin ihlal ve tecavüz fiilleri ile TTK’nın 54, 55 ve 56. maddeleri uyarınca haksız rekabet fiillerini işlediğini, davalılara bu fiillerin durdurulması için Ankara 11. Noterliği’nin 11/10/2017 gün ve… yevmiye numaralı ihtarnamesinin 25/10/2017 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen bir cevap alınamadığını, davalılardan … adına tescil başvurusu yapılan … sayılı “…” markasının müvekkilinin itirazı üzerine 14. sınıfta yer alan mallar ile 35. sınıfta yer alan bu malların satışı hizmetleri için reddedildiğini, davalının markasının müvekkilinin markasından bağımsız olarak, tesadüfen oluşturulduğunun düşünülemeyeceğini, davalının kötü niyetli olduğunu ve müvekkilinin ürünlerini taklit ettiğini, müvekkilinin itibarından ve müşteri kitlesinden haksız kazanç sağladığını, davalı tarafça 04/11/2016 tarihinde tescil ettirilen … …. Şti. şeklindeki ticaret unvanında markasal kullanımın gerçekleştirildiğini ve bu suretle de müvekkilinin tescilli marka haklarına tecavüz oluşturulduğunu, ticaret unvanının sadece tescilli olduğu şekilde değil “…” ibaresini tek başına ve ön planda tutarak markasal şekilde kullanıldığını, kullanmama def’inin davalı tarafından ileri sürülebilmesi için markanın Türkiye’de en az 5 yıldır tescilli olması gerektiğini, oysa huzurdaki davada gerekçe olarak gösterilen müvekkiline ait … sayılı markanın 08/07/2014 tarihinde tescil edildiğini ve kullanmama def’inin ileri sürülebilmesi için gerekli şartın gerçekleşmediğini, müvekkilin 12-15 Ekim 2017 ve 22-25 Mart 2018 tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezi (CNR Expo) nezdinde İstanbul Mücevherat Fuarına katıldığını ve bu katılımlarda “…” ibaresini marka olarak kullandığını ileri sürerek, marka hakkına tecavüzünün men’i, ref’i, haksız rekabetin tespiti ve markanın ticaret unvanından terkini ile fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, 20.000,00-TL manevi tazminatın ve şimdilik 10.000,00.-TL maddi tazminatın ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 29.614,72 TL’ye yükseltmiştir.
Davalılar vekili, müvekkili şirketin 28/10/2016 tarihinde kurularak faaliyete başladığını, halihazırda TTK hükümlerine uygun ve onun koruması altında bir ticaret unvanının mevcut olduğunu, usulüne uygun şekilde tescil edilmiş bir ticaret unvanının kullanımının tecavüz ya da haksız rekabet oluşturmayacağını, davacı şirketin Suudi Arabistan menşeli bir şirket olduğunu, faaliyetlerini oradan yürüttüğünü, Türkiye’de yasal temsilciliği ya da ticari faaliyetinin bulunmadığını, internet sitesi ve sosyal medya hesaplarının Türkçe olmadığını, internet ortamında satış yapılmadığı gibi Türkiye’de faaliyetleri ya da satışını gösteren bir açıklamanın da bulunmadığını, davacının devam eden bir kullanımı olmadığından haksız rekabete ya da zarara yol açan bir kullanımın da bulunmadığını, davacının tescilli markalarının Türkiye’de kullanılmadığını, bu itibarla SMK’nın 29. maddesi uyarınca kullanmama def’inin mahkemece öncelikle değerlendirilmesinin ve çıkan sonuca göre karar verilmesini talep ettiklerini, “…” ibaresi fiili olarak ürün üzerinde kullanılmadığından tescilli marka hakkına tecavüzün oluşmayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalıya ait işletmenin tabela, kartvizit ve alışveriş fişi gibi tanıtım malzemelerinde kullanılan “…” ibaresinin davacı adına … sayı ile tescilli bulunan “…” markası ile ayniyete varan düzeyde benzer olduğu, doğrudan ürün üzerinde kullanıma dair delile rastlanmadığı, davalıların “…” ibaresini kullandığı “kuyumculuk eşyalarının bir araya getirilerek müşterilere sunulması hizmetleri” ile davacı markasının tescil kapsamındaki 14. sınıfta yer alan “Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil)” mallarının yakından ilişkili, birbirini tamamlayan ve biri diğerinden ayırt edilemeyecek türdeki mal ve hizmetlerden olduğu, bu nedenle markalar arasında karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu ve davalıların markasal fonksiyon icra edecek şekildeki kullanımlarının 6769 sayılı SMK’nın 29. maddesi uyarınca davacının tescilli markasından doğan haklarına tecavüz teşkil ettiği, bu fiillerin ayrıca TTK’nın 55 f.1 (a) maddesi kapsamında haksız rekabet teşkil eden fiillerden olduğu, davacının ticaret unvanı Türkiye’de tescilli olmadığı gibi Türkiye’de kullanımı, aktif bir faaliyeti, reklam ve tanıtımı bulunmadığından, davalı kullanımlarının davacının ticaret unvanından kaynaklanan haklarına tecavüz ya da haksız rekabet teşkil edecek nitelikte olmadığı, markaya tecavüz nedeniyle 6769 sayılı SMK’nın 151/2-b maddesine göre davacının davalıdan talep edebileceği maddi tazminatın 29.614,72.-TL tutarında olabileceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davacı markalarına tecavüz teşkil eden eylemlerin durdurulmasına, … ibaresinin her türlü hizmetler için ticaret unvanı, ticari evraklar ve her türlü tanıtım vasıtalarında kullanımının durdurulmasına, davacı markasına tecavüz oluşturan her türlü tanıtım vasıtasına, katalog, boş faturalara, tabelalara, promosyon ürünlerine el konulmasına, 29.614,72. TL maddi tazminatın ve 10.000 TL manevi tazminatın 11/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalılardan … vekili, müvekkilinin eylemlerinin marka hakkına tecavüz oluşturmadığını, dava konusu markanın kullanımını davanın açıldığı tarihte durdurduğunu,… ismi ile ticari faaliyetlerine devam ettiğini, davacı şirketin dava konusu marka ile Türkiye’de faaliyetinin bulunmadığını, davacının maddi tazminat taleplerini somutlaştıramadığını, zarara uğradığına ilişkin bir delil sunmadığını, manevi tazminat taleplerinin de hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin 2017 yılında zarar ettiğini, kök ve ek rapora itirazlarının dikkate alınmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüzün men’i, ref’i, haksız rekabetin tespiti, markanın ticaret unvanından terkini, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava tarihi itibariyle somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 29/1-a maddesi uyarınca, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka hakkına tecavüz sayılır. Atıf yapılan 7. maddenin ikinci fıkrasının (b) bendinde ise tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması halinde marka sahibinin, bu fiillerin önlenmesini talep hakkının bulunduğu açıklanmıştır. Öte yandan aynı Kanun’un 29/2. maddesinde, 19. maddenin ikinci fıkrası hükmünün, tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebileceği, bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihinin esas alınacağı hüküm altına alınmıştır. SMK’nın 19/2. maddesi ise “6. maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.” hükmünü havidir.
Dosya arasında yer alan belgelerden davacının 08/07/2014 tarihinde 14. sınıftaki mallar ve 42. sınıftaki hizmetler yönünden tescil edilen … başvuru numaralı “…” ibareli markası bulunmakta iken davalılardan …’ın 27/10/2016 tarihinde “…” ibaresinin 14 (01 ve 02. alt sınıflar) ve 35. (01-05. alt sınıflar) sınıftaki mal ve hizmetler bakımından tescili için marka başvurusunda bulunduğu, ticaret odası kayıtlarına göre de 28/10/2016 tarihinde … …. Şti. unvanı ile işe başladığı, davalının marka başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu Markalar Dairesi Başkanlığınca 14. sınıftaki kuyumculukla ilgili mallar ve yine 35. sınıftaki kuyumculukla ilgili malların satışına yönelik perakendecilik hizmetleri yönünden reddedildiği, davalıların ihtarname tebliğ tarihine kadar davacının markasıyla iltibas oluşturacak nitelikteki “…” ibaresini dava tarihine kadar davacının tescil kapsamıyla benzer mal ve hizmetler için kuyumcu dükkanı tabelasında, kartvizit ve alışveriş fişinde kullandıkları, buna göre söz konusu kullanımın SMK’nın 29. maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz ve TTK’nın 55/1-a-4. maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmıştır. Diğer yandan, davacının … sayılı markasının tescil tarihinden itibaren 12/12/2017 dava tarihine kadar beş yıllık süre geçmediğinden, SMK’nın 29/2. maddesi kapsamındaki kullanmama definin de somut olayda uygulanma yeri bulunmamaktadır.
Buna göre, SMK’nın 150. maddesi uyarınca tazminat şartları oluşmuş olup, davacı maddi tazminat yönünden tercih hakkını SMK’nın 151/2-b maddesindeki tecavüz edenin elde ettiği net kazanca göre hesaplanması yönünde kullanmıştır. Bu doğrultuda dosya kapsamında 28/10/2016-12/12/2017 tarihlerini kapsar şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi raporunda davalı şirketin 2016 yılında zarar ettiği, 2017 yılında ise yaptığı satışlardan toplam 29.614,72 TL kâr elde etmiş olduğu, davacının markasının davalıların kazancına etkisinin 5.922,95 TL olduğu, bu durumda davacının SMK’nın 151/2-b çerçevesinde 29.614,72 TL maddi tazminat talep edebileceği belirtilmiş, ilk derece mahkemesince de bu miktar hüküm altına alınmıştır. Ancak, SMK’nın 151/3. maddesi uyarınca yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulacaktır. Buna göre, dava konusu markanın bir hizmet markası olması, sunulan ürünler üzerinde markanın yer almaması, ihlale uğrayan davacı markasının ekonomik önemi, davacı markasının tescilli olmakla birlikte ülkemizde ciddi ve yoğun bir kullanımının bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, bilirkişi raporunda hesaplanan ve mahkemece de hüküm altına alınan maddi tazminat tutarının hakkaniyete uygun olmadığı ve zararın tam ve kesin olarak tespitinin de mümkün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 50/2. maddesine göre, uğranılan zarar miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri gözönünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Somut uyuşmazlıkta da, ihlalin nitelik ve boyutu ile yukarıda açıklanan hususlar nazara alındığında, 6098 sayılı TBK’nın 50. maddesi uyarınca 15.000 TL maddi tazminatın somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete uygun bulunduğu kanaatine varılmış, bu miktar hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, istinaf dilekçesinde manevi tazminat koşullarının oluşmadığı da ileri sürülmüş ise de, davacının marka hakkının ihlali nedeniyle SMK’nın 149/1-ç maddesine dayalı olarak manevi tazminat talebinde bulunabileceği pek tabiidir. Ancak özel durumlar göz önünde tutularak hükmedilecek manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut uyuşmazlıkta mahkemece hükmedilen 10.000 TL manevi tazminat tutarının ise olayın oluş şekli, olay tarihindeki paranın satın alma gücü gözetildiğinde, hakkaniyete uygun olduğu değerlendirilmiştir.
Her ne kadar davacı tarafça Ankara 11. Noterliğinin 11/10/2017 gün ve… yevmiye numaralı ihtarnamesinin davalılara tebliğ tarihinden itibaren faiz işletilmesi talep edilmiş ve mahkemece, tebliğ edilen ihtarname ile davalı tarafa 7 günlük süre de tanındığı gözetilmeden 11/10/2017 tarihinden itibaren faize hükmedilmiş ise de, istinaf başvuru dilekçesinde davalı vekili bu hususta bir istinaf itirazına yer vermediğinden ve HMK’nın 355. maddesi uyarınca ancak istinaf nedenleri ile sınırlı olarak inceleme yapılabileceğinden, hükmedilen tazminatlara, ilk derece mahkemesi gibi 11/10/2017 tarihinden itibaren faiz işletilmiştir.
HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacılar vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 12/12/2019 tarih ve 2017/456 E. – 2019/561 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine,
3-Davacı markalarına tecavüz teşkil eden eylemlerin durdurulmasına,
4-… ibaresinin her türlü hizmetler için ticaret unvanı, ticari evraklar ve her türlü tanıtım vasıtalarında kullanımının durdurulmasına,
5-Davacı markasına tecavüz oluşturan her türlü tanıtım vasıtasına, katalog, boş faturalara, tabelalara, promosyon ürünlerine el konulmasına,
6-15.000,00 TL maddi tazminatın 11/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine,
7-10.000,00-TL manevi tazminatın 11/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine,
8-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken toplam 1.707,75 TL harçtan, peşin ve ıslah harcı olarak alınan 847,33.TL’nin mahsubu ile bakiye 860,42.TL’nin davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
9-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan ve istinaf kanun yoluna başvuran davalı aleyhine karar verilemeyeceğinden, ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden 3,931,00-TL maktu, kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden 3.931,00-TL maktu ve kabul edilen diğer istemler için 3.931,00-TL maktu olmak üzere toplam 11.793,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı … kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca reddedilen maddi tazminat talebi yönünden hesaplanan 3.931-TL maktu, reddedilen manevi tazminat talebi yönünden hesaplanan 3.931,00-TLmaktu olmak üzere toplam 7.862,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
11-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 413,10-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 86,73-TL tebligat ve posta masrafı ve 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma tutarı olmak üzere toplam 2.448,43-TL yargılama giderinin, davanın takdiren 2/3 olarak kabul ve ret oranına göre payına düşen 1.632,29-TL’na, 847,33-TL peşin harç ile ıslah harcı ve 31,40-TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 2.511-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
12-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan yargılama giderinin, davanın takdir edilen kabul ret oranına göre payına düşen 49,53-TL’nin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
13-Davalı … tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde anılan davalıya iadesine,
14-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
15-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip