Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/231 E. 2023/174 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/231 – 2023/174
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/231
KARAR NO : 2023/174
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/02/2020
NUMARASI : 2018/217 E. – 2020/78 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 25/02/2020 tarih ve 2018/217 Esas – 2020/78 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” markasının sahibi olduğunu, dava konusu … sayılı “…” markasının da 09. sınıf mallarda tescil edilmek istenildiğini, anılan başvurunun müvekkilinin tanınmış “…” markasına özellikle işitsel açıdan çok benzediğini, markanın müvekkilinin aktif olarak faaliyet gösterdiği 09. sınıftaki emtiaları kapsaması nedeniyle müvekkilinin tanınmışlığına ve ayırt ediciliğine zarar vereceğini, müvekkili markalarının neredeyse 10 yılı aşkın bir süredir piyasada olduğunu, kurum nezdinde… sayısı ile tanınmış marka statüsünde bulunduğunu, yine … sayılı markalarının da mevcut olduğunu, başvuru konusu markaya yaptıkları ilk itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edildiğini, ancak daha sonra 2018-M-2872 sayılı YİDK kararı neticesinde MDB’nin verdiği kabul kararının kaldırıldığını, verilen YİDK kararının hatalı olduğunu, ilgili kararda markaların parçalara ayrıştırılarak karşılaştırıldığını, markalarda ortak olan “…” ibaresinin telefon anlamına geldiğini ve ayırt ediciliğinin bulunmadığını, “ar” ve “i” ibarelerinin benzer olmadığını, markaların “…” olarak benzer şekilde telaffuz edilseler bile dava konusu ürünler bakımından görsel benzerliğin daha önemli olduğunun ifade edilmesinin hatalı olduğunu, markaların tüm unsurları ile bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, Türkçe’de bir anlamı olmayan standart harflerle yazılmış “…” ibaresinden oluşan marka başvurusunun müvekkili şirketin “…” markaları ile karşılaştırıldığında her iki ibarenin de “…” ibaresini aynen içerdiğini, müvekkili markasının başlangıcında yer alan “…” olarak telaffuz edilen “i” harfi yerine “…” harflerinin kullanıldığını, bu haliyle markanın müvekkilinin tanınmış markasına son derece benzer olduğunu, markaların ilk harfleri ile son kısımlarının birbirinin aynısı bulunduğunu, bu bağlamda özellikle “y” ve “r” harflerinin işitsel benzerliği dikkate alındığında markalar arasındaki yüksek seviyede benzerlik olduğunu, 09. Sınıf emtiaların müvekkilinin markasının tanınmışlığının en yüksek derecede olduğu emtia grubu bulunduğunu, bu nedenle markalar arasında karıştırılma ihtimalinin de olduğunu, kurum kararında karıştırılma ihtimalinin hatalı bir şekilde değerlendirilerek adeta fiili bir karıştırılmanın olup olmadığının incelendiğini, müvekkili markasının çok tanınmışlığının bulunduğu aynı/benzer mallar üzerinde “…” markasını gören tüketicinin müvekkilinin markasını hatırlayacağını, bu nedenle dava konusu marka başvurusunun tümden reddinin gerektiğini, dava konusu markanın tesciline izin verilmesi talebinde birkaç yıl içinde müvekkilinin markasının ayırt ediciliğinden ya da özgünlüğünden söz etmenin de imkansızlaşacağını, dolayısıyla “…” markasının ayırt edici karakterinin de zedeleneceğini, başvurunun aynı zamanda kötü niyetli olduğunu, başvuru sahibinin www…..com.tr internet sitesinde satılık markalara ilişkin ilanlarının bulunduğunu, başvuru sahibinin davaya konu “…” marka başvurusundan başka aynı zamanda müvekkilinin “… x” serisine benzer “…” marka başvurusunda da bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-2872 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili markası ile davacı markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, müvekkilinin markasındaki “…” ibaresinin dilimizde namus, haya benzeri bir ifadeyi karşıladığını, ancak bu anlamı ile devamında gelen “…” ibaresi ile anlamlı bir bütün oluşturmadığını, markanın bu nedenle “…” harflerinin “…” ifadesini karşıladığını, Türkçe’de arttırılmış gerçeklik anlamını taşıdığını, ilgili tüketici kitlesinin bilinçli tüketiciler olarak ele alınması gerektiğini, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, “…”nin başvuru sahiplerinden …’nın geliştirmekte olduğu mobil cihazlarda ve sanal gerçeklik gözlüklerinde kullanılan proje ile bağlantılı olduğunu, “…” markası için “… x” markası kamuya açılmadan önce başvuruda bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı …, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu … sayılı “…” markası ile davalı yana ait “…” markaları arasında, 09.sınıfta benzer görülen emtialarda iltibas ihtimaline yol açacak bir benzerliğin mevcut olmadığı, 6/5 maddesinin şartlarının somut uyuşmazlıkta oluşmadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli bir başvuru olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, ilk derece mahkemesinin SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında yaptığı değerlendirmenin hatalı olduğunu, markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu ve SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının da gerçekleştiğini, ilk derece mahkemesi kararının aksine davalı tarafın kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin olmadığı, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt edici nitelik taşımadığı, bunun dışında kalan unsurların ise görsel ve anlamsal yönden farklı bulundukları, dolayısıyla markalar arasında karıştırılmaya yol açacak bir benzerlikten söz edilemeyeceği, marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından, davacı markalarının tanınmış olmalarının da başvurunun tesciline engel olmayacağı, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğuna ilişkin iddianın da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 125,50 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/02/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.