Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/243 E. 2023/216 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/243
KARAR NO : 2023/216
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/12/2020
NUMARASI : 2020/102 E. – 2020/354 K.

DAVACI : … –
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/12/2020 tarih ve 2020/102 E. – 2020/354 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin uzun yıllardan beri nizasız ve fasılasız surette kullanmakla ayırt edicilik kazandırdığı ve sahibi olduğu “…” esas unsurlu markalar bakımından öncelik hakkına sahip olduğunu, müvekkiline ait bu markaların aynısı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan markaların davalı tarafından tescil ettirildiğini, bu tescillerin de müvekkiline ait markaların toplumda edindiği bilinirlikten haksız ve hukuka aykırı surette faydalanmak amacıyla ve tamamen kötüniyetli şekilde yapıldığını ileri sürerek davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli bulunan … numaralı “…” esas unsurlu markaların 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5/1(ç), 6., 7., 25. ve 26. maddeleri bakımından hükümsüzlüğüne ve markaların sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin “…” markaları üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkiline ait markalar ile davacı markaları arasında benzerlik ve iltibas ihtimalinin bulunmadığını, müvekkilinin kötüniyetli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının “…” esas ibareli markalarının, somut bir anlam ifade eden, telaffuzu yine yazıldığı gibi gerçekleştirilen kelimelerden ibaret markalar oldukları, dava konusu edilen davalı markalarının ise “…” ibaresinin İngilizce “…” ve “…” ibarelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş yabancı bir sözcük markası olduğu, davalı markasında yer alan “…” ibaresinin İngilizce’de öncül anlamı itibariyle “BÜYÜK – İRİ” anlamlarına gelen bir kelime iken “…” ibaresinin ise “TEPE – TEPELEME- YIĞIN” gibi anlamlara geldiği, “…” ve “…” şeklinde olan, Türkçe ve İngilizce dilbilgisi kuralları çerçevesinde oluşturulmuş iki kelimenin telaffuzlarının aynı olmadığı, bu iki ibarenin birbirinin tercümesi şeklinde bilinir bir ilişkisi de bulunmadığı, “… …” kavramının farklı anlamlara gelecek şekilde çevrilmesi mümkünken, ortalama bir tüketici nezdinde bu ibarenin davacı markaları ile benzer görülmesinin mümkün olmadığı, tüketicinin, “…” esas unsuruna haiz müvekkil markaları ile karşı karşıya kaldığında, bu ibareyi ancak yabancı bir marka olarak algılayacağı, İngilizce kelimelerden oluşan markayı, Türkçe anlamına çevirerek algılama gibi bir davranış yöntemiyle hareket etmeyeceği, davalının markalarının “…” şeklinde algılanmayacağı, markalarda yer alan sair unsurlar olan “…”, “…” gibi tali nitelikteki ibarelerin ise ayırt edici vasfı markadaki durumu ve konumuna göre zayıf olabilen işaretler olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, denetime elverişli raporun yerel mahkeme kararında gerekçeden yoksun bırakılarak dikkate alınmadığını, hatalı ve eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, İngilizce bir kelimenin Türkçe karşılığının karıştırılmasının kaçınılmaz olduğunu, müvekkilinin uzun yıllardır kullanım ile ayırt edicilik kazandırdığı “…” ibaresini muhafaza ederek seri markalar oluşturduğunu, davalı tarafın müvekkilinin markalarından haberdar olmasına rağmen, müvekkilinin markasının yazılış, okunuş ve telaffuz bakımından aynısı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini tamamen kötüniyetli bir şekilde tescil ettirdiğini, “…” ibaresinin İngilizceden çevrildiğinde yine “…” anlamına geldiğini, tüketicilerin her iki markanın farklı firmalara ait olduğunu anlamasının mümkün olmadığını, markaların kapsamlarının aynı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu, davacının “…” esas ibareli markaları ile davalının “…” esas ibareli markaları arasında benzerlik bulunmadığı, zira dosya kapsamında belirlendiği üzere, İngilizce “…” ve “…” ibarelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş yabancı bir sözcük olan markada yer alan “…” ibaresinin İngilizce’de “BÜYÜK – İRİ”, “…” ibaresinin ise “TEPE – TEPELEME- YIĞIN” gibi anlamlara geldiği, buna göre “…” ve “…” şeklinde olan markaların birbirinin tercümesi şeklinde bulunmadığı, “…” kavramının farklı anlamlara gelecek şekilde çevrilmesinin mümkün olduğu, davalının markalarının “…” şeklinde algılanmayacağı, markalarda yer alan diğer unsurların ise tali nitelikte, zayıf işaretler olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,60 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/02/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip